TİP: Popüler siyaset mi yoksa devrimci siyaset mi yapıyorlar?
Türkiye İşçi Partisi (TİP) son seçimlerde adından çokça söz edilen partilerden biri oldu. TİP’in siyasi söylemleri ve seçim kampanyası işçi partisi olma iddiasıyla birlikte ele alındığında, sol ve devrimci siyaset açısından incelenmeyi hak ediyor. Türkiye’de kendisini sol ve sosyalist olarak tanımlayan bir partinin yüzde 1’in üzerinde oy alması ve TBMM çatısı altında bulunması başlı başına inceleme konusudur.
TİP’in de
programı ve siyasi söylemleri düşünüldüğünde, şu soruyu sorarak başlayabiliriz:
Solun makus talihi TİP’in aldığı oy ve yarattığı siyasi etki hesaplandığında
kırılmış olabiliyor mu?
Sol
siyaset, küçümsenmeyecek bir özgül ağırlığı her dönem korusa da, şimdiye kadar
köklü bir toplumsallaşmaya ulaşamadığını görüyoruz.
Siyasal
tarihini de hatırladığımızda günümüze ulaşan sol ve TİP’ten asgari bir başarı
hikayesi çıkarmakta pek mümkün değil. Türkiye’nin siyasi ölçeği düşünüldüğünde
birkaç özel dönem dışında Sosyalist sol ve bu fraksiyonların, toplum ve seçmen
kitlelerine ulaşmada sağ partiler ve muhafazakar partiler kadar maharetli
olmadıkları da ayrı bir hakikat...
Türkiye
sosyalist hareketinin uzun yıllara dayanan bir seçim pratiği bulunmuyor. Hatta
solun önemli bir bölümünün seçimlere yıllarca mesafeli durduğu bile
söylenebilinir.
İşte bu
meşru alanda Türkiye sosyalist hareketinin karnesinin pek parlak olmadığını
söylemeliyiz.
Tarihsel
TİP’in 1965 seçimlerinde aldığı yaklaşık yüzde 3’lük oy oranı dışında
Türkiye’de sosyalist partilerin öne çıkan herhangi bir seçim başarısı
bulunmuyor. 2017 yılında kurulan günümüzdeki TİP’in son seçimlerde aldığı yüzde
1,76’lık oy oranının ise solun hanesine yazılması ne kadar samimi olur onun da
ayrı kafa karışıklığı mevcut.
TİP, Türkiye
sol-sosyalist hareketi içerisinde bir tür efsanevi yan barındırmakta. Bunun en
önemli nedenlerinin başında; TİP’in 1965 senesindeki genel seçimde kendi
açısından “başarı” kazanması ve yüzde 2,97’lik oy oranıyla 15 sosyalistin
meclise girmesi yatıyor. Bu gelişme, o dönem sosyalistlerin Türkiye kamuoyunda
daha da öne çıkmasının yolunu açtı. Yıllardır TKP ile yer altı faaliyeti
gösteren sosyalistlerin kitlesel çalışmalarda yer almasının da önü açıldı. 1969
seçimlerinde yüzde 2,68’le bir nebze olsun eski oranına yakın bir oy alabildi.
TİP, bu seçimlerden sonra bir daha hiçbir zaman o kadar yüksek oy
alamadı. 12 Mart darbesinden sonra ise kapatıldı ve ardından 1977’de bir
daha kurulsa da hiçbir zaman istediği oy oranını göremedi.
TİP’i
60’lı yıllarda seçim “başarısına” götüren birçok etken vardı. Tüm dünyada
olduğu gibi Türkiye’de de sivil toplu örgütlerinin ve politik hareketlerin
mobilize oldukları ve hayata müdahale edebildikleri yıllardı o dönem.
Kuruluşunda önemli sendika başkanlarının yer aldığı ve bir tür sol ittifakı
andıran TİP de aydınlar ve gençler için önemli bir politik özne haline
gelmişti.
