Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ocak 2022

Toplumsal terbiye

Bu toplumun, bu kadim ülkenin huzurlu olması, mutlu olması ve ayağa kalkması ancak ve ancak kendisi olabilmesinden geçer. Toplumun kendisi olabilmesi demek kendi dinine, kendi kültürüne, kendi tarihine inanmak ve yaşamaktan başka bir şey değildir.

Bu durum, hem toplum hem de topyekûn o ülkenin kendi inanç ve kendi kültürünün başarı hikâyelerini, el’an tekrar yaşaması ile olacaktır. Üç oradan, beş şuradan alınan her inanç ve kültür, ne milleti ayağa kaldırabilir, ne de ülkeye huzur getirebilir.

Bu başarının evveli, toplumun kendisine ait yasa oluşturmasıdır. Ancak bu yasalara uygun terbiye ve eğitim yoksa bir kıymet ifade etmez. İnsan ve toplum, kendisine ait terbiye ve eğitim ile medeni ve ahlaklı olabilir. Toplum, kendi kıymet yargılarını kaybetmez canlılığını korumuş halde yaşarsa o toplum irfan sahibi, o ülke ise cennet yurdu olabilir.

Böyle olursa bu kalıpların sayesinde insan ve toplum, insani kıymetler ile yaşar, birbirini etkiler, değiştirir ve her şeyini insanlık elbisesi giymiş olarak yapar. Dolayısıyla sevgi ve merhamet üzerine kurulu ahlak ve insanlık üretilir.

Bu şuurdaki toplum, bilir ki “Allah nurunu tamamlayacaktır” ve “şefkat ve ahlak medeniyeti Olan İslam, zulmet değil rahmet dağıtacaktır.” Böyle toplumlar, kendilerine ait her ne varsa onlara yabancılaşmaz, hürmette kusur yapmaz ve onlar hakkında malayani konuşmaz. Sadece ahlaklı, kültürlü ve medeni bir hayat yaşar, söz söyler.

Allah’ın razı olmadığı kalıplarla ahlaklı, medeni insan ve toplum oluşturulamaz. Böyle kalıplar sistematik olarak kötülük üretir, zulüm üretir. Yaşadığını din zanneder, zannettiğini doğru kabul ederler. Yaptığını çağdaşlık, yapmayanları gerici ilan ederler. Bu kalıplarda genellikle insan ve toplumu bir kozaya hapsetme durumu yaşanır. Kendi inanç kozalarını en üstün, kendilerini de en ilerici, en çağdaş görme eğilimleri başlar. Kendilerinden başkası ötekini oluşturur. Kendilerini gerici, kaba bir düşünceye hapsettikleri gibi öteki (!) ilan ettiklerini de gericilik (!) kozasının içine hapsederler.

Gerçekten de dünyada çok az insanın ahlaklı, koca bir dünyanın ahlaksız olduğu konular olabilir. Ancak biraz nesnel ve deruni tefekkür yapıldığında dine hürmet, tarih şuuru, asgari kültür, edep, hayâ olmadan ne medeni olunabilir ne de ahlaklı olunabilir. Ötekileştirerek huzurlu bir toplum da olunamaz. Az bilgisiyle kendi dünyasını en ileri sanıp, kendilerini hemen her şeyden izole ederek etraflarına duygulardan bir koza örmekle de büyük insan ve büyük toplum olunamaz.

O yüzden Allah’ın razı olmadığı kalıplarla toplumsal terbiye yerli yerine oturmaz ve yozlaşmış, ahlaka yabancılaşmış bir toplum elde edersiniz. Böyle bir toplum da asla rahmet üretemez. Toplumal nefs, belli bir terbiyeye ulaşmadan toplum, ne erdemli olabilir ne de insanlık elbisesi giyebilir. Ayrıca “Üzüm üzüme baka baka kararır” deyimi toplumsal nefsin ve kötü terbiyenin ulaşabileceği yeri açıklamak bakımından harika bir örnektir.

Toplumsal terbiye; ahlakı ve inancı önceleyerek, yozlaşmayı engelleyerek toplumu ve ülkeyi yüz aşama, bin aşama, milyon aşama ileri taşıyabilecek bir iştir. Ahlaklı bir toplum da Allah’ın razı olduğu kalıplarda yetişen insanların ilmine, eğitim ve gayretine bağlı olarak ilerler.

Ya toplumsal terbiyenizi Allah’ın razı olmadığı kalıba uyduracak ve toplumsal kozalar içinde kalacak, hem kendinizi hem de insanları boğacaksınız. Ya da tam tersini yapacak Allah’ın razı olduğu kalıplarla nefsinizi yenecek, aklınızı kullanacak ve en geniş düşünerek hem ahlaklı hem medeni olacaksınız.