Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Eylül 2020

Topçu Hatıratı

Güneş şahsiyetler vardır ve etraflarında dönüp duran pırıl pırıl yıldızlar! Aslında o yıldızlar da güneşten aldıkları ışığı yansıtırlar. Bu bakımdan bazen yıldızlara bakmak, güneşe nazar etmenin bir başka şeklidir.

Türkiye’nin fikir ve inanç güneşlerinden biri de merhum Nurettin Topçu’dur. Topçu’nun yakın talebelerini okuyunca özge muallimin ruh ve ideal dünyasına kendimizi biraz daha yakın hissediyoruz. Bugünlerde Ali Birinci ağabeyimizin Bir İnsanla Karşılaşmak isimli nefis eserini okudum. “Nurettin Topçu’nun Sohbetlerinden Kalanlar” bile bizi ruhen öyle bir doyuruyor ki tarif etmek zor. Sayfaları dikkatlice ve satırların altını çize çize, hayranlık hisleriyle okudum. Ezel Erverdi’ye ithaf edilen eserin ilk cümlesi, “Hayatımın en güzel ve her fırsatta hasretle yâd ettiğim demleri Nurettin Topçu hocamın sohbetlerinden ibaretti.” diye başlıyor. Takdim’de Nurettin Hoca ve Hareket mecmuası çevresinde toplananlarla tanışmanın hikâyesi var. Muazzam bir bedestene girmiş gibiyiz. Renkler, ışıklar, parıltılı yüzler gözlerimizi kamaştırıyor.

Nurettin Hoca’nın “İnsanları mantık gözü ile değil merhamet gözü ile değerlendirirsek onlara ancak katlanabiliriz.” sözüyle büyük kapıdan içeri giriyoruz. Ali Bey, Hocayı ilk olarak 1967’de ziyaret etmiş. “Evine ilk gelişimde, ayaklarımıza terlik uzatması canlanıyor, gözlerimin önünde. Şaşırmış kalmıştım.” İlk intiba yürek yakıcı, gönül fethedicidir. Bir tevazu abidesi ile karşı karşıyayız. Kalp sarsıntısı devam ediyor: “Annesinin hazırladığı çay tepsisini salonun kapısından alması ve kendi eliyle dağıtması muhataplarının iç âleminde fırtınalar koparan ikinci bir hareketiydi.” Bir iman, dava ve hareket adamının beşerî davranışları okuru düşündürüyor: “Merhum, hiç şüphesiz hemen herkesin her gün duyduğu ve söylediği kelimelerle veya sadece birkaç kelime ile öyle cümleler inşa ediyordu ki dinleyen bütün zihinler bir anda elektrik çarpmasına uğruyor, zihinleri ve iç dünyaları alt üst oluyor, ruh tarifsiz hazlar duyuyor ‘gönüllerde ihtilâller’ misâli fırtınalar kopuyordu.” diyen yazarımız, Hoca’nın feyizli veciz sözlerini kaydetmiş. Meselâ “Müslüman adam ‘bırak, biraz da başkaları kazansın’ diyebilen adamdır” veya “Dilenciliği meslek hâline getiren merhamet, merhamet değildir” gibi sözler, ne kadar mühim tespitlerdir. Öğretmenler hep suallere cevap verir sanırız değil mi? Hayır, Nurettin Hoca “İçgüdü, içgüdü diyorlar, güden kim?” sorusuyla talebelerinin zihinlerinde hafakanlar uyandırmıştır.

112 sayfalık ince kitap, bir defter-i meşahir! Divan şairlerinden günümüze akıp gelen şairler, yazarlar, âlimler, mutasavvıflar resm-i geçidini kenardan ve mahcubiyetle seyrediyoruz. Hoca’nın cihanşümul fikirleri bir yana Eğin sevgisi ayrı bir âlem. Özüne, köyüne, memleketine bağlı bir münevver. Zaten Nurettin Topçu deyince akla Anadolu’nun gelmesi tesadüfi değildir. O, fethedilmiş ve bize armağan edilmiş bu mübarek toprakları muhafaza ve geleceğe emanet edebilmenin telâşı içindedir. Tabii Topçu’nun ruhunu yoğuran, onu yetiştiren ve tefekkür dünyasına salan da Kazanlı Şeyh Abdülaziz Bekkine Efendi. Topçu’ya “Nurettin, bıktım bu Müslümanların duygusuzluğundan” diye şikâyetçi olan bir irfan kutbu. Çevresindeki bazı zenginlerin, “Çevrenizde hep fakirler var, biz ne zaman sizinle olacağız?” diye sorduklarında “Madem öyle, onlar olmadığı zaman gelirsiniz.” deyip onları yanından kovan bir Allah dostu.

Eserde, Nurettin Hoca’nın, talebesi Ali Beye gönderdiği mektuplar var. 30 Ekim 1969 tarihli mektuptaki şu satırlar ne kadar da ufuk açıcı: “Taklit dinine değil de Allah’a götüren yol, tabiat tapınağından geçmektedir. Esasen din, bizi mutlak bir kudrete teslim edici bütün ve tam samimiyettir. Siz, anlattığınız hâllerinizle, gerçek din yolunda olduğunuza inanabilirsiniz.”

Bazıları memleket sevdasını, eskilerin tabiriyle daüssılayı küçümser. Hoca ise Eğin mânileri ve türkülerini çok sevmiş ve talebelerine de sevdirmiştir. Birinci, “Nurettin Hoca’nın Eğin sevgisi çok isabetli ve mukaddesti ve hikâyeleri bu ivazsız ve tavizsiz tabiat muhabbetinin günümüze kalmış şahitleridir. Bu vatan coğrafyasına karşı duyduğu derin sevdanın, başka bir ifade ile vatan ile kurduğu şuurlu ve şiddetli bir manevî alâkanın tarifi ve tasviri pek kolay değildir. Coğrafya ancak bu alâkanın sayesinde vatan telâkki olunabilir.” diyor. O, tabiatı tefekkürle seyretmiştir. Birinci’ye göre, “Nurettin Topçu Hoca’nın tabiat sevgisi bütün gönül dünyasını dolduran vatan muhabbeti ile Allah aşkının terkibinden ibaretti.” Hocanın mektebe dönüşen Hareket mecmuası, kitapta etraflıca anlatılıyor. Hocanın köyünden, ailesiyle, dostları ve talebeleriyle çekilmiş güzel fotoğraflar var. Ölüm yatağında ziyaretçilerine son tavsiyesi şöyledir: “Her gününüz bayram olsun.” Nurettin Hoca’nın külliyatını ve Ali Bey’in Dergâh Yayınevi’nden çıkan eserlerini tavsiye ediyorum.