Tiyatroda "Devlet Ana" Deneyimi
Uzun
bir aradan sonra tiyatro seyretmeye dönmeye karar verdiğimde, Devlet
Tiyatroları’nın programına göz atarken dikkatimi çeken oyun “Devlet Ana” oldu.
Hızla bir koltuk ayırtarak çarşamba akşamı Ankara Çayyolu’ndaki Cüneyt Gökçer
Sahnesi’nde soluğu aldık.
Ne
iyi yapmışız!
Oyun,
Kemal Tahir’in ölümsüz eseri Devlet Ana’nın Osman Özkan rejisiyle sahneye
taşınmış bir uyarlamasıydı. İlk dakikadan son perdeye kadar izleyiciyi
büyüleyen bu yapım, tarihsel derinlik ve sanatsal ihtişamın bir arada sunulduğu
bir şölen gibiydi.
Devlet
Ana, bizleri Anadolu’nun yurt tutulma sürecinin sancılı dönemlerine, 1290
yılına taşıyor. Osmanlı Beyliği henüz bir çocuk, gelecek belirsiz, kaos her
yanda hissediliyor. Bu tarihsel ortamın devasa bir sahnede canlandırılması
izleyiciyi adeta tarihin içine çekiyor. Oyunun öne çıkan yanı, Kemal Tahir’in
romanının ötesine geçerek, Osmanlı’nın doğuş hikâyesine eleştirisel ve
derinlikli bir bakış sunmasıydı.
60
kişilik oyuncu kadrosuyla öne çıkan oyunun sahne düzeni, dans ve bale
koreografileri, canlı müzikleri adeta epik bir sinema filmi izliyormuş hissi
uyandırdı. Döner sahne kullanımı ve yaratıcı ışık oyunları, seyircinin
gözlerini sahneden ayırmasına izin vermiyordu. Her sahne, bir tabloyu andıran kompozisyonlarla
doluydu; bazen bir cenk meydanında, bazen de çadırlar arasında tarihe tanıklık
ettik.
Devlet
Ana, Osmanlı’nın salt Sünni bir çizgide ilerleyen bir devlet olmadığını;
aksine, Türkmen aşiretlerinin göçer ve Alevi kültürlerinin de etkisiyle şekillendiğini
vurgulayan bir anlayışla sahneye taşınmış. Bu da seyirciye ezber bozan bir
tarih okuması sunuyor. Oyunun bu özelliği, Kemal Tahir’in tarihsel kurgusuna
duyulan sadakatin yanında, yeni ve eleştirisel bir perspektifin de izlerini
taşıyor.
Oyunun
en dikkat çekici yanlarından biri, birçok sanat disiplinini harmanlamasıydı.
Dans, müzik ve tiyatro, kusursuz bir bütün oluşturacak şekilde sahnelenmiş.
Canlı müzik performansları, hikâyeyi hem epik hem de dramatik bir boyuta
taşıyarak anlatıya derinlik kazandırmış. Özellikle final sahnesinde tüm
oyuncuların sahnede buluştuğu an, seyircinin adeta bir tarihe tanıklık ettiği
duygusunu doruğa çıkardı.
Devlet
Ana, yalnızca bir tiyatro oyunu değil; aynı zamanda bir milletin tarihinden
bugününe yankılanan bir çağrıydı. Geçmişin sancılarından bir ulusun doğuşunu
hissetmek, izleyicilerin kalplerinde derin bir yankı bıraktı. Oyunun sonunda
herkesin gözlerinin dolduğunu ve sahnedeki oyuncuları dakikalarca ayakta
alkışladığını söylemek gerek.
Eğer
Ankara’daysanız ya da yolu buraya düşenlerdenseniz, Devlet Ana’yı mutlaka
izleyin. Tiyatro, yalnızca bir sanat değil; kendinizi, tarihinizi ve
kültürünüzü yeniden keşfedeceğiniz bir yolculuktur.
Ve
iyi ki tiyatro var!