Toplumsal dönüşümde ulemanın gücü (1)
İslam tabii devrim hareketidir. Geldiği toplumları şirkten tevhide, batıldan hakka, kötüden iyiye doğru evirerek, tabii bir devrim yapar. Bunu yaparken yakıp yıkarak, imha ederek yapmaz. Yürekleri fethetmek suretiyle doğal olarak ve toplumların kendi elleriyle gönüllü olarak gerçekleştirir. Çünkü İslam, insanların fiziki yapısından çok daha önce onların manevi dünyalarına hitap eder. Kaleyi içerden fethetmek de böyle bir şey.
Malumdur ki toplum ailelerden, ailelerde fertlerden meydana gelir. Fertlerin değişimi, ailelerin, ailelerin değişimi de toplumların değişimi demektir. Tabi bu üç aşama, aynı anda birbirine paralel devam edecektir. Bir taraftan kamil manada Müslüman fertler oluşturulmaya çalışılırken aynı anda Müslüman ailelerde inşa edilecektir. Bu aileler doğal olarak kamil manada bir Müslüman toplumun sonucunu doğuracaktır. Ve böylece toplumsal dönüşüm gerçekleşecektir.
Allah (cc) eşrefi mahlu00fbkat olarak yarattığı insanı elbette başıboş bırakmamıştır. "İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!" (Kıyame 75/36) "Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör." (İnsan 76/3) adili mutlak olan Allah (cc) tüm mülkünde, kudretinin yüceliğini ve sanatının inceliğini izhar ettiği gibi, eşrefi mahlu00fbkat olan insanda bu çok daha belirgindir.
İşte bu sünnetullah gereği Allah (cc) ilk insanı aynı zamanda ilk peygamber olarak görevlendirmiş. Daha sonra peygamberler zinciri aralıksız devam etmiş. Ta ki bu altın silsilenin son halkası Resulullah(sav) a kadaru2026 Yüz yirmi dört bin Peygamber gelip geçmiş. Bu peygamberlerden hiç biri kendi zamanının askeri idaresi veya üst düzey bürokratlarla anlaşma yaparak, tepeden inme darbeyle gelmemiştir.
Tam tersine her birisi iğneyle kuyu kazar gibi, İslami motifleri ilmek ilmek yüreklere işlemiş, önce yürekleri fethetmişlerdir. Ondan sonra iman edip tevhidi kuşanan halklar, kendi idarelerini oluşturmak suretiyle, doğal olarak dönüşmüşlerdir.
Tepeden inme ve zoraki bir dayatmayla insanları bir fikir ve inanca icbar ederseniz, doğal olarak onların çoğunluğunu münafıklaştırmış olursunuz. Zira insanlar sizin dayattığınız fikir veya inancı gönüllü olarak kabullenmedikleri halde, sadece can korkusuyla inanmış gibi görüneceklerdir. Tabi ellerine ilk fırsat geçtiğinde de hemen isyan edip eski hallerine dönme çabasında olacaklardır. Bunun için içeriden veya dışarıdan kendileriyle işbirliği yapabilecek her renkten oluşumlarla gizli aşikar sinsi planları da ihmal etmeyeceklerdir.
Yani kısacası tepeden inmeci, dayatmacı ve zoraki teslim alma metodu İslam'ın ruhuna aykırıdır. Bu sebepledir ki tüm peygamberler; vahyi ilahinin de gereği olarak davet, eğitim ve terbiyeyi asıl esas olarak almışlardı. Bunun için her türlü bedeli ödemiş, her zorluğa katlanmışlardır. Öyle ki davası uğrunda memleketinden sürülmeyen bir Peygamber dahi yoktur.
Şehit İmam Hasan el-Benna (rh.a) neredeyse 80-90 yıl önceden çok mükemmel bir tespit yapmış. Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplumu oluşturma projesi. İmam çalışma metodunu bu esas üzere kurmuştur ki, bu aynı zamanda gelmiş geçmiş tüm Peygamberlerin ve onların yolundan giden tüm davetçilerin de takip ettikleri yoldur. Bu aynı zamanda doğal ve toplumsal dönüşümün de ta kendisidir.
Bir toplum; kafası ve kalbiyle düzelip iyileşmediği ve iyiliğin taraftarı olmadıkça, sizin zorlamanız sonucu, değişmiş gibi görünmesi, asla çare değildir. Allah (cc) şöyle buyurur: "Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez." (Ra'd 13/11) Bu ayet iki yönlü anlaşılmaya müsaittir. Yani bir toplum kendisini iyiye doğru değiştirirse, Allah (cc) onların gidişatını iyiye doğru değiştirir. Tam tersine kendi kendini kötüye doğru değiştirirse, o zaman Allah (cc) onların gidişatını da kötüye doğru değiştirir.
İşte bu değişimin lokomotif gücü, nübüvvet çağlarında, peygamberler idi. Ama Resulullah(sav) tan sonra peygamber gelmeyeceğine göre asrımızda bu güç, peygamberlerin varisleri olan ulemadır.
Ama kesinlikle tekraren söyleyelim ki bu değişimde lokomotif güç ulemanın gücü olacaktır. O zaman ilmin ve ulemanın gücünün farkında olan yeterli alimleri daha hızlı yetiştirmek zorundayız. İlim talebeleri de kendilerini bekleyen bu büyük misyonun farkında olarak ilim tahsiline devam etmelidirler. Böyle büyük bir görev bekliyorken, ilim ehlinin ilmi basit dünyalıklar, küçük maaşlara satmasından daha büyük ihanet olamaz. Evet, işimiz çok, derdimiz büyük, yükümüz ağır, sorumluluğumuz çok yönlüu2026 Farkında mıyız? "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalimdir, çok cahildir." (Ahzab 33/72