Tesettür çirkin bakışların radyasyonundan koruyan pH değeri yüksek manevi bir kremdir…
Bazı açık giyinen kadınlar ısrarla şunu söylemekteler:
“Bakmasınlar! Önce erkekler gözüne sahip çıksın!” Doğrudur; erkek gözüne sahip çıkmalıdır, nazarının tasması ahlakının
elinde olmalıdır. Daha önemlisi de: “Aşkım, aşkım” dediği kadını evde boynu
bükük bırakıp, yasak tarlalarda dolaşıp, çift sürmemelidir, haramla nefsini
eğlendirmemelidir, sade ve sadece hanımını mutlu etmelidir… Bakışını, enerjisini kendi helaline ayıran
ve sadece karısıyla birlikte olan erkek mutlu bir yuvanın mimarı olur ve
“kapanır mısın?” isteğine de kadın itiraz etmez; seve seve yerine getirir.
Elbette kocası dışarıda sakatlık yapan kadınlar da, hikmetli olan: “Örtünün”
emrine uymalıdır, faydasını görerek yaşamalıdır… Tesettür, boynu bükük kadını da, sevilen kadını da yabancı ve zararlı
radyasyonlardan koruyan pH değeri yüksek manevi bir kremdir. Yaradılış
itibariyle erkekten kat be kat güzel olan kadın, tesettürle kendine güzellik ve
kulluk tacı takmış olur…
Yüzün alâmetifarikası vardır; bakınca kim olduğunu
tanırsın ama istisnai izler hariç, bacağın ve dekoltenin alâmetifarikası
yoktur; yüzler kapansa bacağın ve dekoltenin kime ait olduğu anlaşılmaz ve
diğerlerine benzerlik taşıdığı için, yanlış bir nazara ve şeytana yakınlaşmaya
sebep olur. Bu tehlikeden dolayıdır ki; Allah’ın tesettür emri büyük bir rahmet
olmuştur.
Dünyayı
ahlaksızca şekillendirmeye kalkanların, tek etkili silahı; çıplaklaştırılmış
kadınlardır. En başta kadın dernekleri buna isyan etmeliydiler: Dekoltemiz, bacaklarımız bizim tertemiz
topraklarımızdır. Çirkin bakışlarınızla çift süremezsiniz, haşereleri üzerimize
salamazsınız. Gibi güçlü bir itiraz, kadın derneklerine yakışan itiraz
olurdu. Ne yazık ki böyle bir itiraz olmadı. Araba lastiği reklamı, hırdavat
reklamı gibi hiç alakasız yerlerde bile kadın soyuldu istismar edildi, feminist
çevrelerden ise hiç ses çıkmadı, sadece özgürlük ve kadın hakları sloganına
sığındılar…
Hürriyet
diye insan elmas gibi değerleri göz önüne bırakmaz! Göz yuvasında, kalp kafesinde, dil 32 muhafızla çevrili ağızda
özgürdür. Yuvasız kapaksız göz özgür değil, esirdir! Kadın Allah’ın emrine göre örtündüğü an esaretten çıkmış olur ve kadının
bu hali; evet, cennet benim ayaklarımın altındadır diye haykırır...
“Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur.” Allah her
şeyi sonsuz ilmiyle bildiği için; şefkat kahramanı kadınlara fazladan şefkat
ile muhafazalarına korunmalarına sebep olacak örtünmeyi emretmiştir.
Yenileyecek olursak: Örtünme kadını
namahrem birinin UV radyasyonundan, çirkin bakışlarından muhafaza eder, maddi
manevi huzura kavuşturan pH değeri yüksek kremdir...
