TEVHİD, VAHDET, KESRET
Kutlu Doğum Haftası'nın bu seneki konusu Hz. Peygamber, Tevhit ve vahdet şeklindedir. Tevhit ve vahdetin anlaşılması insanlığın en önemli ihtiyacıdır. İnsan doğal olarak kendisine bir kimlik oluşturma arayışındadır. Kişi, kültürel, mezhepsel, dinsel, etnik ve coğrafi aidiyetler temelinde kimlikler oluşturabilir. İnsanın kimlikleri, aslında insanın çoğulculuğudur. İnsanın kimliklere sahip olması sorun değildir. Sorun olan, insanın kendisini tek bir kimliğe hapsetmesidir.
İnsana ait olan hiçbir kimlik kutsal değildir. Her kimlik, insanlığın belirli dönemlerinde yaşadığı tecrübenin bir ürünüdür. Bütün mezhepler, kültürler, etnisiteler, insani kurgulardır. İnsani kurgular olan kimliklerin ilahileştirilmesi, büyük bir sapmadır. Şirk, insani asabiyetlerin yani kimliklerin kutsallaştırılmasıdır.
İnsan, tek tip bir varlık değildir. İnsanın her alanda farklı seçeneklere ihtiyacı vardır. Farklı seçeneklerin olması, hayatı sürdürülebilir hale getirmektedir. Kişinin önündeki seçenekleri budaması, hayatını budaması ve kısırlaştırması anlamına gelmektedir. İnsanların verimli bir çoğulculuk içinde olması onu üretken ve dinamik hale getirmektedir.
İnsanların asabiyetlerini asabiyetçiliğe dönüştürmesi, taassup ve fanatizm doğurmaktadır. İktidar mücadeleleri, fanatizm üzerinden yürütülmektedir. Bugün Ortadoğu'da iktidar mücadelesi mezhep üzerinden değil, mezhebizm üzerinden yani sekteryanizm üzerinden yürütülmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi, en büyük üç düşmanımız mezhepçilik, ırkçılık ve şiddettir.
Farklı kimlikler arasında sağlıklı, olgun ve verimli ilişkiler kuramadığımız zaman ortaya çatışma, gerilim, yıkım ve tefrika kaçınılmaz hale gelmektedir. Farklılık, ötekini yaratma ve ona hükmetme değildir. Kesret içinde vahdet, ötekini kendi hikayemize katmaktır. Herkes kendi kimliğini kendisi oluşturacak, fakat her asabiyet diğeri asabiyetlerle diyalog, sohbet ve yarenlik içinde olacaktır.
Günümüzde din dinizme, mezhep mezhebizme, ırk ırkçılığa, ulus ulusçuluğa kolaylıkla dönüşmektedir. Kimliklerimiz, dinimiz değildir. İslam olarak din, insanın fıtratıdır. Hiçbir kimlik, orijinal insan fıtratı olan İslam'ın yerine ikame edilemez. Hiçbir asabiyet, İslam'ın ve insanın üstünde değildir.
Kimlikler, genellikle dışlamacılığın aracı haline getirilmektedir. Müslüman toplumlarda, mezhep ve din adına tekfircilik eğilimi yaygınlık kazanmaktadır. Müslümanın Müslümanı tekfir etmesi, ümmetin en büyük faciasıdır. Ümmet, tekfir hastalığına karşı kendisini iyileştirmeli ve rehabilite etmelidir.
İnsanın alt ve üst kimliği yoktur. Kişi için neyin alt veya üst kimlik olacağına kendisi karar vermelidir. İnsanın kendisi için asıl veya ikincil gördüğü kimlikler önemlidir. Neyin asıl veya alt olacağına kişi karar vermelidir. Kişinin alt veya üst kimlik olarak gördüğü bütün aidiyetler, olduğu gibi kabul edilmelidir.
Hiçbir asabiyet, hiç kimseye diğer aidiyetlere zulüm, baskı ve tahakküm etme ayrıcalığı vermemektedir. Hz. Peygamber, münafıklara, Yahudilere ve müşriklere hiçbir şekilde zulmetmemiştir. Mezhepçliik ve ırkçılık, zulüm doğurmaktadır. Tevhit ve vahdet, hiç kimsenin ötekine dayatmada bulunmasına izin vermemektedir. Zulüm, tefrika ve çatışma kaynağıdır. Adalet, Tevhit ve vahdeti doğurmaktadır.
Hiçbir dini yorum veya anlayış, dinin kendisi veya anayol değildir. Bir görüşün kendisini anayol haline getirmesi yoluyla, diğer farklı yolları marjinalleştirmesi ve tekfir etmesi çoğulculuğun ortadan kaldırılması ve gayri meşru ilan edilmesi anlamına gelmektedir. Hiç kimse, yorum ve kimliğinden dolayı yoldan sapmış kabul edilemez. Herkes, kendisine uygun bir şekilde yolda yürümektedir.
İnsan hayatına dair her şey, bütün insanların yorumlarına ve tecrübelerine açıktır. Kişinin tek bir kimliğini asıl haline getirmesi, insan hayatının tek bir yoruma sıkıştırılması demektir. İnsan düşüncesini, hiçbir mezhep, kimlik, yorum ve kimlikle sınırlamamamız gerekmektedir Dünyanın, açık kimliklere sahip açık insanlığa ihtiyacı vardır.
İslam, doğu ve batıyı Allah'a ait görmektedir. Doğunun ve batının Allah'ın olması, doğu ve batının bir ötekisi ve düşmanı olmadığı demektir. Doğunun Doğu, Batının batı ve ikisinin asla bir araya gelemeyeceği söylemi tevhide, vahdete ve kesrete aykırıdır. İnsan, özgünlüğünü kendi çaba ve mücadelesi ile elde edebilir. Düşünceler, fikirler ve anlayışlar arasında yoğun bir yoğrulmanın olması özgünlük doğurmaktadır.
Paganizm bir kimliktir. Paganizm, insanı çatışmacı dar kabileci kimliklere hapsederken, İslam Tevhit ilkesi içinde insanı Allah'a, insanlığa ve çoğulculuğa açmaktadır. Paganizm, tekçilik içinde tek biçimliliktir. İslam ise, kesret içinde vahdettir .Bireysel farklılıklar, toplumsal farklılıkları oluştururken, farklılığın kaos olmadığını kavramalıyız. Çoğulculuk, insanı toplum ve hukuk kavramına yöneltmektedir. İnsanlığın ortak noktası, Tevhit, kesret ve insan haklarıdır.
Tevhit, Allah ve insanın araçsallaştırılmamasıdır. Şirk, Allah dahil insan ve tabiatı kendi amaçları için araçsallaştırmaktadır. Ahlaki ve fıtri olan, insanın Allah'la Allah, insanla insan olarak ilişki kurmasıdır. Şirk, kişinin Allah ve insanı kendi heva ve hevesi için araçsallaştırmasıdır. Modern dönem, çoğulculuğun sözde dillendirildiği, özünde farklılıkların yok edildiği bir dönemdir. İnsanlar, bugün kendileri olmak yerine modern olana benzemek gibi homojen bir sürecin içindedirler. Çoğulculuk, insanın insana sahiplik yapması olduğu yaklaşımını reddetmektedir. Çoğulculuk, her insanın biricik olduğundan hareketle insanın insan üzerinde sahiplik değil, arkadaşlık yapmasını gerektirmektedir.