Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Mart 2018

Toza geçit yok!

Çok hoşuma gidiyor, neredeyse haftada bir basına, emniyet güçlerinin çeşitli adreslere toz baskını yaptıkları haberleri düştükçe mutlu oluyorum. İnşallah ağa babalarına da dokunuyordur işin ucu. Yani sokak satıcılarıyla uğraşmak yetmez esas patronları da kelepçelenmeli.

Eskiden PKK'nın Avrupa'ya sattığı tozun Anadolu toprakları üzerinden batıya sevk edildiği hep söylenirdi. PKK bu işten çok büyük paralar kaldırdı vakti zamanında. Şimdi bu işin başında kimler var bilmiyorum ama sigara içme yaşının 12-13'lere düştüğü, uyuşturucu kullanımının 15-16'larda gezdiği bir ülkede bu operasyonların olanca hızıyla devam etmesi gerekiyor. Emniyet bir yandan terör odaklarıyla mücadele ederken öbür yandan da uyuşturucu baronlarının kuyruğunu sıkıştırıyor. Bu iyi, hem de çok iyi. Özelikle sentetik uyuşturucular günümüzde çok yaygınlaştı, bunun önünü kesinlikle almaları gerekiyor. Bu uyuşturucu meselesi en az terör kadar önemli!

***

Damatlar, gelinler, evlatlar!

Türkiye çok değişti artık eski Türkiye değil. Eski dönemlerde politikacı çocuklarının gazetelerde boy boy haberleri çıkar, devlet imkanları üzerinden zenginleşen ve çeşitli karanlık işlerle adı anılan ayrıcalıklı yakınlar birer nefret topu haline gelirlerdi. Siyasette aile ve aile efradı çok önemlidir. Sizi vezir de edebilirler, rezil de edebilirler. Dizginlerini elinize almazsanız başınıza büyük işler açarlar. Damat, gelin, evlat, hısım kontenjanından devlet kadrolarında vazife alanlar iki kat daha dikkatli olmak zorunda. Sizi oralara taşıyan insanları mahcup duruma düşürmemek zorundasınız. Akrabalık ilişkileri ile devlet ve siyaset işleri birbirine karıştırılıp da riyasette had aşıldığında kişi hem kendisine zarar verir hem de kendisini oraya taşıyanlara! Kendi alanında top koşturan, kendi sahasında oyununu iyi oynayan herkesin başarı şansı daha yüksektir ama başka sahalarda da top koşturmak, her şeye burnunu sokmak ve baskın karakter pozisyonuyla gücü arkasına alarak şımarıklık yapmak yürünen yolda uzun soluklu olunmayacağının habercisidir. Siyasette ailesel, kabilevi refleksler, Emevileşme temayülü tehlikelidir, bundan kurtulmak lazım!

***

Kimsenin Ekmeği İle Oynamayın!

Kişisel kininizi nefis meselesi haline getirerek başkalarının rızkıyla oynamak yarı tanrılık, ilahlık taslamakla eşdeğerdir. Esas büyüklük elinde güç ve kuvvet varken başkalarına karşı tahammülkar olmak ve affetmekle ortaya çıkar. Rızkı veren Allah'tır. İnsanları ekmekle imtihan etmek de Allah'a mahsustur. Sırf nefislerimizin paşa keyfi için ya da dünyevi, siyasi menfaatler uğruna başkalarının rızkıyla oynamak Allah'tan rol çalmakla eşdeğerdir! Allah'a şirk koşmak sadece eline taştan bir put alıp tapmakla olmuyor! Kendisinde yarı tanrılık ya da tanrılık yetkileri bulunduğunu zanneden ahmaklar da ellerindeki gücü kötüye kullandıklarında rablik, ilahlık taslayarak şirk koşmuş oluyorlar. İş burada da bitmiyor. İşin bir de gizli şirk boyutu var. Safiyane davrandığınızı zannettiğiniz bir anda şeytan sağınızdan yaklaşıp, suret-i haktan gözüküp size yanlış yaptırabilir. Unutmayalım tarih nobran, kibirli, burnu havada güç ve iktidar sahiplerinin mezarlığıdır aynı zamanda! Rablik iddiasında bulunan firavunun burnundan beynine giren küçücük bir sinek sonu oldu! Tevazu güç sahibinin en büyük sermayesidir!

***

Toplum Dindarlaşıyor mu?

Aksine dindarlar günden güne çözülüyor ve profan bir hayat tarzına doğru savruluyor.

