Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.28
Gram Altın
2984.32
BIST 100
9643.28
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ekim 2015

Totalen Krieg

Süperiority Batı'nın 19. Yüzyıldan itibaren bilhassa teknolojik üstünlüğünü eline geçirdikten sonra tutulduğu ve kurtulamadığı bir hastalıktır. Bir seçim, iradi bir tercih olan bu hastalık Batı'nın Doğu'sundaki medeniyetlerin düştüğü sıkıntılarla yeni bir hal aldı.

Batı'nın -Hungtington'un tezini baz aldığımızda- süperiority/üstünlük hastalığı "motivasyon için" paranoyaya dönüşünce dünya karıştı. Çünkü "Medeniyetlerin Çatışması" için "insanların kendilerini tanımlaması", düşmanını belirlemesi, düşmanının da "inferiority/aşağılık kompleksine düşmesini sağlaması" ve nihayet karşılıklı "nefret" gerekiyor.

Zaten Batı, modernizmle beraber hatta öncesinden başlayarak Doğu'ya karşı üstünlük/süperiority iddiasını silahıyla, teknolojisiyle, katliamlarıyla parasıyla gösteriyor. Batı, Doğu'nun kendisinden daha çok nefret etmesini, düşmanlığın artmasını, çatışmaların çıkmasını istiyor. Bu "çatışmacı/kavgacı" ruhsal sorunu sırf Batı'nın üstünlük ve/ya "daha çok kazanma hırsına"na indirgememek lazım.

Walter Benjamin Batı için "modern dönem savaş ile kardeş, barış ile düşman" diyor. Bu yüzden Batının içinde bulunduğu bu üstünlükçü kompleksi, yani sadece "süperiority" Batı'nın saldırgan psikolojisini izaha yeterli gelmiyor. Batı'nın Brezinski'nin ifadesiyle "Kontrolden çıkan dünya"yı* kontrole almak için sistematik katliamlara yıl açan anlayışı bambaşka bir halet-i ruhiye ile açıklanabilir.

Bu Westernist Kültür için literatürü taradığımızda imdadımıza Hans Fabian yetişti sandık. Batı için aradığımız yeni tanımı Fabian'da buluyoruz demiştik, yanıldık. Kartezyen düşüncenin "sahiplenme" dürtüsü, ama aynı zamanda ele geçirdiği uyumsuz öteki'yi ortadan kaldırma hakkı! yaklaşımının daha ağır bir adı olmalıydı.

Hans Fabian bunun adını koyuyor diye düşünmüştük, ama o da eksik bırakmış.

Fabian, Batı medeniyetinin bu ruhsal durumu için Kronopolitik saldırganlık demişti.Eksik de olsa Fabian'ı ne kadar takdir etsek azdır. Fabian'a göre "kronopolitik modernleşmeyen kültürlerin yok edilmesidir." Yani, Batı kültürüne tabi olmayan, modernleşmeyen ötekiler sistematik ve "zamanın politik ruhuna uygun" olarak yok edilmelidir. Batı'nın amacı bu. Batı'nın belirlediği hedefler gereği iktidarlar değişse de sistematik "yok ediş" devam eder.

ABD'de olsun İngiltere ya da Fransa'da olsun yönetime muhafazakarlar da gelse, demokratlar, sosyalistler de gelse kronopolitik, saldırgan kültür değişmez. Ama hakkını teslim edelim ki bu saldırganlığı sosyalistler veya demokratlar estetize ederek gerçekleştirirler. Demokratlarla Cumhuriyetçiler, muhafazakarlarla liberaller, sosyalistler arasındaki saldırganlık farkı ambalaj değişikliğinden ibaret. BM içinde etkin olan ülkelerde iktidarlar değişse bile bu saldırganlığa çanak tutuluyor. (Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın Dünya 5'ten Büyüktür" çıkışını hatırlayın)

Bunun içindir ki Heidegger içinde yetiştiği medeniyetin süperiority kompleksli anlayışın hedeflediği "Yeryüzünün tümden Avrupalılaştırması" endişesi ile ilgilendi.

