Trabzonlu Ağabey: "Kardeşim Erdoğan'a bir anlatabilsem derdimi!"
“Bu yılın ilk altı
ayında 47 bin tahliye dâvâsı açıldı.
Yargıya taşınan anlaşmazlıklar mahkemeleri tıkadı.
Yüzbin kadar da kira tespit dâvâsı var.
Mahkemeler, duruşma için, 8-9 ay, hatta 1 yıl sonrasına gün
verir oldu.”
Durumlar hiç iyi değil.
Bu “yüzde 25 kira artışı” işi meseleyi büsbütün sıkıntıya
soktu.
Bazı yazılarımızda, son olarak da geçen yazımızda
ayrıntısıyla ifade etmiştik bu işin yol açtığı sıkıntıları...
Çözüm teklimiz de olmuştu.
Birçok haber kanalı, “CHP’nin başında kim olmalı!”
muhabbetine takılırken…
Biz sokaktaki vatandaşın dertlerini yazınca, arayıp dert
dökenler de çok oluyor haliyle.
Onlardan biri de Trabzon’dan (ismi soyadı mahfuz) bir
kıymetli vatandaşımız.
65 yaşındaki emekli
ağabeyimiz.
Trabzon’un merkezindeki koca dairesinin kirası 1000 lira
imiş…
Kiracısına gidip, “Bak
kardeş, bu devirde 1000 liraya, 2 bin liraya ev kalmadı. Etraftaki kiralar 8, 9
bin lira.
Ben öyle fırsatçı ev
sahiplerinden değilim.
Karşı tarafı da
düşünmek lâzım.
Kiranı 2 bin lira
yap, güle güle otur!” demiş…
Kiracısı ise…
“Devletin kuralı belli, kiraya yüzde 25 artış yapar, 1250
liraya oturmaya devam ederim.” karşılığını vermiş.
Kiracının tavrı kanunlara uygun…
“Tamam kardeş, 2 bin lira makûl. Gönüller razı olsun!”
deseydi daha iyi olmaz mıydı acaba?
Diyor ki Trabzonlu Ağabey:
“Şu kök maaş hikayesinden dolayı, emekli maaşım 7500 lira.
Üzerine kira gelirini koyup geçinmeye çalışacağız. Her şey ateş pahası, her gün
her şeye zam geliyor. Kiracıma gidip, şu kirayı 2 bin lira yap diyorum, yok.
Öyle sıkıntıda olan biri de değil, elindeki koza güveniyor, yüzde 25 artış!
Ben şimdi ne yapayım? Avukatlara gittim, yok, bu iş çok uzar
diyorlar. Kızdım, evi satışa çıkartmak istedim. Ev içinde kiracı olduğu için
değerinden düşüğe gidermiş. ‘Varsın olsun’ dedim ama kiracı evi göstermiyor emlâkçının bulduğu
alıcılara! ‘Satılık yazısı’ asmak istedik, astırmıyor!
Ben de çaresiz, tuttum, bir üst kata astım yazıyı.
İçini görmeden kim alır evi?
İnan kendimi yiyorum!.. Parasından geçtim, enayi yerine
konulmak dokunuyor bana! Kendimi tüketiyorum!”
Trabzonlu Ağabey, beni taaa,
1990 başlarından bu yana takip edermiş.
Telefon numaram, yedi sene öncesinden kayıtlıymış rehberinde.
Derdini dökecek birini bulmuş hazır, iyice açtı hislerini!
“Ağabey, sakin ol. İşler olacağına varır. Durumunuzu anlıyorum. Ne
yaparsın ki, benim de yanlışlığına işaret ettiğim bir kural konulmuş! Bir çözüm
yolu varsa destek olmaya çalışırım, böyle yapma. Kendini düşün, ev halkını
düşün… Huzurunu düşün…” dedim.
“Bak Serdar Kardeşim!”
diyerek kesti sözümü:
“Ben hep Tayyip Erdoğan’a oy vermiş bir vatan evlâdıyım.
Emekli maaşı böyle oldu, şu işler böyle
oldu diye vazgeçecek de değilim. Yolum bellidir. Lâkin hayret ediyor insan.
Reis bu işleri bilir. Bir tarafı düşünüp, diğer tarafı görmezden gelirseniz
sıkıntı olur. Bunları çok iyi bilir. Ben kendisine ulaşabilsem, çok şey
anlatacağım da nasıl ulaşayım? Buralardaki politikacıların bir şey dinledikleri
yok. Bir bakanla görüşsem, ona anlatsam işe yarar mı acaba? Ben bir vatandaş olarak, her seçimde Recep
Tayyip Erdoğan’a oy vermiş bir vatandaş olarak, yetkililerden birine ulaşıp da
bu işin ne kadar yanlış olduğunu anlatabilir miyim? Böyle bir imkan verilir mi
bana. Bir verilsin, bu yaşımda hiç düşünmeden atlar, Ankara’ya gelirim.
Kardeşim Tayyip Erdoğan’a bir anlatabilsem!”
Talep bu…
Ben ne diyeyim, şimdi?
Tutup, kiracının telefonunu istesem…
Onunla da görüşmeye çalışsam…
Bir de onu dinlesem…
“Kardeşim, aranızda anlaşın. Adamcağızın istediği 2 bin lira
makûl. Tamam sen de, yüzde 25 diyorsun, kanunen haklısın ama. Karşı tarafı da
düşünsen… Ortalarda bir yerde buluşsanız. Hatta ortalarda da, değil, adam 2 bin
liraya razıymış işte. Gelin anlaşın, dünya parası dünyada kalır!” desem.
Olmayacak.
Alâkam ne, arabulucu muyum ben.
Hem sonra…
Ya ters teperse yaptığım?
Trabzonlu Ağabey’e, arayıp dert döken diğer okuyucularıma
söylediklerimi söyleyebildim ancak:
“Görüyorsunuz, mümkün
olduğunca sıkıntılarınızı dile getirmeye, yetkililerin dikkatlerini çekmeye
çalışıyorum.
En fazla, fırsat
bulduğumda da direkt olarak kendilerine söylebilirim.
Bunun ötesinde
yapabileceğim bir şey yok.
Maalesef medya da,
vatandaşın dertlerinden kopuk.
Ekranlarda CHP’nin
başına kim gelir, kim gelmez tartışmaları…
Biz de böyle, yazıp
çiziyoruz işte.
Ben sizin için dua
edeyim, siz de lütfederseniz benim için!”
X
Evet…
“Sohbet” böyle.
Trabzonlu Ağabey’in telefon numarası bende.
Görüşmek isteyen, ne yapması gerektiğini söyleyebilecek olan
bir yetkili varsa, o telefon numarasını
verme yetkim var!..
Eminim ki hiçbir yetkilinin böyle bir talebi olmayacaktır!..
Trabzon vekillerinden biri olsun, “Trabzonlu Ağabey ile bir
de ben konuşayım, meselenin aslını feslini anlayayım. Bu devirde böyle iş olmaz!”
demeyecektir!..
İyisi mi…
‘Trabzonlu Ağabey’lerle dertleşmeye devam edelim biz!