Dolar (USD)
34.64
Euro (EUR)
36.48
Gram Altın
2928.04
BIST 100
9610.45
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Mart 2013

Toplumsal Sunettullah Ve İsrail'in Özrü -1-

Bing-Bang gibi bir şeydi One Minute, etkisinin ne zamana kadar süreceğini merak ediyorsanız söyleyeyim:

Dünya durdukça.

Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz, ancak birey ve toplum psikolojisine dair Kur'an'da Yahudilerle ilgili "onların aralarındaki çekişme" ve "kalplerindeki korkuyu' içeren ilahi ifadeleri hatırlayacak olursanız bana hak verirsiniz. Buradan herhangi bir dine ve inanca düşmanlığımızı çıkarırsanız tanışmıyoruz demektir. Düşmanlık ifadesi başka, dini, sosyal ve tarihi ifadeyi, tecrubeyi paylaşmak bambaşkadır.

Tarihte Yahudiler kendilerine Yahudiliklerinden öte kavim olarak gittikleri yerlerde çıkardıkları huzursuzluklardan dolayı o devletlerden baskı görmüşlerdi. Ama kimi zaman da Nazi Almanyasında olduğu gibi ırkçılık belasından dolayı katliama uğramışlardı. Kendisine zulmedenlere (Hristiyan/nasionalist/Naziler) diş geçiremeyince, kendisinden daha güçsüz olanlara (Filistin) zulmü reva gördü. Yani israil 'ezik kabadayı'dır. Kendisine yapılan zulümlerin acısını daha güçsüz olanlardan alandır ezik kabadayı.

Filistinlilerin sapandan başka hiçbir silahı yokken, İsrail'in hangi uluslararası destek ve silahlarla katliamlar düzenlediğini çok iyi biliyoruz. Sadra, Şatilla, Cenin katliamlarının canisi İsrail'i kimse durduramıyordu. Daha doğrusu kimse durdurmak için birşey yapmıyordu.

Mossad elemanları istedikleri ülkede Filistinlilere suikastler düzenleyebiliyor ve bu suikastlerden sonra elini kolunu sallaya sallaya o ülkeden çıkabiliyordu. Hiçbir ülke de İsrail'e dönüp "bu ne kepazelik" demiyor, sessizliğe gömülüyordu. Tabi, rahmetli Dr. Fethi Şikaki'nin Malta'da şehid edilişini, felçli Şeyh Ahmet Yasin'in tekerlekli sandalyede şehadetini dünya durdukça Filistinlilerin ve müslümanların unutacağını sananlar yanılırlar.

En son Ak Deniz'in uluslararası sularında Gazze'ye sadece insani yardım götüren Mavi Marmara Gemisine korsanvari saldırıda bulunan Siyonistler, ellerinde hiçbir silahı bulunmayan 9 kardeşimizi şehit etmişti. Uluslararası hiçbir hukuka sığmayan bu korsan saldırı İsrail'in kibriyle, caniliğiyle açıklanabilir. Daha sonra kerhen üzüntülerini dile getirmek istese de, korsan devletin Türkiye'den özür dileyeceği yoktu. Siyonistlerin hadsiz kibir ve gururu 75 yıldır hiçbir konuda kimseden özür dilemesine izin vermemişti.

Bırakın özrü, BM tarihinde İsrail'in uyduğu bir BM kararı yoktur. Ya ABD veto etmiş, ya da İsrail BM kararına uyumamıştı. Ve kimsenin de İsrail'in bu kuralsızlığına, ahlaksızlığına ciddi bir itirazı olmamıştı.