Yazıya bu tonda başlamanın bir köşe yazısı için çok da verimli bir giriş olmadığını biliyorum. Ama Batı'nın, milyonlarca insanın hayatına mal olan I. ve II. Dünya Savaşlarını yaşayan Batı Dünya'sının yaklaşık üç asırdır kendi medeniyeti dışındaki medeniyetlere karşı başlattığı sistematik, kesintisiz, orantısız ve ilkesiz saldırının arka planını ve ruh dünyasını anla(t)mamız gerekiyor.

Doğrusu DİNLER VE SAVAŞ: HIRİSTİYANLIK başlığını taşıyan yazımda Batı teolojisinin özellikle savaş önerdiğini anlatmıştık. Savaşları kutsayan (Kutsal Savaş, Haçlı Savaşları, Tanrı'nın taraftarlarının savaşıu2026) Batı dindarlığının geldiği aşamanın heterojenliğin imhası olduğu iddiası bu anlamda doğrudur. Fabian'a ait olan "kronopolitik saldırganlık"ı tutmamın sebebi de budur. Dedim ya, bu tanım çarpıcı olsa da Batı'nın uyguladığı katliamlar için hafif kalıyor.

Kategori net; Batı için Medeni olan'biz' (yani kendileri) ile bir türlü medeni olamayan ve Medeniyet dışı kalan, yani "yok edilmesi gereken" dedikleri 'onlar' yani (Batılı olmayan bizler) çatışmasından kaçınılamaz. Max Weber'in "büyüsü bozulan dünya" ifadesi her ne amaçla söylenmişse söylensin tam da bu kronopolitik durumu izah ediyor; çatışma kaçınılmaz, çatış, sorunları derinleştir ve "onlar"ı yok et. Bu korkunç bir şeydi, bunun bilmediğimiz bir din, bir felsefi akım, bir savaş türüu2026 ne bileyim uygun bir adı olmalıydı, ama bulamıyorduk!

Bu olsa olsa Batı'nın katliamcı anlayışıyla ya da Nazilere ruh ve güç veren teorisyenlerin yardımıyla bulunabilecek bir şeydi. Yorulmadık aradık ve bulduk. Tam da aradığımız yerde, Nazi diyarında, Führer'in Hocalarında bulduk.

Pangermanik bu akım bugün bütün Batı'nın inancı, hayatı ve vazgeçilmezi olmuş.

Aslında siz de biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Çünkü adamlar her yüzyılda bizzat yaşattılar, el an da yaşatmaya devam ediyorlar.

Adamlar ne zamandan beridir ona; Totalen Krieg demişler de ben duymamışım! Yani topyeku00fbn savaş, yani "onlar" yok edilene dek savaş.

Evet, Batı topyeku00fbn savaş, yani kendi medeniyetleri dışında kalan ve asla medeni olamayacak biz Müslümanlar için düşündükleri, planladıkları, uygulayageldikleri tek şey TOTALEN KRİEGdir.

Fakat bu Batı artık eski yöntemlerle değil, kendisi uzak durarak katliamlarımı "medeniyet dışı" kalan bizlerle gerçekleştirme yoluna gidiyor. Çünkü bu yöntemin Batı'ya maliyeti daha düşüktür. Batı kurar örgütünü, devşirir cemaatleri, satın alır medyayı, destekler kalemleri TOPYEKÜN SAVAŞ ile de işini görür.

Yani "kökleri kurusun, evlerine ateşler salınsın, 7 sülalesinin belası verilsinu2026" türünden bir topyeku00fbn savaş.

Yazı uzadı, başka bir yazıda devam ederiz inşaallah.

*Oysa dünyayı kontrolden çıkaran kendileri.