Toplumun karanlık yüzü
İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olan hırsızlık insanlık tarihi boyunca var olan bir suç biçimi olmuştur. Hırsızlık “Başkasına ait bir malın mülk edinme kastıyla muhafaza edildiği yerden gizlice alınması” şeklinde tanımlanabilir ve suçun tanımında ana unsuru (rükün) malın gizlice alınması teşkil eder. Hırsızlık, mülkiyet hakkına saygıyı zedeler ve toplumları olumsuz etkiler. Hırsızlık, tarih boyunca bütün toplumlarda en çok karşılaşılan suçlar arasındadır.
Allah Teâlâ (cc) toplumsal
birliğin sağlanmasına vurduğu darbe ve bireyin iç dünyasında yaptığı
tahribattan dolayı hırsızlığı kesinlikle yasaklamıştır. İslam, insanların
emeğine ve alın terine büyük önem verir ve onu korur. İslam hukukunda yer alan
ve korunması gereken beş temel ilke vardır. Bunlar sırasıyla can, din, akıl,
mal ve nesildir. Bu beş ilkeye '”Zarurat-ı Diniyye'” ve '”Zarurat-ı Hamse'” adı
verilir. Bu temel ilkelerin biri de maldır.
Emek hırsızlığı, çalışanların
haklarına saygısızlık eden bir sorun olarak günümüzde hala varlığını sürdüren
bir konudur. Emek hırsızlığı, işverenlerin veya işverenlerin uyguladığı
politikaların, çalışanların emeklerini adil bir şekilde değerlendirmemesi ve
çalışma koşullarını kötüleştirmesi durumunu ifade eder. Bu, düşük ücretler,
uzun çalışma saatleri, güvencesiz işler ve işçi sömürüsü gibi biçimlerde ortaya
çıkabilir. Emek hırsızlığının temel nedenleri arasında kâr amacı güden
şirketlerin baskısı, işçi sendikalarının eksikliği, düzensiz çalışma saatleri
ve işçi sömürüsünün yasal düzenlemelerle zayıf korunması yer alır. Ayrıca,
küreselleşme ve teknolojik ilerlemeler de bu sorunu karmaşık hale getirmiştir. Emek
hırsızlığına dair birçok örnek bulunmaktadır. Örneğin, düşük ücretle
çalıştırılan işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı durumlar, bu
sorunun somut bir göstergesidir. Ayrıca, işçi haklarını kısıtlayan veya işçi
sağlığını tehlikeye atan işveren politikaları da emek hırsızlığına örnek olarak
verilebilir. Emek hırsızlığı, çalışanların haklarına saygı duyulmaması ve işçi
sömürüsüne yol açan bir sorundur. Ancak, çalışanlar ve toplumlar olarak bu
adaletsizliğe karşı mücadele ederek, daha adil bir çalışma dünyası yaratmak
mümkün olabilir.
Devletin imkanlarını kendi
çıkarları için kullanmak, rüşvet almak, alışverişte hile yapmak, suyu ve
elektriği kaçak kullanmak, insanların zamanlarını boşa harcamak da bir yönüyle
hırsızlıktır. Peygamber Efendimiz “Bir kısım insan vardır ki, Allah’ın mülkünden
haksız bir surette mal elde etmeye çalışırlar. Hâlbuki bu, kıyamet günü onlar
için bir ateştir…” (Buhari, Hums, 7) buyurmaktadır. Rabbimizin bize emrettiği
ibadetleri hakkıyla yerine getirmemek de hırsızlıktır. Yine Peygamber Efendimiz; “Namazdan
çalanlar hırsızlık bakımından insanların en kötüsüdür” (Ahmed bin Hanbel,
Müsned, C 3, s.56) buyurmuştur. Hırsızlık yapmak kadar onu görüp duyarsız
kalmak da vebaldir. Bunu da Peygamber Efendimiz “Kim hırsızlığa göz yumarsa
o da ondandır” ( Ebu Davud, Cihad, 135) buyurarak dile getirmiştir.
Hırsızlık, birçok farklı nedenle
gerçekleşebilir. Ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve yoksulluk, insanları
hırsızlık yapmaya itebilir. Ayrıca, bazı hırsızlar kişisel kazanç sağlamak için
suça başvururken, diğerleri bağımlılık sorunları veya psikolojik sorunlar
nedeniyle hırsızlık yapabilirler. Hırsızlık hem kurbanlar üzerinde hem de
hırsızlar üzerinde ciddi sonuçlara yol açabilir. Kurbanlar maddi kayıplar
yaşarken, bu tür olaylar psikolojik etkilere de yol açabilir. Hırsızlar ise yasa
dışı faaliyetlerden dolayı hukuki sonuçlarla karşı karşıya kalabilirler. Hırsızlık,
toplumlar için ciddi bir sorundur ve birçok farklı nedenle gerçekleşebilir.
Ancak, eğitim, bilinçlendirme ve güvenlik önlemleri ile bu sorunun üstesinden
gelinebilir. Toplumun karşılaştığı zorluklara rağmen, insanların birbirine
güvenebildiği bir dünya için mücadele etmek önemlidir. Her ne şekilde olursa
olsun hırsızlık her şekliyle kötüdür ve dinimizce yasaklanmıştır.
Allah’ım! Bizlere çalışarak
helalinden rızık kazanmayı nasip eyle. Bizleri insanların malına göz dikmekten
ve kul hakkı yemekten koru.