Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3002.28
BIST 100
9483.27
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Ocak 2019

Toplumsal başkalaşım, toplumun çöküşü…

Kırılmaktan yorulduk. Kendimizle harp etmekten usandık. Bir hüzündür bizi esir alıp giden. Kimse itiraf etmiyor kendine, kendi hâlini. Coğrafyamız o kadar stabil düşünmeye uzak ki. Bizler de bu coğrafyanın insanı olmanın yükünü taşıyor ve bedelini ödüyoruz. Öyle bir başkalaşmışız ki, sanki herkes kendinden kaçıyor; ama yine herkes kendi gerçeklerine esir.

Kavramlarımız o kadar değişmiş ki, hâlimizi tanımlamak için o kadar uçuk, o kadar mübalağaya kaçıyoruz ki. Bir türlü kendini ifade edemeyen bir sosyoloji mevcut artık. Teknoloji yerli yerinde kullanılsa faydalı; ama bu ne biçim kölelik insanın mahkûm olduğu. İnsan durmadan ah çekip dura dura sürdürüyor hayat mücadelesini.

Tv’de ki en ufak şiddet sahnesini çocuğumuz görmesin diye imtina ederken, peki İslam coğrafyasının yaşadığı bu kaos neyin nesidir. Ortadoğu neden bu kadar kan ve yas. Süper marketlerin raflarına hayvan maması dayanmazken, Afrikalı çocukların kemiklerinin dünyaya isyan etmesini neyle açıklayacağız.

Tabi bir de şu durum izaha muhtaç: Bir insan çıkıp bir hayvana merhamet gösterirken hemen herkes bir insancıl kesiliverir. İnsanı muhafaza edeyim derken birileri de çıkıp hayvanlar canlı değilmiş gibi bir tavır takınır. Kim kimin, ne neyin alternatifidir, bunu öğrenmek, bunu tanımlamak gerekmektedir. Görüyorum ve kavrıyorum ki, insanoğlu bir ‘düşünce kanserine’ tutulmuş, farkında olan ya yok, farkında olanın da tedavisi henüz yok. İnsan şaşkın ve vaka. O kadar gereksiz bir şekilde her şeyi kıyaslıyoruz ki, meselenin özünü yitirip, aslı, ayrıntılara kurban ediyoruz… Kadın hakları savunucularının büyük çoğunluğu insan odaklı düşünmeyi unutmuş, meseleyi insan merkezinde değerlendiremiyor. Maalesef toplumumuzda kadınlarını ezen, üzenler çokça mevcut; ama diğer taraftan erkeklerin üzüldüğü büzüldüğü gerçeğini hangi kenara bırakacaksınız. Kadın veyahut erkek olsun, hak savunuculuğuna bizler soyunmuşken, öbür yandan ‘aile’yi perişan ettik, aileler yüzbinlerle ifade edilecek rakamlarla dağılırken, bu durum nasıl olur da kimsenin dikkatini çekmez, bu muazzam bir sakatlıktır. Konu o kadar geniş irdelenmeye muhtaç ki… Ama gelin görün ki kendini bir ‘‘hak savunucusu’’ olarak görenler bu işi aslından esasından o kadar uzaklaştırmış ki, anlaşılır gibi değil…

İnsanoğlu zemin kaybında. Fıtrat hastalığındayız her birimiz desek abartı olmasa gerek. Evet, kendimizi ifade edemiyoruz. Yerdiğimizi öldürmek, övdüğümüzü yüceltmek istiyoruz. Bir türlü dengeli olamıyoruz. Kırk yıllık dostumuzu basit bir durum yüzünden silebiliyor, hiç tanımadığımız birine sonsuz güvenebiliyoruz. Hayatımızın başrolünde değiliz, kontrol mekanizmamız aslını yitirip, dijital bir bilince başkalaşmış, elektrik gidince çalışamayan, şarjı azalınca kapanmaya yüz tutan, bir kerecik bile işler yolunda değilken robot gibi cansız, ruhsuz ve gereksiz tepkiler veriyoruz. İzaha muhtaç bir durumdayız. Bu sefer izah eden sanki anormal bir iş yapıyormuş gibi, örneğin: bir sohbet ortamında beş, altı kişilik arkadaş grubu sanki masada kimse yokmuş gibi dijital dünyasına yığılmış, aradan biri çıkıp ‘‘arkadaşlar sohbet etseydik’’ deyiverse, sanki büyük bir kabahat işlemiş gibi arkadaşlarının bakış tacizine uğruyor.

Tüm bunlar spesifik örnekler. Hemen her konuda durum budur ve durum vahim. Herkes hâlinden memnun; ama kimse mutlu değil. Herkes her konuda uzman, ama kimse hiçbir şey bilmiyor. Sosyal sayfalarda asparagas veya doğru iki paylaşım okuyan kendini allame-i cihan sayıyor, oysa ki büyük ilim erbapları bile ne kadar az bildiğinden şikayetçi. Kitap okunmuyor, istatistikler korkunç veriler sunuyor, bu durumu da kim önemsiyor anlamış değilim. Bu kritik, bir bölge, bir ülke için değil, tüm dünyalıları ilgilendiren bir mesele.

Toparlamak gerekirse, toparlanacak gibi değil, ancak boşa verilecek gibi hiç değil. Muhasebemizi yapmalıyız. Bir an önce düşünme melekemizin mevcudiyetinin farkına varmalıyız. İnsan olduğumuzu söylemek yetmez, en üst düzeyde insan kalmamız gerektiğini idrak etmeliyiz, yoksa insanlar neredeyse uzaylıların çocuğu olduğunu kabul edecek…