Tükenerek varolmak mümkün değil - I
Artık televizyon seyretmeye, internet ve sosyal medyaya girmeye hatta sokağa çıkmaya bile korkuyoruz. Şiddet, cinsellik, çıplaklık, kepazelik diz boyu. Kötülük adına her şey var. Tam bir bataklık!
Bizim değerlerimizde insan yaratılmışların en şereflisi. Onu şerefli kılansa aklı ve insanlık vasfı. Edebi ve ahlakıdır. Bunlar yoksa, Kur’an’ın ifadesiyle “belhüm adal” yani hayvandan daha aşağı oluyorsun.
Akıl ve değerler insanda ruh rolündedir. Canlılık veriyor, hayat veriyor. Yokluğunda, insan sadece et ve kemikten, kuru iskeletten ibaret kalıyor.
Bu anlamda bir kimse aklı ve değeriyle insandır. Makbul ve kıymetlidir. Şereflidir.
Kötülük ise ruha yüktür. Dahası kötülük girdiği vücutta salgın hastalık ve mikrop rolündedir. Zamanla herkese bulaşıyor. Fıtratı ve iyiliği öldürüyor. İnsanı ve insanlığı. Dünyanın ve var olan her şeyin ölümü…
Bizim inancımızın emridir, kötülükle mücadele etmek imanımızın bir gereğidir. Yani farz. Asla kötülüğe teslim olmak yok. Çünkü kötülüğü kabullenmek veya teslim olmak demek ona ortak olmakla eşdeğerdir.
Yılgınlığa ve umutsuzluğa hiç gerek yok. Umutlu olmalıyız. Çünkü insan düzelirse, dünya düzelir. Biz Müslümanların görevi önce insanı düzeltmek sonra dünyayı. Yıkılan ve bozulan her şeyi. Yeter ki, insanlığın umudu olacak o nesli yetiştirelim. Dinine, değerlerine, ahlakına, ar ve namusuna sahip çıkacak o nesli. Mukaddes emanete sahip çıkan nesli…
“Dininin, dilinin, beyninin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençliği…”
Hasılı; insanlığın çürümesine sebep olan ne kadar hastalık ve buhran varsa şifa olmak bizlerin görevidir. Bizim bir derdimiz var; iyiliğin, hakkın ve hakikatin yeryüzüne yayılması. Davamız, insanlık davasıdır.
Benim bu nitelikte bir gençliğin neşvünema edeceğine inancım tamdır. Böyle bir gençliğin maya tuttuğunu görüyorum. Geleceğin Fatihlerini ve yeni fetihleri görüyorum. Mimar Sinanları, İbn-i Sina’ları, Farabileri, Piri Reisleri, Eyyübal Ensarileri ve yeni Mehmet Akifleri görüyorum.
Allah razı olsun. Selçuk Bayraktar bunlardan biridir. Arkasından yenileri mutlaka gelecektir. Dünyanın ve bütün insanlığın, ekinin ve neslin kendine emanet edildiğini bilen, sorumlu ve şuurlu bir neslin…
Dünya geçmişte tecrübe etti. Bizim değerlerimiz ve medeniyetimiz dünyaya hakim olmadan dünyaya huzur ve mutluluk gelmeyecektir.
Yine tecrübe edildi ki; Batı medeniyetinin dünyaya getirdiği tek şey; daha çok ölüm, daha çok katliam, daha çok soykırım ve zulüm. Yağma ve talan…
Hep birlikte şahitleri oluyoruz. Batı medeniyeti tahammülsüzdür. Kendinden olmayanlara, boyun eğmeyenlere ve farklılıklara karşı oldukça acımasız ve hoşgörüsüzdür.
Batı, hep kendini yöneten ve hükmeden postunda görüyor. Yani dünyanın efendisi ve patronu rolünde. Kendinden olmayanları ise diğerleri. “Ehlileştirilmesi gerekenler” yani sömürülmesi, esir alınması gerekenler olarak görüyor. Bu da mümkün değilse eğer, hiç bir şekilde hayat hakkı tanınmıyor.
Batı, hiç bir zaman medeni ve insani olmamıştır. Batının medeniyet dediği şey aslında sömürgeleştirme ve işgal aracıdır. Batının gerçek yüzünü gizlediği astarı.
Endülüs’ün Hıristiyanlaştırılmasında bu katil gerçek yüzünü göstermişti. Yıllar sonra Hiroşimaya atılan atom bombalarıyla bir kez daha gerçek yüzünü ve niyetini gösterdiler: İşgal, istila, sömürgecilik, dünyanın ve insanlığın esir alınması…
Gelelim bu yüz yıla. Çirkin yüzlerini ve vahşiliklerini en acımasız şekilde bir kez daha gösteriyorlar. Irak ve Afganistan’ın, Libya ve Suriye’nin durumları ortada!
Filistin, insanlığın bugüne kadar hiç şahit olmadığı acılara ve katliama maruz kalıyor. Bunu yapanlara değil insan demek hayvan bile denemez. Siyonist Yahudilere hayvan demenin hayvanlara hakaret olacağını düşünüyorum. “Belhüm adal” Hayvandan daha aşağı bu mahlukların bir gün sonu gelecektir. Çünkü zulüm asla abad olmaz.
İnşallah, bu katil sürüsü Siyonistlerin sonu bizim elimizden, bu toprakların insanının elinden olacaktır.
Not: Yazıya gelecek hafta devam edeceğiz.