Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Tıp, bilgelik ve insan

(Duyarlı bir bilim insanı olan hekim Prof.Dr. Nuriye Özdemir hocama)

Hayatımızda çok önemli ve öncelikli insanlar ve meslekler vardır. Doktorlar, hemşireler, ebeler ve diğer sağlık görevlileri, hayatımızın en zor anlarında bizimle olan çok özel bir meslek grubudur. Aslında tıp, bir meslek grubunu temsil etmekten ziyade bilgeliği, duyarlılığı ve insanlığı temsil eden en kapsayıcı insan tecrübesi anlamına gelmektedir. Siyaset iktidar, yalan ve çıkarla özdeşleştirilirken tıp bilgelikle, şifayla, yaşamla ve umutla bir anılmaktadır. Tıbbın şifası ve bilgeliği, insan için hep vazgeçilmez niteliktedir. Cehalet, güç saplantısı ve yozlaşma, toplumları çürütürken tıp, felsefeyle, bilimle, bilgelikle ve ahlakla insanlığa umut olmaktadır.

Tıbbın ve hekimliğin vazgeçilmez bilgeliğini, insanlığımız için umut kaynağı oluşunu ve şifa demek olduğunu unuttuk. Tıb ve hekimliğin değerini unuttuğumuz için doktorlara ve hemşirelere karşı şiddet uygulamayı hakkımız olarak görüyor, onları değersizleştiren ve hiçleştiren bir dil ve anlayış geliştiriyoruz. Mevlana, insanlığın en büyük hekimlerinden biri olan Galen’e şu incelikli ve duyarlı dille hitap etmektedir: "Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı, ey bizim Eflâtun'umuz. Ey bizim Galen’imiz."

Hekimlerimizi kendimize ilaç ve hikmet kaynağı olarak gören bu bilge anlayışı çoktan yitirdik. Cehaletin, şiddetin ve gafletin hayatlarımızı zehirlediği bugünlerde, tıbba ve sağlık görevlilerine karşı yeniden düşünceli ve duyarlı olmamızı sağlayan yeni bir sıcak iklim ve ilişki kurmanın yolunu bulmalıyız. Hekimle ve tıpla sıcak bir iklim ve ilişki kurmanın yolunu bulmadan fiziksel ve ruhsal varlığımızı sürdürmemiz mümkün olmayacaktır. Geçmişte hekimlik en önemli bilgelik alanı olduğu gibi, bugün ve gelcekte de tıp, en önemli ve öncelikli bilim olmaya devam edecektir.

5000 yıllık tıp tarihine baktığımızda tıbbın kurucu babalarının insanlığın en bilge insanları olduğunu görmekteyiz. Tıbbın üç büyüğü olarak niteleyebileceğimiz Hipokrat (460-375), Galen (129-200) ve İbn Sina (980-1037), tıbbı bir hikmet tecrübesi olarak uygulamışlardır. Hikmeti bulmanın arayışında olan Hipokrat, Galen ve İbn Sina sayesinde tıb, hikmet, doktor hekim olmuştur. Hipokrat, tıbbı büyüden ve efsanelerden arındırarak deneye ve gözleme dayalı bir disiplin haline getirmiştir. Galen, anatomi ve fizyoloji başta olmak üzere bütün disiplinlerden yararlanarak tıbbın disiplinlerarası bir boyuta kavuşmasını sağlamıştır. İbni Sina, felsefe, tıb ve maneviyat bütünlüğünü sağlayarak insan sağlığının psikolojik, biyolojik ve sosyal açılardan bir bütün olarak korunması gerektiğine dair bütüncül bir anlayış ortaya koymuştur. Tıbbın insanlığın en bilge kafaları tarafından sistemleştirildiğini şu ifade çok iyi anlatmaktadır: “Tıp yoktu, onu Hipokrat buldu. Ölmüştü, Galen diriltti. Kördü, Huneyn b. İshak gözlerini açtı. Dağınıktı, Ebubekir Razi topladı. Noksanlarını da İbn Sina tamamladı.”

Tıb biliminin kurucu babası kabul edilen Hipokrat, uyguladığı tedavide hayata saygı ve hastaya zarar vermemek prensibini esas almıştır. Hipkokrat, tıbbı ahlak, hukuk ve hikmet üçlüsü ışığında uygulayacağına bütün insanlığın önünde şu yemini yapmaktadır: “...Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım, ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim, çocuklarına kardeşim gibi bakacağım ve öğrenmek isterlerse bu sanatı ücretsiz öğreteceğim; ilaç reçetelerini, şifai bilgileri ve diğer bilgileri sadece ve sadece kendi evlâtlarıma, hocamın çocuklarına ve hekimlik kurallarına uygun sözleşmeyle bağlı ve and içmişlere öğreteceğim. Yeteneğim ve hâkimiyetim ölçüsünde hastalarımın iyiliği için tedaviler önereceğim ve asla kimseye zarar vermeyeceğim…Hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım... Hangi eve girersem gireyim, bütün kasıtlı kötülük ve suistimallerden ve özellikle de ister hür ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan kaçınarak, sadece hastaya yardım için gireceğim... Gerek sanatımın icrası sırasında gerekse insanlarla gündelik ilişkideyken edindiğim bilgileri ortalığa saçmayacağım, bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım...”

Kadim kültürlerde tıbbı temsil eden arketipsel figür Lokman Hekim’dir. Lokman Hekim, tıbbı, felsefeyi, maneviyatı ve ahlakı şahsında birleştiren paradigmatik ve arketipsel bir figürdür. Hakim ve hekim olmanın, hikmet ve tıbbın ayrılmazlığını Lokman Hekim etrafında birçok kültür çevresinde üretilen öğütlerden, hikayelerden ve efsanelerden öğreniyoruz. Hekim ve hakim olan Lokman ismi, şifayla, devayla, ilaçla, merhemle, ihtiyaçla, kapıyla ve elle birlikte anılmaktadır.

Tıb, bilgelikle ve şifayla özdeşleştirilmesi gereken vazgeçilmez bir alandır. Tıbba bilgiyle, ilgiyle ve özenle yaklaşmalı, bütün tıp insanlarına karşı duyarlı ve düşünceli bir şekilde davranmayı öğrenmeliyiz. Cehaletle, şiddetle ve fanatizmle tıbba yönelecek her negatif söylem ve pratik, insanlığa kaybettirecektir. Tıbbın kaybı, insanlığın kaybıdır. Tıbbın bilgeliği ve kazanımları ise, insanlığın bilgeliği ve kazanımlarıdır.