Trump, ABD ve küresel dünyanın yeni baronu
Trump’a yapılan suikast girişimi yalnızca Yapılacak Başkanlık Seçimini değil, Amerikan siyasetinin geleceğini ve Küresel dünyanın içine gireceği politik ruh halinide yeniden şekillendirecek bir süreç getirecektir.
Trump’ın korumalar arasında yumruğu havada Savaş naraları atarak verdiği fotoğraf ABD’nin iç ve Dış siyasetinin sembol bir görüntüsü olacağa benziyor.
Evet. Trump, kanlar içinde ama meydan okur bir halde, ABD Gizli Servis görevlileri tarafından çevrelenmiş, güvenli bir yere götürülürken defalarca "Savaş" diyor.
Elbette başarılı olsun ya da olmasın tüm bu suikast girişimlerini birbirine bağlayan tek şey, seçilen "vuruş’’ için hangi operasyon odasında düğmeye basıldığı ve sonucunun çok iyi tahmin edilebilecek bir olay olmasıdır.
Bu Suikast Trump’ı ABD’nin 47. Başkanı yapacak olan bir operasyon olsada, suikastçinin her zaman olduğu gibi hemen ortadan kaldırılması bu dosyanın Pentagon’un karanlık arşivlerine kaldırılacağının bir işaretidir aslında.
Amerika'da zaman zaman yaşanan bu ve benzeri silahlı saldırılar, Yıllardır Rüya bir ülke ve toplumun geldiği noktayı göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Washington’da Abraham Lincoln'a düzenlenen suikast tamamen politikti ve köleliğin kaldırılmasına duyulan öfke nedeniylendi.
Dallas'ta J.F.K.'ye düzenlenen suikastse daha belirsizdi ve milyonlarca komplo teorisine yol açtı.
Ronald Reagan suikasti ise, Saldırgan sözde bunu takıntılı olduğu oyuncu Jodie Foster'ı etkilemek için yapmıştı.
Evet ABD, Maddi çıkarları önceleyen bir toplumdur, bu toplumda, Maddi gelişmişlikle insani değerler arasında sosyolojinin açıklamakta aciz kaldığı bir tezat vardır. Değerlerin, insan haklarının onlar için bir değeri yoktur.
Beyaz adamın geldiği batı-Avrupa kültürü, 16. Yüzyıla kadar, kendi içinde çatışmaların, savaş ve barbar bir kültürün yaşandığı çalkantılı bir dönem yaşamıştır.
Bu çalkantılı dönemin dışa vurulduğu, Coğrafi keşiflerle başlayan hareketlenme, Amerika’nın keşfi ile sonuçlanmıştı.
Amerika’nın keşfi ile, Avrupa da ne kadar kanun kaçağı, eğitimsiz, katil, hırsız ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kişi varsa, yeni Dünyaya göç etti.
Bu yeni, barbar ve katiller ordusu, Amerika kültürü ve sisteminin genetik alt yapısı demek olacaktı.
Amerikalı için maddi güç kutsaldı artık. Bu beşeri kutsallık, ABD tarihini kan, gözyaşı ve kavgalar tarihi yapacaktı.
Amerika artık bir rüya ülkesi değil, hatta rüyanın ötesinde bir kabus ve Kaoslar ülkesi olma yolunda. Daha öncede öyleydi. Fakat Dünya, Newyork’un caddelerinde gece ışıl ışıl yanan devasa ışık ve reklam panolarından ibaret sanılan sanal Amerika görüntüsünden madalyonun bu yüzünü göremiyor.
Geçmişte yaşanan Senato baskınında Geyik boynuzlu yarı çıplak beyaz adam, bir bakıma ABD’nin önümüzdeki yüzyılda yaşayabileceği muhtemel dünyayı tasvir ediyordu aslında.
Halen bile Amerika’nın birçok şehrinde beyazların giremediği veya siyahların halen üçüncü, beşinci sınıf vatandaş sayıldığı ilkellikte kentler ve mahalleler mevcut.
Bugün NewYork veya Washington sokaklarını dolaştığınızda maddî güç ile insanî değerlerin varlığı arasındaki büyük çelişkiye şahit olursunuz. Manevî değerlerden oldukça yoksun olan bir Amerikan toplumu var. Olabildiğince zenginlik elde etmek, elindekinden daha fazlasına sahip olmak, artık Amerikalının hayat felsefesi.
Zira Amerikalı, yapısı itibariyle büyüklük ve sayıdan etkilenir. Bunlar onun varlık sebebini, duygu ve değerlendirme yetisini etkileyen ilk ölçütlerdir. Bu yüzden Amerikalılara göre amaca giden her yol mubahtır.
Amerika’da kitleler, Amerikalıların sert yapısını yansıtan ve futbol ile hiçbir ilgisi olmayan Amerikan futbolu karşılaşmalarını seyrederken bile aynı ilkelliktedir. Zira bu oyunda her türlü vahşilik, şiddetle göğse vurma, kol ve dize zarar verme serbesttir.
Bu görüntü, hayvanî coşkulardan gelen yıkıcı şiddete olan tutkudan ve spor kural ve usullerini umursamamaktan kaynaklanmaktadır. Zira sporun ilkeleri, onları; akıtılan kanlar, kırılan uzuvlar ve destekledikleri takım için yaptıkları “kafasını ez, kemiklerini kır, ez onu…” çığlıkları kadar etkilememektedir. Bu görüntü, şüphesiz ki, beden gücünü yücelten tutkulu duyguların ilkelliğini apaçık göstermektedir.
Amerikan gururu ve şiddet temelli kültüründen dolayı, Küresel siyasette ABD’nin, tarih boyunca en iyi konuştuğu dil, en kestirme yöntem olan şiddet ve savaş dili olmuştur.
Daha fazla güç kullanılarak, Dünyanın, Amerikan değerlerini benimsemiş duruma geleceğini ve küresel istikrarı sağlayacağını düşünen akıl, ABD demokrasisinin gerçek yüzüdür.
New York’ta Küresel operasyon odasında hangi düğmelere basıldığını ve Amerikan toplumunun geldiği noktayı önümüzdeki zaman diliminde daha net göreceğiz.