Yani,

İsrail her zaman Batı'nın göz bebeği, Ortadoğu üzerindeki sopası, ABD'nin şımarık oğlanı olmuştu. Bunu çok iyi bilen İsrail, Ortadoğu'da dediğim dedik diyordu. Onlar 'kalplerindeki korkularını' (geçici bir süre için) yenmişlerdi ve aynı korkuyu islam dünyasının sakil yöneticilerinin kör kalblerine yerleştirmişti. Gerçi bütün yöneticilerin İsrail'e boyun eğmeleri korkuya dayalı değildi, kimileri de İsrail'in gönüllü köleliğini kabul etmişti. İşte yöneticilerin bu sessizlikleri yarım asırdır İslam dünyasına ağır şekilde bedeller ödetti. En ağır olanı da özgüven kaybıydı.

Çok net gördük ki, hem One Minute ve hem de Mavi Marmara'ya baskın sürecinde bizim yerli İsraillilerimiz, İsrail'i idare etmemizi empoze edip: "Eyvah, şimdi yandık işte; İsrail'e kafa tutmak demek ABD ile aralar bozulacak demektir" diyorlardı.

Bunlar olup biterken başbakan R. Tayyip Erdoğan "diklenmeden dik duruşun" en güzel numunelerini sergiliyordu:

Başbakan R. Tayyip Erdoğan"artık bir şey yaptığımızda 'kim ne der demeyeceğiz, başkası acaba Türkiye ne diyecek' desin" diyordu. Bu kendine geliş, kaybedilen özgüvenin geri dönüşü demekti. Tayyip Erdoğan'ın bu erdemli çıkışı Ortadoğu'nun makus gidişatına müdahale demekti.

Ama geçmişte Türkiye'yi karakolu gibi gören İsrail, son yıllarda Türkiye'den yükselen bu aykırı sese inanamıyordu. Bütün vahşetini sergilemesine rağmen bir kere bile İsrail'in tavuğuna "kiş" demeyen Türkiye, yüksek sesle "terör devleti" diyerek İsrail'i azarlıyor, İsrail, Sayın başbakanın ağzından duyduklarıyla adeta "ihanete uğradığına" inanıyordu. Çünkü İsrail daima, ama özellikle 28 Şubat sürecinde ve sonrasında Türkiye'yi karşısında hep 'esas duruş'ta bulmuştu. Türkiye istihbaratı MOSSAD'la iş tutup ülkenin bütün kriptolarını MOSSAD'a vermişti. Mossad bize ait bütün çirkinlikleri biliyordu.

İşte bu yüzden İsrail'in Türkiye'den yana, Türkiye'nin İsrail'e 'biatı'ndan yana bir endişesi yoktu. Ta ki Ak Parti iktidarının güçlendiği döneme kadar bu durum sürdü.

Ak Parti iktidarını 28 Şubatvari yöntemlerle düşürmek için asker-sivil-bürokrat-siyasi bütün uzantılarını harekete geçiren İsrail bunda başarılı olamayınca ABD üzerinden Türkiye'ye yüklendi. Neocon'ların iktidardan düşmesi Ak Parti hükümet için rahat bir nefes alma zamanıydı. Obama'lı ABD, özellikle One Minute ve Mavi Marmara katliamında Türkiye'nin İsrail'i 'idare etmesini' istedi. ABD, Mavi Marmara katliamı için İsrail'in Türkiye'den 'özür' dilemesinden ziyade, bu korsan saldırı için İsrail'in sadece üzüntülerini ifade etmesini yeterli buluyordu. Ama Türkiye dirayetli hükümeti sayesinde kararlı durup ABD'nin kendisine kabul ettirmek istediği bu talebi ısrarla geri çevirdi. Ve nihayet geçen hafta İsrail Türkiye'nin kararlılıkla öne sürdüğü üç şartının her üçünü de kabul ederek;

Özür diledi,

Tazminat ödemeyi kabul etti,

Gazze ablukasını kaldırmayı kabul etti.

Şimdi işi "ama"larla cıvıklaştırmazsak olay buu2026

Bana bu süreçte en çok sorulan soru:

Nasıl oldu da İsrail bizden özür diledi? PKK neden silah bırakacak?

Bilmediğimiz bir şey mi var?

Evet, var

Salı günü, yani uzun sürmeyecek konuya devam inşaallah.

Twitter: @ahmetay_