''The Eyes of Darkness''
Şehircilik Bakanı Murat Kurum dün açıkladı, İstanbul’da 7615 binanın acilen yıkılması gerekiyor. Geçenlerde bir yazı yazmış ve özellikle İstanbul’da binlerce binanın yıkılması gerektiğini ve bu yapılmazsa muhtemel bir depremde binlerce insanın hayatını kaybedebileceğini ifade etmiştik. Peki sadece İstanbul’da mı depreme dayanıklı yapıların yıkılması gerekiyor? Hayır. Evvelki gün Van’da meydana gelen deprem de net olarak gösterdi ki özellikle doğuda kırsal bölgelerde yapı tekniği çok ilkel ve belki binlerce evin yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bu konuda söz konusu illerin valiliklerine ve belediye yönetimlerine gerecekten büyük görevler düşüyor. Bu anlamda Doğu’da bir kentsel ve kırsal dönüşüm programına ihtiyaç var. Aksi taktirde çok sayıda insanımızın canı yanacak. Artık plana değil uygulama proğramlarına ihtiyacımız var. Bir an evvel harekete geçilmesi lazım. Lafla peynir gemisi yürümez.
****
Sosyal medyada bir fotoğraf dolaşıma girdi bugünlerde. Karadeniz bölgesinde bir valinin yeni alınan makam aracının değerinin 2 milyona yakın olduğu söyleniyor. Vatandaşlar da haliyle tepkili bu duruma. Çok sayıda insan işsiz ve yoksulken bu denli lüks araçların kamuya alınması ister istemez vatandaşı rahatsız ediyor. İsraf ve lüksü seven bir toplum olarak hep daha fazlası demekten ne zaman vaz geçeceğiz bilemiyorum ama eski bir otomotiv sektörü mensubu olarak şunu iyi biliyorum ki üst düzey bürokratların çok daha uygun fiyatlara binebilecekleri son derece sağlam arabalar var. Vatandaşlar diyorlar ki, “onların tercih edilmesi hem hakkaniyet, hem de devlet terbiyesi” bakımından daha uygun olur.
Dr. Ahmet Keşli sosyal medya hesabından paylaşmış: Dean Koontz’un The Eyes of Darkness isimli kitabında; bugünlerde Çini kasıp kavuran ve çok sayıda insanın ölümüne sebebiyet veren Korona virüsü işlenmiş. Kitap 1981’de yayınlanmış. Kitapta mikrop Wuhan-400 olarak kodlanmış. Deniyor ki bu wuhan-400, “perfect weapon” yani mükemmel bir silah. Dr. Keşli soruyor, bütün bunlar tesadüf mü? Bence de değil. Adamlar 30-40 yıllık planlarla yürüyorlar! Sizce de öyle değil mi?
****
İsrail boş durmuyor. Vandallığa ve zalimliğe devam ediyor. Medyada yer alan görüntülere göre bir Filistinli iş makinası ile çiğnenerek öldürülüyor, cesedi aynı iş makinesi ile sürükleniyor. Yardıma gidenler de askerler tarafından tartaklanıyor, vuruluyor, üzerlerine iş makinası sürülüyor. Bu vahşi Siyonistler zulümlerine devam ededursunlar, biz de “lanet olsun” demekten başka bir şey yapamıyoruz. Bu kendi gölgesinden bile korkan pislikleri bütün ümmet bir araya gelse tükürüğünde boğacak ama Türkiye’den başka kimsenin sesi çıkmıyor maalesef. Ortada ne ümmet kaldı ne millet…
****
Ana akım medya, artık iktidara yakın medya gruplarından oluşuyor. Günden güne büyüyor ve kendisini geliştiriyor. Ancak bu medya organlarında bir hastalık türedi: “İktidara övgü, muhalefete sövgü ile başlamayan hiçbir yazı itibar görmüyor. Yani bir partinin partizanı ya da düşmanı olmaktan başka bir üçüncü yol yok. Durum karşı tarafta da aynı. Orada da “muhalefete övgü, iktidara sövgü” denklemi geçerli. Eleştiriye, tarafsız gözleme asla tahammül yok. Bayraktar ve yandaş olmadan itibar görmeniz mümkün değil. Gazetelerde ve dergilerde ise nedense hep aynı isimler. Demirbaş gibiler, hiç değişmiyorlar. Farklı sese, farklı isme tahammül yok. Ya “azılı yandaş” olacaksın ya da “azılı muhalif”. Başka çaren yok. Oysa ki her iki kesimin de ihtiyaç duyduğu şey bu değil. Ama anlayana…
***
Atakan hakkında ne düşünüyorum? Aynen şunu düşünüyorum: Atakan’a ya da Atakan’ın konuştuklarına bakmayın. Onu konuşturanlara ve konuşturanların kim olduğuna bakın. Annesinin ifadesiyle “sosyal arkadaşları”na bakın. Kim bu sosyal arkadaşlar? 10 yaşında bir çocuğa Evrim Teorisini, Bakunin’in anarşist ideolojisini okutan sosyal arkadaşlar kimler? Bu noktayı çözen işi çözer! Çocuğa ise yazık oldu, bir anda 10 yaşında bir çocuğu 80 milyonun gözünün önüne attılar!