TÜFE ile ÜFE arasındaki fark 53,83 oldu
Bundan iki yıl önce,
yani Mart 2020’de TÜFE’de yıllık artış yüzde 11,86, ÜFE’deki artış ise yüzde
8,50 idi. TÜFE’deki artış 3,36 puan öndeyken Eylül 2020’den sonra bu tablo
tersine döndü ve TÜFE ile ÜFE arasındaki makas her ay daha da açıldı.
Üretici fiyat
endeksinde, KDV, ÖTV vb. dolaylı vergiler hariç tutulduğu ve hizmet
faaliyetlerinde yer alan sektörler dahil edilmediği için, bu iki endeks farklı
yöntemlerle hesaplanıyor. Bu nedenle ÜFE’deki artış birebir tüketici
fiyatlarına yansımıyor. O yüzden enflasyon tahmini yapılırken mevcut TÜFE
oranına, aradaki fark olduğu gibi eklenmiyor. Her bir harcama grubu için
değişse de ÜFE’den TÜFE’ye geçişkenlik oranının yüzde 45-60 arasında olduğu tahmin
ediliyor. Bu yüzden aradaki makas açıldıkça enflasyonda yukarı yönlü riskler de
artıyor. Ancak son dönemde üretici fiyatlarını artıran asıl unsur enerji maliyetleri
olduğu için geçişkenlik oranı yükselirken, geçişkenlik süresi de kısalıyor.
Çünkü enerji maliyetleri tüm ana harcama gruplarını etkiliyor.
TÜİK’in
açıkladığı verilere göre;
Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE)
2022 yılı Mart ayında bir önceki aya
göre yüzde 9,19, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 29,31, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 114,97 ve 12 aylık ortalamalara
göre yüzde 64,30 oranında arttı.
Sanayinin dört
sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında yüzde 110,36, imalatta yüzde 106,55, elektrik, gaz
üretimi ve dağıtımında yüzde 228,94 ve su
temininde yüzde 42,34 artış olarak
gerçekleşti.
Ana sanayi
gruplarının yıllık değişimleri; ara malında yüzde 122,92, dayanıklı tüketim
malında yüzde 75,85, dayanıksız tüketim malında yüzde 79,70, enerjide yüzde 214,87 ve sermaye
malında yüzde 76,55 artış olarak gerçekleşti.
Sanayinin dört
sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında yüzde 9,08, imalatta yüzde 8,92, elektrik, gaz üretimi
ve dağıtımında yüzde 11,85 ve su temininde yüzde 6,88 artış olarak
gerçekleşti.
Ana sanayi
gruplarının aylık değişimleri; ara malında yüzde 8,86, dayanıklı tüketim
malında yüzde 5,65, dayanıksız tüketim malında yüzde 8,59, enerjide yüzde 15,62 ve sermaye malında yüzde 5,40 artış olarak
gerçekleşti.
Enerjideki
yüzde 214,87’lik yıllık artış göz önüne alındığında, enflasyonla mücadelede
yerli ve milli enerji yatırımlarının ne kadar önemli olduğu bir kez daha
anlaşılıyor.
Diğer yandan dayanıklı
tüketim malları gibi döviz kurlarına duyarlı olan kalemler ortalama ÜFE’nin
altında kalmış ancak artış hızı hâlâ yüksek. Her ne kadar kur korumalı mevduat
sistemi sayesinde son üç aydır kurlarda istikrar sağlanmış olsa da geçen
senenin aynı ayında yaklaşık 7,5 TL olan dolar kuru şu an 14,73 TL’den işlem
görüyor.
Başlıkta da belirttiğimiz üzere üretici ve tüketici fiyatları arasındaki makas açılıyor. Geçişkenliği azaltan ana faktörün ise talep yetersizliği olduğunu söyleyebiliriz. Enflasyon nedeniyle alım gücünün zayıflaması talebi aşağı çekerken öte yandan negatif reel faizin yüzde 47’ye çıkması da tasarruf sahiplerini tüketime yönlendirebilir.