TİP bir
aydın hareketi miydi? Yoksa kendisinin de deklare ettiği üzere işçilerin ve
köylülerin partisi miydi? Bu çokça tartışılan bir konu olmuştur. Üstelik
bu dönemde TİP’in Kürt bölgelerinde gerçekleştirdiği Doğu Mitingleriyle beraber
önemli bir Kürt oyu aldığı da unutulmamalı.
2017
yılında kurulan TİP’in ilk seçim deneyimi de Genel Başkanı Erkan Baş’ın 2018’de
HDP listelerinden İstanbul milletvekili seçilmesiyle başladı. Aynı seçimde
oyuncu Barış Atay’ın da HDP listelerinden Hatay’dan milletvekili seçilmesiyle
Baş ve Atay TBMM’ye girmiş oldular. Kendi beyanlarına bakılırsa HDP ile
yaptıkları anlaşma neticesinde iki vekil daha sonra HDP’den ayrılarak TİP milletvekili
olarak yollarına devam ettiler.
Yine
HDP’den İstanbul milletvekili olarak meclise giren Ahmet Şık ve CHP’nin
İstanbul milletvekili olarak meclise giren Sera Kadıgil de istifa ederek TİP’e
katılarak duyurdular. Dört vekilli sosyalist bir parti olarak mecliste yer alan
TİP’in bu dönemde özellikle sosyal medyanın da etkisiyle popülerliği giderek
arttı. Erkan Baş’ın ve Barış Atay’ın meclis konuşmaları sosyal medyada
paylaşılarak hatırı sayılır bir çevreye ulaştırıldı.
TİP
milletvekillerinin yaptığı ateşli konuşmalar iyi hoştu ama sol ve devrimci
iddiaların pratikteki karşılığına baktığımızda ciddi tezatlar içerdiği
görülüyordu. Her şeyden önce, TİP’in kendini mecliste var etmesini sağlayan
temel siyasi öznenin Kürt siyaseti olduğu gerçeğini umursamadıkları...
HDP’nin
sosyalist milletvekili kontenjanından meclise giren TİP vekilleri, 2023
seçimlerinde de epey tartışmalı bir ittifakın parçası oldular. Aday belirleme
sürecinde Kürt siyasetiyle kimi gerginlikler yaşandı. Şimdiye kadar Kürt
siyasetiyle kurduğu ilişki üzerinden kendisine alan açan TİP’in doğrudan HDP
ile girmiş olduğu polemik kurulan ittifakı sorgulatmış, TİP’in Kürt siyaseti
tarafından fırsatçılıkla suçlanmasına da neden olmuştu.
2023 Genel
seçimlerinde TİP’in aldığı vekil sayısı dört sayısını geçemedi. Reel siyasette
sol nostaljisi sandık aritmetiğine yansımadı.
Ayrıca
TİP’in siyasal dönüşünde can suyu olan en önemli eylem “Gezi olayları” oldu.
Gezi Parkı, bu açıdan sol örgütlü gruplara çekidüzen vermiş, kollektif eylemler
siyasal çatı olarak TİP’te buluşmuşlardır.
TİP’in
şimdiye kadarki siyasetini ve seçim pratiğini sosyalist siyasetle
ilişkilendirmek bakımında zayıf olduğunu ifade etmeliyiz. TİP’in özellikle bu
yıl gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde ortaya koyduğu siyasetin
bizim anladığımız devrimci sınıf siyasetiyle uzak yakın bir ilgisi
bulunmuyor. 31 Mart yerel seçimlerin de
TİP 14 Mayıs’ın tekrarını yaşatmaktan ve yaşamaktan vazgeçmediler. Kendi
deyimleriyle “ya bir yol bulacakları ya da bir yol açacakları” şeklindeki
iddiayı siyasal öngörülerimiz ve tarihsel deneyimler ışığında
değerlendirdiğimizde bu yolun, sol nostaljisi ve popüler ikonları öne çıkaran
bir deneyimden öteye geçmiyor.
TİP aldığı
oy oranıyla övünedursun bugün ‘kaybedenler kulübü’nün bir parçası durumundadır.
En başa
dönecek olursak, seçimler elbette önemlidir; fakat emekçilerin örgütlü gücü
sandıklara, aritmetik hesaplara ve pazarlıklara sığmayacak kadar büyüktür.