Trump''ın planı ve Arz-ı Mev''ud
Siyonistlerin 1878’den itibaren Filistin'i işgal etmeye başlamasıyla birlikte Filistinlilere sistematik olarak uygulanan zulümler durmak nedir bilmiyor. Öyle ki artık yıllar önce Rachel Corrie'nin, “Gördüklerimi tarif edebilmek için hâlâ çok az kelime biliyorum” sözleri bile hafif kalıyor.
Gerçekten de topyekun insanlık ailesinin sahip olduğu kelime dağarcığı Siyonistlerin katliamlarını, zulümlerini anlatmaya yeterli gelmiyor. Keza sözcük dağarcığımız bu katliamlara sessiz kalan uluslararası örgütlerin ikiyüzlülüğünü ve pespayeliğini dile getirmede de acz içinde. Bunu bilen ABD ve İsrail de her fırsatta zulümlerine bir yenisini ekliyorlar.
Geçtiğimiz hafta işte bu zulümlere bir yenisi daha eklendi. ABD Başkanı D. Trump’ın “Yüzyılın Planı” olarak adlandırdığı ve açıkladığı aslında asrın yüzkarası plan büyük tepkilerle karşılandı. Trump’ın plana göre Kudüs İsrail’in bölünmez başkenti olacak, Filistinlilere de çöl bölgelerinde küçük ve birbirinden kopuk birkaç kasaba verilecek ve Trump böylece İsrail-Filistin sorununu çözmüş olacak!
2020 başkanlık seçimlerinde Evanjeliklerin desteğini kaybetmek istemeyen Trump, bu plan ile aslında hem Siyonist-Evanjelist ittifakı yanına almayı hem de Siyonistlerin Va’d edilmiş topraklar inancına katkıda bulunmayı hedefledi. Çünkü Siyonistler için vadedilmiş topraklar meselesi çok önemli bir mesele, Trump için de seçimler…
Arz-ı Mev’ud deyip geçmeyin, Yahudiler için va’d edilmiş topraklar imanlarının da önüne geçebilecek bir konu.
Nedir Arz-ı Mev’ud?
Geçmişten günümüze Yahudi itikadına göre Arz-ı Mev'ud, “Allah'ın Hz. İbrahim as. ve onun soyundan gelenlere vermeyi va’d ettiği topraklardır.” Ve "Ahde riayet etmeyen Arz-ı Mev'ud’dan mahrum kalacak ve lânetlenecektir" (Yeremya 11/3)
Tevrat'ta, Arz-ı Mev'ud yani 'va'd edilmiş toprak' düşüncesinin dayanağı: "Mısır ırmağından (Nil) Fırat ırmağına kadar uzanan bu toprakları torunlarına veriyorum..." ifadesidir.
"Dindar Yahudiler, Nil'den Fırat'a vaat edilmiş kutsal toprakları 'Tanrı Yehova'nın kutsal kitap Tora'da kendilerine va’ad ettiği bir hak olarak görüp bu toprakların fethini' talep ederler ve bu uğurda her yola başvururlar."
İsrail eski Dışişleri Bakanı M. Dayan dünyaya şöyle seslenmişti; “Hiçbir Yahudi Arz'ı Mev'ud'dan (Tanrı'nın va'd ettiği topraklar) taviz veremez.” Bu arada Hahamlık eğitimi alan Yigal Amir, barış görüşmelerinde bulunarak Yahudiliğe ihanet ettiği gerekçesiyle Başbakan İzak Rabin'i öldürdüğünü de unutmayalım.
Türkiye’nin Güney ve Güneydoğusunun da dahil edildiği “Ard-ı Mev’ud”, İsrail’in bütün ders kitaplarının girişinde bizdeki Gençliğe Hitabe, İstiklal Marşı, İlke ve İnkılâplar gibi hatta daha fazla yer alıyor.
İsrail halkı ve yöneticileri, iman ettikleri bu "emre!" uymadıklarında ise Yehova’nın lanetine uğrayacaklarına inanıyorlar.
"Bizim var olma hakkımızı, 4000 yıl önceden bizlere atalarımızın tanrısı verip tanıdı. Bu varoluş hakkımız nesilden nesile Yahudi kanı ile kutsallaştı. Hiçbir ulusun tarihinde, eşi görülmemiş bir bedel ödedik." (Menahem Begin, İsrail eski başbakanı)
Anlayacağınız, İsrail inancının gereğini yerine getirip Filistin halkına ait toprakları gasp ediyor, çoluk-çocuk demeden Filistinlileri öldürmekten geri durmuyor, başta petrol şımarıkları Araplar olmak üzere bütün dünya da bu rezilliği seyrediyor.
Burada tarihin iftihar edeceği duruşu Türkiye sergiliyor. Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta Filistin sorununu dile getirmesi takdire şayandır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan en son, “Kudüs bizim kırmızıçizgimizdir, bu planı tanımıyor, kabul etmiyoruz. Bazı Arap ülkeleri sırtını dönse de biz Filistin’in ve Kudüs-ü Şerif’in hukukunu korumak için uluslararası kurumları harekete geçirmeye ve dünyaya bu meseleyi anlatmaya devam edeceğiz...” diyerek Filistin’e desteğini yenilemişti.
Peki, Trump’ın planı bir işe yarayacak mı?
Hayır!
2020 Kasım’ında yapılacak olan başkanlık seçimlerine kadar bölgede gerilimi tırmandıracak olsa da plan bir işe yaramayacak. Ama bu planı fırsat bilen İsrail, Arz-ı Mev’ud sınırlarına ulaşmak için işgale devam edecek.
İsrail’i Kuzey’den Güney’e doğru aralarına bariyer gibi dikerek Asya’daki Arap devletleri ile Afrika’daki Arap devletlerinin kara bağlantısını kesen ABD, bu bağlantının sağlanmasına izin vermeyecek.
De, bunu görecek göz Araplarda yok.
Olsa da kımıldanacak halleri yok. Sınırlarını, saraylarını, petrol kuyularını koruyan askerleri ABD’nin emir erleri olunca Arap krallıkları sittin sene iflah olmazlar.