Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2964.20
BIST 100
9622.52
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Aralık 2024

​Tiyatroda "Devlet Ana" Deneyimi

Uzun bir aradan sonra tiyatro seyretmeye dönmeye karar verdiğimde, Devlet Tiyatroları’nın programına göz atarken dikkatimi çeken oyun “Devlet Ana” oldu. Hızla bir koltuk ayırtarak çarşamba akşamı Ankara Çayyolu’ndaki Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde soluğu aldık.

Ne iyi yapmışız!

Oyun, Kemal Tahir’in ölümsüz eseri Devlet Ana’nın Osman Özkan rejisiyle sahneye taşınmış bir uyarlamasıydı. İlk dakikadan son perdeye kadar izleyiciyi büyüleyen bu yapım, tarihsel derinlik ve sanatsal ihtişamın bir arada sunulduğu bir şölen gibiydi.

Devlet Ana, bizleri Anadolu’nun yurt tutulma sürecinin sancılı dönemlerine, 1290 yılına taşıyor. Osmanlı Beyliği henüz bir çocuk, gelecek belirsiz, kaos her yanda hissediliyor. Bu tarihsel ortamın devasa bir sahnede canlandırılması izleyiciyi adeta tarihin içine çekiyor. Oyunun öne çıkan yanı, Kemal Tahir’in romanının ötesine geçerek, Osmanlı’nın doğuş hikâyesine eleştirisel ve derinlikli bir bakış sunmasıydı.

60 kişilik oyuncu kadrosuyla öne çıkan oyunun sahne düzeni, dans ve bale koreografileri, canlı müzikleri adeta epik bir sinema filmi izliyormuş hissi uyandırdı. Döner sahne kullanımı ve yaratıcı ışık oyunları, seyircinin gözlerini sahneden ayırmasına izin vermiyordu. Her sahne, bir tabloyu andıran kompozisyonlarla doluydu; bazen bir cenk meydanında, bazen de çadırlar arasında tarihe tanıklık ettik.

Devlet Ana, Osmanlı’nın salt Sünni bir çizgide ilerleyen bir devlet olmadığını; aksine, Türkmen aşiretlerinin göçer ve Alevi kültürlerinin de etkisiyle şekillendiğini vurgulayan bir anlayışla sahneye taşınmış. Bu da seyirciye ezber bozan bir tarih okuması sunuyor. Oyunun bu özelliği, Kemal Tahir’in tarihsel kurgusuna duyulan sadakatin yanında, yeni ve eleştirisel bir perspektifin de izlerini taşıyor.

Oyunun en dikkat çekici yanlarından biri, birçok sanat disiplinini harmanlamasıydı. Dans, müzik ve tiyatro, kusursuz bir bütün oluşturacak şekilde sahnelenmiş. Canlı müzik performansları, hikâyeyi hem epik hem de dramatik bir boyuta taşıyarak anlatıya derinlik kazandırmış. Özellikle final sahnesinde tüm oyuncuların sahnede buluştuğu an, seyircinin adeta bir tarihe tanıklık ettiği duygusunu doruğa çıkardı.

Devlet Ana, yalnızca bir tiyatro oyunu değil; aynı zamanda bir milletin tarihinden bugününe yankılanan bir çağrıydı. Geçmişin sancılarından bir ulusun doğuşunu hissetmek, izleyicilerin kalplerinde derin bir yankı bıraktı. Oyunun sonunda herkesin gözlerinin dolduğunu ve sahnedeki oyuncuları dakikalarca ayakta alkışladığını söylemek gerek.

Eğer Ankara’daysanız ya da yolu buraya düşenlerdenseniz, Devlet Ana’yı mutlaka izleyin. Tiyatro, yalnızca bir sanat değil; kendinizi, tarihinizi ve kültürünüzü yeniden keşfedeceğiniz bir yolculuktur.

Ve iyi ki tiyatro var!