Toplumsal birlikler
Toplumsal birlikten kast ettiğimiz şey; insanların zihinlerinde, duygularında, akıllarında, eylemlerinde ortak olan özellikleridir.
Kendi ülkesini sevme, devletine güvenme, kendi insanına
saygı duyma, yeme, içme, giyinme, biriktirme, harcama, çalışma, ... bütün bu
faaliyetlerde ortak olan özelliklerimizdir toplumsal birlik.
Çay içmeyen insanımız olsa da neredeyse ülkenin her
yerinde her insan, sabah kahvaltıdan başlayarak gece yatana kadar çay içer.
Tarhana, ortak çorbamızdır.
Doğan çocuklarımıza aynı törenleri yapar, askere
uğurladığımız çocukları aynı şekilde gönderir, ölenlerimizi ortak kültürümüzle
son yolculuğuna çıkartırız.
İhanet edeni çıksa da hepimiz, ülkemizi severiz. Milli
Takımın gollerine beraber sevinir, şehit haberlerinde beraber ağlarız. İşte
birlik dediğimiz şeyler; ortak değerlerimiz, ortak yapıp ettiklerimizdir.
Birlikler çok hayırlı olabileceği gibi çok şerli de
olabilir. Ancak Lut Peygamber zamanında erkeklerin kurduğu birlik, en şerli
birliktir.
Bugün de şerli birlikler kuruyoruz. Örneğin yüzlerce yıl
giysek eskitemeyeceğimiz kadar elbisemiz var ama biz yenilerini almaya devam
ediyoruz. Yemeklerin yarısını yiyip diğer yarısını çöpe atıyoruz.
İsraf, bizim son elli senede kurduğumuz en şerli
birliklerden bir tanesi.
Toplum da pek çok bakımdan bireye benzer. Toplumun da
güzel yanları, günaha meyyal halleri, kusurları olur.
Toplumdaki birliğin kalitesini belirleyen iki güç vardır.
Bunlardan birisi, bugünkü deyimiyle sivil toplum kuruluşları, cemaatler ve
benzeri dediğimiz toplumun içindeki insanlar tarafından kurulmuş örgütlü
yapılardır. İkincisi, devletin toplum menfaatine kurduğu devlet kurumları,
kuruluşlarıdır.
İnsanlar kötülük yapmak için hiçbir kuruma ihtiyaç
duymazlar. Niyetlerinde olsun ya da olmasın bir kötü işi yaparlar, olur biter.
İyi olanı yapmak ise asla öyle değildir. “Yaparlar, olur
biter” diyebileceğiniz bir durum asla değildir. Teşkilatlı çaba gerektirir.
Büyük değil çok büyük çabalar gerektirir, kesintisiz gayret gerektirir. Yapacağınız
iyi işte asla ara vermemenizi gerektirir.
Örneğin israf etmek için nefslerimizi serbest bırakmak yeterlidir. İstediğiniz ne varsa israf edersiniz. Zamanı, malı, parayı, bedeninizi, … vesaire. Alabildiğine müsrif davranmak, sayısız güzelliği çirkinliğe, büyük zenginlikleri küle çevirecektir. Ama israfı önlemek için bin bir kurum, bin bir plan yapmadan, her planı başarıyla uygulamadan sonuca gidilemeyecektir.