Tehlikenin farkında değiliz. Namaz kılmayan, kadın-erkek ilişkilerinde dikkatli davranmayan, tesettür konusunda şekilcilikten öteye geçemeyen bir gençlik yetişiyor. Televizyonların üç beş züppenin hayat tarzını bütün toplumun hayat tarzı gibi dayattığı bir ortamda çocuklarımız şarkıcı, türkücü, dizi yıldızı ve pop ikonlarının kuşattığı bir dünyada kendisini içi boş bir büyüye kaptırmış vaziyette. Sosyal medya ve internet bağımlılığı okumayan, düşünmeyen, fikretmeyen, zikretmeyen hatta şükretmeyen bir nesli zehirlemeye devam ediyor. Yetişkinlerimizin derdi ise dünyalık peşinde koşmakla mahdut. Arabanın iyisi, evin iyisi, elbisenin iyisi, kadının cazibelisi peşindeyiz!

Hayata anlam veren esaslı değerlerimiz grileşiyor, etkisini kaybediyor. Dava, iman, cihat, kardeşlik, ihlas, samimiyet, dürüstlük yerini kaypaklığa, üç kağıtçılığa, mürailiğe, menfaatperestliğe, eyyamcılığa bırakıyor. Bence gidişat iyi değil siz bu işe ne dersiniz bilemiyorum.

***

İrtica Haberleri Tekrar mı Hortluyor?

Aşağı yukarı bir haftadır akşam haberlerini izlerken hiç de yabancı olmadığım türden haberlere ve bu haberlerde hiç de yabancı olmadığım bir üsluba tesadüf ediyorum. İlahiyatçıların, hocaların söyledikleri, konuştukları ve yazdıkları üzerinden sanki "irtica hortladı" nev'inden haberler üretiliyor. Bu durum bana 28 Şubat darbe sürecindeki gazete manşetlerini, Tv haberlerini anımsatıyor. Mesela bir ilahiyat profesörünün acil servislerde kadın erkek birlikte yatmaları ile ilgili konu öylesine büyütüldü öylesine provake edildi ki, belki hocanın söylemek istediği esas şey arka planda kaldı. Belki adam bambaşka bir şey kast ediyordu ama kamuoyu çarpıttıkça çarpıttı ve belde aşağı vurmaya başladı. Kadınların dar giyinmelerinin İslami açıdan doğru olmadığını ifade eden bir hocaefendi neredeyse linç edildi. Noluyoruz yahu? 28 Şubat günlerine geri mi dönüyoruz? Bu haberler bence hayra alamet değil. Bu işin arkası önü iyi araştırılmalı.

***

Avrupa'da İslam

Şu aralar elimde sosyolog Nilüfer Göle'nin "İç İçe Girişler: İslam ve Avrupa" isimli kitabı var. Göle aynı zamanda "Modern Mahrem"' isimli kitabın da yazarı.

Kitapta Avrupa'da İslam algısı ve İslam'ın Avrupa kimliği ile ilişkileri işleniyor. Dikkat çekici noktalar var kitapta. Mesela Avrupa'ya özellikle Türkiye'den giden birinci nesil göçmenlerin dini anlamda daha gelenekselci, sonraki nesillerin dindarlığının daha ilmi temellere dayalı daha araştırmacı ve daha İslamcı eğilimli olduğunun tespiti yapılıyor kitapta. Avrupa'nın bu yeni nesil İslami anlayıştan özellikle başörtüsü gibi görünür kılınan yaşantı biçiminden özellikle kamusal alanda rahatsız olduğu vurgusu yapılıyor. İslam dışsallaşarak sosyal hayatta görünür hale geldiğinde bütün laik ülkelerde bu durum sorun haline dönüveriyor. Oysa Hristiyanlıktaki gibi din sadece kulun vicdanında, Allah'la kul arasındaki vicdani münasebet şeklinde olsa sorun ortadan kalkıyor. Avrupai modernleşmeye itiraz eden ve hayata bambaşka perspektiften bakan yeni nesil İslam Avrupa'da yeni bir dönemin işaret fişeğini yakıyor aslında. Bu da İslam güneşinin bu defa Batıdan doğacağının işareti olabilir. Avrupa, kendi bağrında farklı kimliklere yer açmak ve farklı kimlikleri içinde yaşatmak zorunda. Aksi taktirde İslam ve Müslüman karşıtlığı üzerine inşa edeceği politikalarla başına çok iş açacağı kesin. Farkında değil.

***

Milli Görüş Kaça Bölünür?

Fatih Erbakan'ın yeni siyasi kampanyasında milli görüş lideri olarak lanse edilmesi, Saadetçi dostlarımızı ne kadar kızdırmıştır bilemiyorum ama, gelecek seçimlerde Saadet'in CHP+İyi Parti ittifakı içerisinde yer alması herhalde tabandaki mazbut kitleyi ciddi şekilde rahatsız edecektir. Milli Görüş Hareketinden AK Parti doğdu, Saadet zaten vardı, şimdi Fatih Erbakan "babadan oğula" hareketinin lideri olarak kamuoyuna çıkıyor. Daha kaç parçaya bölünür bilinmez ama görünüşe bakılırsa milli görüşün damat kontenjanı ile evlat kontenjanı siyasi kodlarımızda hala canlılığını koruyor! Yeni dönemde damatlara ve evlatlara dikkat!