Toplumsal kavga
Dikkatli okuyucularımızın gözünden kaçmamıştır. Birçok makalemizde nefsten bahsettik. Şu ana kadar bahsettiğimiz nefs özellikleri bireylere ait idi.
Toplumların da nefsleri (kültürleri) vardır. İnsanlar bir
araya geldiklerinde nefsler de birbirlerini etkiler ve toplumsal nefsi
oluştururlar.
“Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözümüz, toplumsal
nefsi açıklamak bakımından harika bir örnektir. Yusuf’un on bir kardeşi
toplumsal nefse muhteşem bir örnektir.
Homosentrik,
etnosentrik, ... görüş, düşünce özellikleri tam da budur.
Bir millet çıkar ve kendini yeryüzünün merkezi olarak
gösterir ve buna kendi adına inandığından daha fazla inanır. Bir başka millet
çıkar ve kendini diğer milletlerden üstün görür. Bir millet daha da ileri gider
ve diğer milletlerin kendi milletleri için yaratılmış olduğunu iddia eder.
Bir millet, bilmem
hangi konularda kendilerinin çok haklı, hatasız ve masum, … olduğunu söyler.
Sosyal psikoloji
alanında çok ibret verici örnekler, istatistikler vardır. Bir milletin diğer
milletler hakkında ne düşündüğü insanlara sorulmuş ve oldukça enteresan
sonuçlar alınmıştır.
Hâlbuki bir milleti
tanımak için yıllarca içinde kalmak, kültürünü sindirebilmek gerekir. Belki de
hayatında hiç görmediği insanlar hakkında kesin bir yargıda bulunulması
toplumsal nefsi tanımlamak için çok iyi bir örnektir. Böylece insanlar, kolayca
bir başka millete karşı düşman edilebilmekte ve savaşmaya
yönlendirilebilmektedir.
Bir ülkenin içindeki
farklı yapılardan oluşan topluluk ve gruplar da aynı şekilde toplumsal nefse
sahiptir. Belki yaşanan birkaç olumsuz olay zaten yüzyıllar içinde düşmanlık
ateşiyle beslenmiş olan koru bir anda alevlendirir ve bir ülkenin dağılmasına sebep
olabilecek boyutlara getirir.
İnsanoğlunun gerek
ferdi, gerek toplumsal, gerekse kurumsal yaşamında yerine getirmesi gereken
görevleri vardır. Bu görevlerden bazıları, yılda bir kaç kez uğraşmaktan
geçebilir, ayda bir iki çalışmadan geçebilir.
Vesaire ama nefsle
mücadele değil yılda bir kaç kez, her gün, her saat, mutlaka her an yapılması
lazım gelen bir savaştır. İnsanın kendi içindeki ateşini söndürecek olan da
odur, toplum içindekini de toplumlar, milletler arasındakini de.
Ya nefsinizle
savaşacak, kendinizle ve herkesle iyi geçineceksiniz, birlik ve mutluluk sizin
olacak. Ya da nefsinize uyacak, sizin adınız Kabil, diğerinin adı Hâbil olacak.
O ölecek, siz kahrolacaksınız. Toplumsal nefsi besleyecek, milyonları
öldüreceksiniz. Siz de öleceksiniz. Elde ettiğiniz tek şey nefret olacak ve
hayatları cehenneme çevireceksiniz.
Nefsinize uyacak ve en dar kalıplar içinde kalacak, hem
kendinizi hem de insanları ve insanlığı boğacaksınız. Ya da tam tersini
yapacaksınız. Nefsinizi yenecek, aklınızı kullanacak ve en geniş düşünerek hem kendinizi
ferahlatacak hem de refah toplumları elde edeceksiniz.