Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2441.26
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Kasım 2022

Tevekkül

“Birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme” manasına gelen tevekkül sorumluluklarımızı yerine getirip her türlü tedbiri aldıktan sonra sonucu Allah’a havale etmektir. Tevekkül edene mütevekkil, güvenilene de vekil denir. Sorumluluklarımızı yerine getirmeden yapılan tevekkül doğru bir tevekkül anlayışı değildir.

Tevekkül dinimizin bildirdiği sebeplere yapıştıktan sonra neticeyi sebeplerden değil, sebepleri yaratandan beklemektir. Yani sonucu Allah Teâlâ’dan beklemek ve bu sonucun kendisi için mutlaka hayırlı olduğuna inanmaktır. Allah Teâlâ insanlar için imkanlar yaratmıştır. İhtiyaçlar için kapılar aralamıştır. Tedbiri almadan yapılan tevekkül ahmaklık olur. Peygamberimize gelip hayvanının bağlayıp da mı yoksa bağlamadan mı Allah’a tevekkül edeyim diye soran bir sahabeye “Önce bağla sonra tevekkül et” demesi bunun kanıtıdır.

Tevekkül, kalp işidir, imandan meydana gelir. Kul Allah’ın lütuf ve ihsanının pek çok olduğuna iman eder, kalbiyle Allah’a itimat eder, güvenir, ona inanır ve onun ile rahat ederse artık bu kul dünya malına gönül bağlamaz, dünya işlerinin bozulmasından dolayı üzülmez, rızkından endişe etmez. Kul sebeplere yapışır, sebeplerin tesirinin Allah Teâlâ’dan olduğuna inanır, sonucu Allah Teâlâ’dan beklerse işte o kul Allah Teâlâ’ya tevekkül etmiş olur.

Her şeye gücü yeten, her şeyin mutlak hâkimi ve sahibi olan Allah’tır. Peygamberimiz evinden her çıkışında yüzünü semaya çevirir ve şöyle dua ederdi. “Bismillah, Allah’a tevekkül ettim.” Tedbirini aldıktan sonra işlerini Allah’a ısmarlardı. Zamanla bu kültürümüzde “Allah’a ısmarladık” şekliyle yerleşmiştir. Çünkü o “Asla ölmeyecek olan O diri varlığa (Allah’a) dayanıp güven ve O’na hamdederek yüceliğini dile getir. Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeterlidir.” (Furkân; 58) ayetini hayatına uygulayan elçiydi. Bütün işlerini Allah’ın emri üzere yapan Peygamberimiz “Sen onlara sırf Allah’ın lütfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân; 159) ayetinin muhatabaydı.

İnancı zayıf olanlar tevekkülü hayatlarında yanlış uygulamış, bir çaba sarf etmeden oturup takdir-i ilahiyi beklemek şeklinde yorumlamışlardır. Halbuki tevekkülü, kişinin hareketlerini ilahi-tabii kanunların gereklerine uydurduktan sonra Allah’a güvenmesi ve O’dan gelecek neticeye razı olmasıdır şeklinde anlamak gerekir. Böyle yapan kişileri Yüce Mevla “Gerçek şu ki o şeytanın, iman etmiş olanlar ve rablerine dayanıp güvenenler üzerinde bir hâkimiyeti olamaz.” (Nahl; 99) müjdesiyle müjdelemektedir. Çünkü “Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter. Şüphesiz Allah dilediği şeyi sonuca ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talâk; 3)

Tevekkül, maksada erişmek için yapılacak bir şey kalmadıktan sonra Allah’a itimat etmek ve işin sonunu Allah’a havale etmektir.

Tevekkül kişinin, kendini her durumda Allah’ın irade ve takdirine teslim ederek O’ndan gelene rıza göstermesidir.

Tevekkül bir kalp olayı olarak insanlara işlerinde en büyük güç kaynağıdır.

Tevekkül, her şeyden önce kulun Allah’a olan derin inanç ve güveninin bir ifadesidir.

Allah’ım! Bizi tevekkül eden kullarından eyle.