Evet, insanı kim yaratmış ise emirleri de, yasakları
da elbette o koyacaktır. Allah, insana zulüm olsun diye hâşâ keyfi yasaklar
koymamıştır. Bizler bile ürettiğimiz
şeyler için birtakım kurallar koymaz mıyız? Elbette en büyük yaratıcı ve
sanatkâr olan yüce Allah, kendi eseri olan kadına da neyin faydalı
olabileceğini bildiği için örtünmeyi emretmiştir. Bir ayakkabı firması bile
ayakkabıya cila ve de hangi boyanın nasıl kullanılacağını kullanma talimatıyla
belirtir de; kadını yaratan, onun dekoltesine, bacağına neyin iyi geleceğini
bilmez mi? Allah’ın tesettürü emretmesi merhametinin gereğidir. Sanatkâr sanatını korumalıdır. Sanatını
korumayan sanatkâr ya da değerlerini muhafaza etmeyenler var mıdır? Kadında Allah’ın en güzel sanatıdır. Korumak
merhamettir…
Çocuklara
zulüm edilmesin!
Normalde çocuklara örnek olması gereken lise dizileri,
çıplak bacaklarla gençleri bıçaklıyor, ruhlarını yaralıyor, dersleriyle
ilgilenmeleri gerekirken, erken öten horoz misali; malum mevzular içine dalmış
oluyorlar... Öğrenmenin ve bilgi sahibi olmanın gerektiği yaşlar, nefis ve
şeytanın eline geçmiş oluyor... Ve gençlerin dizginlenmeyen istekleri ve
yıldıran saldırgan halleri gözlerden ruhlara giren bacak bıçaklarının ve
kıskançlıkların neticesidir…
Sırf mahalle baskısı yüzünden kısacık eteği giyinip,
kucağına kitaplarını alıp, serbest kalan diğer eliyle daima eteğini çekiştiren,
içinde fırtınalar kopan çocuk denecek kızın çektiği azabın faili; ahlaktan,
hayâdan nasbi olmamış modayı belirleyen Avrupa’nın namussuz ve alçak
modacılarıdır. Acaba çocuk istismarı
diye tepinenler, bu acınacak hallere ve sapık modaya neden yüksek sesle itiraz
etmezler?
Kadının fıtratında mevcut olan; kendini eşine
beğendirme duygusu birtakım sebeplerle ve dizilerin, medyanın, bacak ve dekolte
şovu yapması yüzünden zamansız devreye girmesiyle, erkek arkadaşının hoşuna
gitme ve gözüne girme çabasıyla, kışın ayazında üşüse bile bacağını açıp, omuz
düşürüyor… Dikkat etmeli, önlem almalı!
Diziler kız soyuyor, filmler kız soyuyor ve öğrenciliği bırak, öğrenmeyi bırak,
bacak aç, göğüs aç diyor… Ya bazı medya ve magazin haberleri? Çıplaklığı
haber etmek gazetecilik ve ileri medeniyet ve de cesaret, cüret olarak görüyor,
öyle de aktarıyorlar…
Dizilerde öğrenci açgözlü, öğretmen ve idareye
saygısız ve ana – babaya karşı duygusuz… Okul
bilgi edinmek için değil, kendilerini gösterme, arkadaş edinme aşk mekânına
haline çevrilmiş… Vakti ve saati gelmeden her şey yaşanıyor, çıplaklığı,
hadsizliği aşk diye yutturuyorlar… Omuzu düşük, bacağı açık kız, hep şirin
gösterilip, kahraman edilince, diğerleri bu hale özendirilmiş oluyor. Keşke zaman geçmeden, değerlerini ve ne
değerde yaratıldıklarını bilseler… Helal olmayan bir bakış uğruna binlerce
bakışlara kendilerini feda etmeseler. Oysa kendini beğendirme arzusunu, zamanı
geldiğinde ve doğru yolda yani kocalarına karşı kullansalar vazifelerini yapmış
olacak ve neticesi ise mutlu evlilikler olacaktır. Fakat o kendini beğendirme
duygusunu istismar ederek kullanan bazı ahlak fukarası modacılar bir türlü
eteklerin boyunu uzatmaya, göğüsleri kapamaya yanaşmıyorlar ve yanaşmayacaklar…
Netice: Gencecik
kızların ve kadınların çıplaklık sorumlusu şehvet esiri olmuş erkeklerdir. İstisnalar
hariç kadınlar ve kızlar özeline sahiptir, utanması vardır, yoldan çıkaran ya
da teşvik eden, radyasyona maruz bırakan bazı erkeklerdir...