Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Haziran 2023

Tevhidin 3. Faydası: Başkasının eline baktırmaz

Allah ile aralarında kalın bulut tabakası olan insanlar doğal olarak Allah’ın yeryüzüne müdahale ettiğini anlayamazlar… Herkes kendi gücü, tecrübesi ve bilgisi oranında hayata tutunacağını/tutunduğunu zannederler.

İş böyle olunca da fakir bir durumdan kurtulmak için çabaları yetmediği an ya haram yollara başvururlar ya da resmen dilenirler… Rızık konusunda ümitsizliğe düştüklerinde hem şahsiyetlerinden hem de bazen ibadetlerinden tavizler verirler. Çünkü rızık konusunda tevhidi yakalayamamış olan bu insanlar fakir bir halde uzun süre kalmaya dayanamazlar…

Her istediklerine bir an önce ulaşmak isterler. Oysaki Allah’u Teâlâ öyle bir garanti vermemişti:

“İnsan arzu ettiği her şeye sahip olabilir mi ki?”[1]

Fakir olarak kaldıkları sürece nefsin arzu ettiği birçok hayırdan mahrum kalmaya sabredemeyeceklerdir. Günü kurtarmak adına bile olsa günlük ibadetlerinden tavizler vermeye başlayacaklardır. Çünkü bu kimseler ibadetlerinin rızkı engelleyeceğine inanmışlar.

Aç kalmamayı ibadetten daha önemli görmüşler. Bu sebepten dolayı hem aşağılık kompleksi için yaşarlar hem de dinden azar azar uzaklaşırlar.

“Aç olan bir insan inançlarından yer!” diyen ne güzel bir tespitte bulunmuş. Bu çok büyük bir tehlikedir… Rızık endişesi yaşayıp ta dinden tavizler vermek… Bu tavizle birlikte bir de başkasının eline bakmak eklenirse farkında olunmadan başkalarını rızık verici olarak görmek anlamına gelir ki Allah muhafaza iman tehlikeye girer… İşte rızık konusunda tevhidi anlayan insanlar ihtiyaçlarını sadece Allah’tan talep ederler… hem dinlerini muhafaza ederler hem de şahsiyetlerini…

Tevhidin 4. Faydası: Dik durulacağından dolayı hal ile davet yaptırır.

Rızık konusunda zerre kadar şüphesi olmayan insanlar fakirliğin, kuraklığın ve işsizliğin yaşandığı ve de ekonomik olarak devletin ciddi manada sıkıntı içine girdiği bir dönemde ne isyan ederler ne de hallerini diğer insanlara şikâyette bulunurlar… Rızık konusunda tevhidi yakalamış olan bu insanlar rahat yaşamları ile diğer insanların dikkatlerini çeker…

Bu rahatlığın ve panik yapmamanın kaynağını sorarlar… Bir islam davetçisi için davet anlamında tam bir fırsat anıdır ve o davetçi rızık işine de Allah’ın baktığından bahseder:

“Size bugün Allah maddi anlamda bir rızık yazmamışsa, ya da az yazmışsa dünya da gelse size ayrılan rızkınızdan fazlasını getirmeye güç yetiremezler. Aza da indiremezler… Buna iman ettikten sonra neden endişeleyim ki?

Siz Allah’ın vaadlerine güvenmemişsiniz! Allah’ın yeryüzüne müdahale ettiğine demek ki inanmamışsınız! Allah’u Teâlâ rızkınızı ben veriyorum ve ben dağıtıyorum diye buyurmuyor mu?

“Ey Muhammed, onlar, rabbinin rahmetini mi paylaştırıyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Bir­birlerinden faydalansınlar diye, derece bakımından biz onların bazısını ba­zısına üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların dünyada topladıklarından daha hayırlıdır.”[2]

Allah’ın rızık konusuna kefil olduğuna iman eden bu kişinin bu dik duruşu tamamen bir hal davetidir… Demek ki gayba iman edilince kalp rahatlıyormuş” inancının pratiğe dökülmüş halidir.



[1] Necm, 24

[2] Zuhruf, 32