Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2961.85
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Ocak 2014

TEŞHİS DOĞRU KONMALI Kİ\u2026

2014 yılının ülkemize ve dünyamıza barış ve huzur getirmesini dileyerek bu yılın ilk yazısını kaleme alıyorum.

Geride bıraktığımız 2013, hedeflerin şaştığı, piyasaların alt üst olduğu bir yıldı.

Aslında ilk aylar iyi geçti.

Yılın ilk yarısında piyasalarda bahar havası esiyor, ortalık güllük gülistanlıktı.

BIST 100 Endeksi, 93 bin puanı aşarak tüm zamanların rekorunu kırıyor, 100 bine doğru yelken açıyordu.

Dolar 1,80 TL, Euro 2,35 TL civarında işlem görüyor, "TL yabancı paralara karşı değer kaybetmeyerek onurumuzu koruyordu".

Faiz ise cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesi olan yüzde 4,61'e iniyordu.

Mayısta son taksitini ödeyerek IMF'ye olan borcumuz sıfırlanıyor, üstelik 5 milyar dolar borç verebilecek konuma geliyorduk.

Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, ardından Moody's ve S&P, Türkiye'nin kredi notunu, "yatırım yapılabilir" seviyeye çıkarıyordu.

Bütçe performansı göz kamaştırıyor, yılın ilk altı ayında 3,1 milyar TL fazla veriyordu.

Büyüme, işsizlik ve enflasyon verileri geçen yıla nazaran daha iyi bir grafik çiziyor, hedeflerin yakalanacağı yönünde umutlar kuvvetleniyordu.

Ve nazar değdi!

22 Mayıs'ta FED'in varlık alımlarını azaltacağına ilişkin açıklamasının akabinde "bahar havası" bozmaya başladı, dolar 1,84 TL'ye tırmandı.

30 Mayıs'ta Gezi Parkı olaylarının patlaması, arkasından da Suriye'ye müdahale ihtimalinin belirmesiyle, 23 Ağustos'ta dolar ilk defa 2 TL'yi test etti.

Yılın son haftalarında ise, Ocak 2014'ten itibaren FED'in aylık tahvil alımlarını 85 milyar dolardan 75 milyar dolara indireceğini duyurması ve içerde de yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının siyasi tansiyonu arttırması, doları 2,17 TL'ye çıkardı.

Euro 3 TL'yi aştı.

Borsa çok sert düşerek 62 bin puan seviyelerine kadar geriledi.

Faiz ise ikiye katlanarak çift haneyi gördü.

Memlekete panik havası hakim oldu.

İçerde ve dışarıda boş yere müsebbibi aranmaya başlandı.

Oysa sorunun kaynağı esas itibariyle sermaye ve tasarruf yetersizliğiydi, diğerleri tali sebeplerdi. Teşhis doğru konmalı ki, çözüm yolunda ilerleme kaydedilebilsin.

Maalesef Batı'nın sermayesine muhtacız.

Para akışı sürdüğü sürece işler yolunda gidiyor.

Borsa coşuyor, kurlar ve faiz düşüyor, bütçe denkleşiyor, büyüme hızlanıyor, enflasyon dizginleniyor.

Teşbihte hata olmaz, bu durumu "taşıma suyuyla değirmenin dönmesine" benzetebiliriz.

Suyun azalma ihtimali dahi göstergelerin tepetaklak olmasına yetiyor.

Olan bitenin özeti bu.

Elbette siyasi krizler, psikolojik faktörler, spekülatörlerin rolü inkar edilemez ama, esas neden ekonominin dış kaynağa aşırı derecede mahkum olmasıdır.

Her ne kadar IMF borcumuz sıfırlanmış ise de, 255 milyar doları özel sektörün, 111 milyar doları da kamunun olmak üzere toplam brüt dış borç stokumuz 372 milyar dolara ulaştı.

Bu borcun 165 milyar doları kısa vadeli.

Ayrıca 2014'te öngörülen döviz açığımız 55,5 milyar dolar.

Bunu da hesaba katarsanız, bu yıl için 220 milyar dolar bulunması gerekiyor.

Öte yandan dış ticaretten para kazanamıyor, sürekli zarar ediyoruz.

Ocak-kasım döneminde zararımız 90 milyar dolara dayandı, devlet özel işletme olsaydı çoktan iflas ederdi.

Rakamlar ekonominin neden kırılgan hale geldiğini çok net bir şekilde ortaya koyuyor, dolayısıyla başka mecralara sapıp abesle iştigal etmeyelim.