Topunuz gelı\u0307n dedik geldiler
İki gün önce Suriye'de Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında yürütülen El-Bab operasyonunda Esed rejimi tarafından gerçekleştiği "değerlendirilen" saldırıda ilk belirlemelere göre 3 asker şehit oldu, 10 asker yaralandı.
Olayın üzerinden tam gün geçmesine rağmen saldırı her yönüyle netleşemedi ve saldırının hangi amaçla yapıldığına dair belirsizlik var.
Biliyoruz ki Esed rejimi hem Rusya hem de İran'ın kanatları altında yaşıyor. Dolayısıyla bu saldırı Rusya ya da İran veyahut da her iki ülkenin onayıyla gerçekleşmiş olabilir. Zira Esed'in bu iki ülkeden en azında birinin izni, telkini olmadan kendi başına böyle bir saldırıya girişmesi mümkün görünmemektedir.
Bu hemen akla gelen iki ihtimal olsa da Suriye rejiminin aynı zamanda NATO'nun Türkiye'ye yönelik bir kumpasını geri çevirmeyecek durumda olduğu da göz ardı edilmemelidir. Bu kumpas yine bölgede ABD'nin yeni jandarması İran'ın Esed üzerinden gerçekleştirdiği bir oyun olduğunu şıkların arasına almalıyız. Buna bir de başka bir şık eklemek gerek: Saldırıyı Suriye değil, başka bir ülke gerçekleştirmiş ihtimali.
Peki, bu saldırıda taraf/lar neyi amaçlamış olabilirler?
İlk akla gelen konu Türkiye'nin Özgür Suriye Ordusu ile El-Bab'a yönelik operasyonuna tepki olma ihtimali ağır basıyor. Saldırı ile Türkiye'ye, "Daha da ileri gitme, El-bab'ı almaya kalkma." denmiş olmalı. Çünkü saldırının planlayıcıları nezdinde "ÖSO El-Bab'ı ele geçirirse bir sonraki hamle Halep'tir" ihtimali düşünülmüş olabilir. Bu ihtimali değerlendirdiğimizde saldırının arkasında ABD-Rusya-İran birlikte olma ihtimali yabana atılacak gibi durmuyor.
Bundan sonrası,
Türkiye bu saldırının hangi amaçla yapıldığını bütün detaylarıyla değerlendirecek. Bundan sonra yeni saldırıların gelme ihtimal ve ağırlığını göz önünde bulundurduktan sonra misilleme hakkını dilediği zaman kullanacaktır. Ama kanaatim odur ki Türkiye kendisine yönelik bu saldırının bir oyun olduğunu, bu çirkin oyun ile Türkiye'nin Esed'le uğraşarak enerjisini hiçbir zaman değmez bir uğraşla heba etmesini isteyen güçleri tanımıştır. Bu sebeple Türkiye için Esed rejimine ait 3-5 asker öldürmenin zor bir tarafı olmamakla beraber bu hakkını kullanmakta aceleci davranmaması daha stratejik ve daha yararlıdır.
Yıllardır söylüyoruz, daha ağır saldıracaklar, yeni ve farklı saldırılar deneyecekler. Yoksa AB'ın komik olduğu kadar adil olmayan ve çok önceden bilinen kararının açıklanmasına saatler kala Suriye'de askerlerimize saldırılır mıydı? Keza Adana saldırısı aynı saatlere denk getirilir miydi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın saldırı günü yaptığı konuşmasında iki asrı aşkın süredir yaşadığımız çöküş ile ilgili açıklamasına bakalım:
"Yitik kaybedildiği yerde aranır. Bunu unutmayacağız. Gerilememiz ve çöküşümüz hangi alanda başladıysa dirilişimiz de oradan olacaktır. İlim ve bilimde üstünlüğü kaybeden bir ülkenin ileri gitmesi mümkün değildir." Bu tespit yol haritamızı belirler niteliktedir. Düştüğümüz yeri, düşüş nedenlerini öğrenmemiz ve kalkışa geçmemiz Batı için ürkütücü olmuştur. Bu sebeple Batı bu kez hem elemanları ile hem de bizzat kendisi geldi. Hani "TOPUNUZ GELİN" diye çağrıda bulunmuştuk ya, geldiler.
Çare ne?
Rusya'nın en saygın gazetelerinden Argumenti Faktı, "Dünya tekrar güçlü liderlere gereksinim duyuyor. Rusya'da Putin, Türkiye'de Erdoğan ve Amerika'da Trump. Üçü de anlaşarak birlikte dünya düzenini sağlamalı. Peki, yapabilirler mi?" diye soruyor. Pek tabiidir ki "lider"ler sahip oldukları özellikler sayesinde rüzgarların yönünü değiştirebilirler. Bugün dünyanın kabul ettiği bir gerçek de dünyanın liderlik(ler)den mahrum kalmasıdır.
Bu mahrumiyet Avrupa'nın genlerinin daha çok bozulmasına sebep oluyor. Bu Avrupa Parlamentosu, Rusya'nın kaç zamandır medya vasıtasıyla AB karşıtı propaganda yürüttüğünü ve bunun önleminin alınmasında gecikmenin daha büyük zararlara yol açabileceğini ifade ediyor. Türkiye ile müzakereleri donduralım diyen AP, aynı toplantıda Rusya'yı, "AB ülkeleri arasında farklılık ve çatışmaları kullanarak AB'yi bölmeye çalışmak ve propaganda yapmak"la suçladı. AB'nin yapısal krizleri derinleştikçe bilhassa kurucu üye ülkelerin saldırganlaşması kaçınılmaz oluyor.
Çare A. Faktı Gazetesinin önerisinde. Ortadoğu, Baltık civarı başta olmak üzere dünyanın pek çok bölgesindeki sorunları bu üç liderin çözmesi dışında çözüm getirecek bir şık bulunmamaktadır. AB/D bu şıkka razı olmaz ve bizi çökmenin eşiğindeki AB'nin dışına atmayı düşünüyorlar ise sadece alınırız!
Bakınız,
Rus senatör Aleksey Puşkov aynı gün AB kararı ile ilgili yaptığı açıklamada, "Avrupa Parlamentosu ardı ardına Türkiye ve Rusya gibi AB için önemli olan iki ülkeye karşı tasarıları onaylıyor. Moskova ve Ankara'yı yakınlaştırmak için bundan daha iyi bir seçenek olamaz" demiş.
Biz ne diyoruz peki?
"Gerilememiz ve çöküşümüz hangi alanda başladıysa dirilişimiz de oradan olacak."