TÜİK, enflasyon ve yeni ekonomi modeli
TÜİK cuma günü enflasyon verilerini açıkladı.
Haber bülteninin açıklanmasının ardından sosyal medyada TÜİK’in verilerinin güvenilirliği üzerine çeşitli manipülasyonlar dolaşmaya başladı.
TÜİK verileri nasıl topluyor? Enflasyon nasıl hesaplanıyor?
Öncelikle TÜİK tüm sosyo-ekonomik gruplardan aylık 1 296, yıllık 15 552 hane ile Hanehalkı Bütçe Anketi yapıyor.
Hane bir ay boyunca yaptığı tüm tüketim harcamalarını TÜİK’in bıraktığı kayıt defterine yazar.
Yapılan harcamaların toplam bütçe içindeki payına göre madde sepeti ve bu maddelerin sepetteki ağırlıkları belirlenir.
Yani enflasyon sepetindeki maddelerin hepsi aynı katsayı ile çarpılmaz. Örneğin bir hanenin aylık harcamaları içinde kira oldukça yüksek bir yer aldığı için katsayısı yüksekken nane ürününün aylık harcama içindeki payı düşük olduğu için sepetteki ağırlığı da düşüktür. Bu da demek oluyor ki nanenin fiyatında çok yüksek bir değişim olsa da enflasyonun genelinde büyük bir etkisi olmaz. Ancak kira, ekmek, benzin, tütün, elektrik, su gibi ürünlerin sepetteki ağırlıkları yüksek olduğu için enflasyonun genelini önemli ölçüde etkiler.
Bir diğer husus herkesin enflasyon sepeti farklıdır. Herkesin enflasyon sepetindeki ürünlerin ağırlıkları da farklıdır. Bu nedenle TÜİK’in açıkladığı enflasyon sepeti Türkiye ortalamasını gösterdiği için herkese birebir uymayabilir.
Veriler 81 il merkezinin de bulunduğu 225 ilçeden alınıyor. Verilerin toplandığı yerler halkın en çok alışveriş yaptığı merkezi yerler olarak belirleniyor. Yani kıyıda köşede kalmış iş yerlerinden fiyatlar derlenmiyor.
Pazar ve manav başta olmak üzere ayçiçek yağı, yumurta, peynir, zeytin, şeker gibi temel gıda maddelerinin fiyatları haftalık olarak derlenirken diğerleri aylık olarak derlenmektedir.
Ayrıca benzin ve mazotun fiyatları da günlük olarak takip ediliyor.
Velhasıl kelam herkesin enflasyon sepetinin farklı olması, madde sepetindeki ürünlerin fiyatlarının farklı olması bunların yanında enflasyon verisi bir önceki aya göre ve bir önceki yılın aynı ayına göre açıklandığı için (birçok kişi daha öneki dönemlere göre kıyas yapabiliyor) enflasyon oranı herkese farklı hissettirebiliyor.
Özellikle belirtilmesi gereken husus var ki o da TÜİK verileri Avrupa İstatistik Kurumu olan EUROSTAT tarafından denetlenmektedir. Verilerde en ufak bir hata olması durumunda ülkemizdeki muhalefetten önce EUROSTAT bu problemi sadece Türkiye ile değil tüm dünya ile paylaşır.
Bir diğer husus TÜİK bir devlet kurumudur. Çalışanları arasında birçok siyasi partiye oy veren kişiler bulunmaktadır. Yani yapılacak en ufak hata zaten ayyuka çıkar.
Enflasyon verilerinde herhangi bir güvenilirlik problemi bulunmuyor. Verilerin güvenilirliğini sarsmaya çalışanlar Türkiye’nin itibarıyla oynadıklarını unutmamalıdırlar.
TÜİK’in veri güvenilirliğini sarsmaya çalışanlar piyasalarda büyük problemlere neden olabileceklerini unutmamalı. Kaldı ki piyasalar verilerde problem olduğunu düşünseydi zaten çok daha büyük ve derin bir kriz yaşanırdı.
Bugün Türkiye ekonomisinde sanayi üretimi, toplam ciro endeksi, ihracat, perakende satış hacmi, sektörel güven endeksi aylık bazda artışlar gösteriyor.
Türk mallarına olan talep artışı ihracat artışını desteklerken bu durum sanayi üretimini artırıyor.
Enflasyonla ilgili bilinmesi geren bir diğer husus şuan dünya genelinde enflasyonun artıyor oluşudur.
Türkiye enflasyonist bir ülke olması nedeniyle bu durumu diğer ülkelere göre daha fazla hissediyor. Ancak bu daha fazla hissetmek verilerin yanlış olmasından kaynaklı değil. Döviz kurundaki artış başta olmak üzere ithal malların fiyatlarının döviz cinsinden de yükseliyor olmasından kaynaklanıyor.
Türkiye hayata geçirdiği politika değişikliğiyle birlikte enflasyona köklü bir çözüm getirmeye çalışıyor.
Döviz kuru sebebiyle ithal mallarında yaşanan fiyat artışı sorununu çözmek için cari açık politikasından cari denge politikasına geçiliyor.
Cari denge sağlanmasıyla beraber döviz kuru belirli bir dengeye oturacak ve böylece kur riski en aza indirilmiş olacaktır.
Cari açık sebebiyle açığın finansmanı ancak yüksek faizle sıcak para girişiyle mümkün oluyordu. Ancak yüksek faiz sebebiyle Türkiye’ye gelen sıcak para vade bitiminde düşük kurdan dövizi ve faizi alıp ülkesine gidiyor, giderken de döviz kurunu yükseltiyordu. Bu da enflasyona neden oluyordu.
Sürekli dövizi düşürme çabaları sebebiyle tam ekonomiye hem yüksek faiz hem de yüksek döviz kuru problem oluyordu. Yeni politikayla beraber cari denge sağlandığında her ikisi de dengeye gelecektir.