TÜİK Bozgunu (!)
Kamuda işimiz olduğunda teknolojik imkânlarından yararlanmak için özgür düşüncemizle taleplerimizi iletip verecekleri cevabın yasal zamanını bekleriz. Bazen de giderek kurumların etkili veya yetkilileriyle görüşmelerimizin olduğu vakidir.
Medenî
ilişkiler içerisinde ortak yaşama kültürümüzle ilgili gelişmelerdir bunlar. Elbette
birlikte yaşamanın en başında ‘tahammül edebilme’ gelmektedir ki, birbirimizi
olduğumuz gibi kabullenip hayatımıza renk katmış oluruz.
Sanırım
ray değiştirmiş olacak, son günlerde asıp-kesen, gürleyip yağan bir muhalefet
lideri var. Ne dersiniz, acaba ben mi yanlış düşünüyorum? Bay Kemal (Sayın Cumhurbaşkanımızın tabiridir, isim
hakkı patentli olabilir o nedenle dikkatle yazıyorum) geçtiğimiz günlerde T.C. Merkez Bankası başkanını ziyaretinden
sonra para ve kur sistemi hakkında engin görüşlerini ifade ettiği medyada geniş
yer alınca her zaman öyle olacak zannedip bu defa TBMM’ye yürüme mesafesinde Türkiye
İstatistik Kurumu’na minibüsle giderken koltuklar boş kalmasın kalabalık
görünelim diye olacak TBMM de işi
fazla olmayan birkaç milletvekilini de yanına alıp kurumun demir kapısına
dayanıverdi. Hazır gelmişken de daha önce uyardığı bürokratları
hatırlatırcasına TÜİK çalışanlarının tamamını tehdit ediverdi.
SSK
eski Genel Müdürü devlet bürokrasisinin nasıl çalıştığını gayet iyi bilir.
Ancak sanırım son çıkışlarıyla akıl verenler değişmiş. O sebeple ‘reklamın kötüsü olmaz’ mantalitesi
gereği medyatik olabilmek için bu hareketleri yapmıştır diye düşünüyorum.
Şimdi
bazı akl-ı evveller; “Ne varmış bunda,
ülkenin muhalefet lideri, milletvekili sıfatını taşıyan birisi TÜİK’e gidip
bilgi almak istemiş” diyebilir. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil. Kimse kafasına göre takılamaz, ama hiç kimse.
Şimdi
gelelim CHP özgürlük meselesine bir göz atalım. ‘Özgür’ dedim de Manisa’nın ‘Özel’ ni kastetmediğime açıklık
getirmem gerekir.
Meclis
TV yayınlarından da sorumlu olduğumuz günlerde CHP’nin 300 kişilik grup salonu o
gün ellerini mor renge boyamış kadınlarla doldurulmuştu. Televizyon kumanda
masası sorumlumuz teknik bir sorundan dolayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüntüsünü veremeyeceklerini belirtmişti.
Sorunu çözmek için kapasite üstü ziyaretçi olduğunu CHP Grup Başkanvekilleri Levent Gök ve Engin Altay’ı ziyaret ederek
salona giremediğimizin sebeplerini açıklamıştım. Geç başlatılan grup toplantısı esnasında
görüntünün verilmediğini duyan CHP’li Gürsel
Tekin, Mahmut Tanal, Veli Ağbaba ve bir bayan milletvekili danışmanlarıyla birlikte
görüntü merkezimize gelmişlerdi diyeceğim çünkü ben orada görev yaparken
böylesi uygunsuzluğa asla müsaade etmeyeceğimi tanıyan dostlarımız bilirler. Tanal
“Kim ulan buranın sorumlusu” der
demez döner koltuktan hızlıca dönüşümde beni gördüğüne şaşırmıştı. Gürsel Tekin’e “Başkanım hoş geldiniz” dedikten sonra teknik sorun yaşandığını ve konuyu
ilgili grup başkanvekilleriyle görüştüğümü söylediğimde Gürsel bey sadece
empati yapmamı rica etmiş, ben de haklı olduklarını söylediğimde diğerleri konuştuklarımıza
kulak tıkamış olacaklar bağırıp çağırmaya devam ediyordu. O anda TRT’nin görüntüsü gözüme iliştiğinde
elemana TRT’den alıp vermeye başlayın talimatımın ardından görüntüleri meclis
kapanışında yayınlayacağız sözümüzle ortam yumuşamıştı.
Anlattığımı
sakın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’siyle karıştırmayınız.
Geçenlerde yazdığım gibi önce ‘halleşmek’
lazım. Halleşmeden helalleşmek olmaz.
TBMM
TV’ye gelip asıp gürleyenlerin oradaki görevlileri üzdüklerini, o sebeple
de başkanlarının yolundan giderek helalleşmeleri gerektiğini TÜİK baskını vesilesiyle söylemek
istedim ve’s-selam.