Ters hilal
Türkiye, ABD’nin kuracağı terör devletinin Suriye ayağını engellemek amacıyla harekete geçmek istediği her dönemde başına değme baba yiğidin kolay kolay altından kalkamayacağı büyük felaketlere maruz kaldı. 2020 yılını Kovid-19 pandemesi, 2021 yılı orman yangınları, sel ve kısmi deprem felaketleri, 2022 yılı Ukrayna savaşının etkileri, 2023 yılı ise yüzyılın felaketi olarak adlandırılan büyük depremle sınandık. Bütün bu süreç içinde de ekonomik yaptırımlar, dolarizasyon, kur -faiz oyunları, enflasyon, yabancı sermayenin borsayı boşaltması gibi halkı hükümete karşı kışkırtıcı bir dizi senaryoyu seyrettik.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı’nın amacının eski
SSCB’yi parçaladıkları gibi Rusya’yı da parçalara ayırarak kolay yönetilebilir
bir ülke haline getirmek olduğunu söyledi. Putin, Rusların, Moskovalılar,
Urallılar gibi daha kolay kontrol edilebilir bir duruma getirilmek istendiğini
belirtti.
CIA’nın planlarına göre, Rusya tam 71 parçaya bölünmek
isteniyor. Aynı odak, Türkiye’yi ise yıllardır 4 ana parçaya bölmek için
çalışmalar yapıyor. 1980 öncesi ASALA’dan doğu topraklarımızda Ermenistan
çıkartamayan CİA, 80 sonrasında ise PKK terör örgütünden Irak, Suriye, İran ve
Türkiye’yi bölecek projeyi devreye soktu. Irak ve Suriye’de proje kısmen
başarılı oldu. Devletlerine sahip çıkmayan Irak ve Suriyeliler bugün kardeş
kavgası içinde emperyalizmin insafına terkedilmiş durumdalar.
Türk devletinin savaşlarda gerek akın, gerekse de savunma
hattının ana unsuru hilaldir. Anadolu savunması da ters hilal sistemiyle
yapıldığı inkar edilemez bir gerçektir. 1980 darbecilerinin deşifre ettikleri
Fatsa-İskenderun hattı, ters hilalin sağ-sol çatışmalarıyla dıştan kırılma
işleminden başka bir şey değildi. Maraş ve Çorum bu eksende saldırılan iki
merkez oldu. İsrail güdümlü 28 Şubatçıların kullandığı Sivas olayları da bu
hilalin göbekten çatlatılma girişiminden başka bir şey değildi. Sağ-sol,
Alevi-Sunni, Türk-Kürt çatışmalarının ana ekseni de bu hilalin dış kabuğunu
kırma işlemi yıllardır sürüp gitti. Bildik taktiklerle Türkiye’de iktidarı dize
getiremeyenler hedeflerine varmak için doğal felaketleri birer koz olarak
kullanmaya başladılar. Pandemi, Sel, Yangın, deprem felaketlerinden sonra dış
güdümlü muhalefetin söylemlerine baktığınızda beşinci kol faaliyetin asıl amacı
kabak gibi gözlerinizin önüne serilir. TSK’nın personelinin yarıya yakınının
temin edildiği bir bölgenin deprem felaketine maruz kalması, bu bölgeye niçin
daha çok dikkat edilmesi gerektiğinin bir başka gerekçesi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Türkiye ziyaretinin
hemen ardından Hanry Barkey isimli FETÖ’cü, Türkiye’ye yapılacak deprem yardımı
karşılığında ABD’nin dostu rolünün oynatılıp oynatılmayacağı sorusunu gündeme
getirdi. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi başkanı Senatör Bob Menendez ise,
“Erdoğan’ın uluslararası yasaları ihlal ettiğinde, demokratik normlara meydan
okuduğunda veya güçlerinin insan hakları ihlalleri yapmasına izin verdiğinde
davranışlarından sorumlu tutmalıyız” diyerek. Blinken’in ziyaret amacının bağcı
döğmek olduğunu dillendirmiş oldu. Erdoğan’ın ABD’nin isteklerini kayıtsız şartsız
yerine getirmemesi durumunda Türkiye’ye F-16 verilmesini onaylamayacağını dile
getirdi.
Hanry Barkey, AK Parti’nin 2002’den beri Türkiye’yi
yönettiğini, Erdoğan’ın Suriye ve Irak’ta ABD’nin desteklediği terör
örgütlerine operasyon tehdidinde bulunduğu, Ege adalarının ‘militarizasyonu’
dolayısıyla Yunanistan ve Kıbrıs’ı uyardığı, S-400 füzeleri alarak ABD ile ters
düştüğü, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım hedeflerine sekte vurduğunu
dile getirerek 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde Erdoğan’ın oy kazanmadan çok oy
kaybetmeme kaygısında olduğunu ifade ediyor.
Depremle Türkiye’nin bölgesel hegemon rolünün sarsıldığını
belirten uluslararası aktörler, Batı Trakya’da Türkiye sınırına sıfır noktada
İsrail, ABD ve Yunanistan’ın askeri tatbikatlarının zamanlamasına dikkat
çektiler.
ABD’nin bakış açısına göre, ABD politikalarını kayıtsız
şartsız destekleyenler demokrasi, Rusya ve Çin’in yanında yer alanlar otokrasi,
Türkiye gibi ülkeler ise arada kalmış rejimler olarak sınıflandırılıyor.
Michael Rubin, dünya kamuoyunu etkilemede Amerika’nın Sesi
(VOA) eskisi gibi işlev göremediğinden yakınarak çalışanlarının yanında algı
ajanlarına milyonlarca dolar fonlayan VOA’nın paraları gereksiz belgesellere
yatırma yerine Rusya, Çin veya Türkiye’de iktidarın açıklarını deşifre etmekte
kullanması gerektiğine vurgu yapıyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yüzyılın felaketiyle ilgili,
‘İçinde sır olan bir olay gibi geliyor bana’ ifadeleri sonrasında, maruz
kaldığımız, sel, orman yangınları ve depremlerin doğal tabiat olayları mı yoksa
tetikleme sonrasında meydana gelmiş birer felaket mi, sorusunu getiriyor
aklımıza. Milletler acıda ve kederde ülkü birliği yapmış topluluklardır. Zaman,
bu felaket sonrasında da kardeşliğimizi daha da güçlendirerek ters üç hilalin
doğusunu kırmak isteyenleri, hilalin uçlarını kapatarak kurt kapanına alma
vaktidir. Vesselam……