Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Aralık 2016

Terörün Stratejik Hedefi: İstanbul'u Halep'e Çevirmek

Ortadoğu ve Türkiye, tarihlerinin en kritik dönemlerinden birini atlatmaya çalışıyorlar. Suriye ve Irak, bir ateş topu gibi bütün coğrafyamızı ateşe vermeye neden olmaktadır. Bugün fiilen Suriye ve Irak diye iki ülke yoktur. Irak ve Suriye'de savaşın ve şiddetin hegemonyasını fırsat bilip palazlanan terör örgütleri bulunmaktadır. DAİŞ, Heşdi Şabi, PKK-TAK, mevcut terör ortamından yararlanıp güçlenmeye çalışan yapıların başında gelmektedirler.

2016 Yılını Türkiye, terör saldırıları yılı olarak geçirdi. DAİŞ-PKK-TAK-DHKP-C gibi örgütler Ankara, İstanbul, Antep, Bursa, Diyarbakır ve Mardin gibi önemli şehirlerde büyük katliamlar gerçekleştirdiler. 2016 Yılında yaşanan saldırılar ışığında Türkiye'ye karşı terör örgütlerine dayanan cepheler oluşturulduğunu görmekteyiz. Türkiye, çok cephede çok yönlü terör örgütleriyle mücadele etmek durumunda bırakılmaktadır. Bu yeni durumu hedef tek, düşman çok şeklinde ifade edebiliriz. Tek hedefin Türkiye olduğu yeni dönemde terör örgütleri, içte ve dışta ülkemize yönelik saldırılarını yoğunlaştırmaktadırlar.

İstanbul'da Maçka Parkı ve Vodafone Arena Beşiktaş Stadına yakın yerlerde eş zamanlı iki büyük terör saldırısı gerçekleştirildi. Saldırıda yirmi dokuz insanımız hayatını kaybederken, yüz yetmişin üstünde insanımız yaralandı. Terör saldırısının maç çıkışı gerçekleşmiş olması ve zamanlaması, profesyonel bir terör dalgası tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koymaktadır.

Beşiktaş katliamında DAİŞ terör örgütünün Ortadoğu'da yaygınlaştırdığı canlı bomba ve bombalı araç eylem türlerinin ikisinin de eş zamanlı olarak kullanıldığı görülmektedir. İki eylem türünün birlikte aynı katliamda kullanılması, hayatını kaybedecek insan sayısının olabildiğince yüksek olması için kirli ve kanlı bir planlamanın yapıldığını göstermektedir. Terör örgütleri, dışarıda veya dağda değil, artık büyük şehirlerimizin merkezlerinde çok biçimli terör eylemleriyle devleti etkisizleştirmeye ve toplumu sindirmeye çalışmaktadırlar.

Türkiye, 15 Temmuz gecesi tarihinin en büyük terör ve işgal girişimlerinden birine maruz kaldı. FETÖİST terör çetesi, ordu içine yerleştirdiği darbeci teröristlerle, ülkemizi işgal etmeye ve hükümeti devirmeye kalktı. FETÖİST işgal girişimine karşı toplumun gösterdiği direniş sonucunda yüzlerce insan hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı. FETÖİST darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasından hemen sonra ülkemiz içte ve dışta büyük sorunlarla yüz yüze kaldı. Ordu, Fırat Kalkanı isimli operasyonla Suriye'ye karadan müdahale etti. Sınırımızın DAİŞ terör örgütü tarafından tehdit edilmesi ve PYD'nin Suriye'de ilerleyişi şeklindeki gelişmeler nedeniyle hükümet, Suriye'ye yönelik bir kara operasyonunu gerekli görüyordu.

Türkiye'nin Fırat Kalkanı Operasyonuyla Suriye'ye müdahale etmesi sonucunda PKK'nın eylemlerinin ve DAİŞ'in ülkemize yönelik tehditlerinin arttığı görülmektedir. Cerablus-Azez bölgelerinde kontrolün ordumuzun elinde olması, PKK, DAİŞ, Esad rejimi ve İran gibi devletlerin ve örgütlerin paniklemesine neden oldu. Irak'ta Musul operasyonu bağlamında Bağdat'ın ve Tahran'ın ülkemize yönelik tehditleri arttı. Irak yönetimiyle ciddi bir siyasi ve diplomatik kriz yaşanmaya devam edilmektedir. İçte ve dışta yaşanan gelişmeler ve krizler dolayısıyla terör örgütleri, ülkemizin zayıf bir anını kollamaya başladılar.

Başkanlık sistemine geçmeyi amaçlayan anayasa değişikliğinin ilan edildiği ve Bab kentinin düşmek üzere olduğuna dair haberlerin geldiği bir anda İstanbul'da Beşiktaş katliamı gerçekleştirildi. Şimdiye kadar hiçbir örgüt, bu eylemi resmen üstlenmedi. Ancak iki temel gelişmeyi esas aldığımızda eylemin PKK tarafından yapılması ihtimali ağırlık kazanmaktadır. Her şeyden önce PKK, sosyolojik tabanını kaybetme ve etkisizleşme haliyle karşı karşıyadır. Belediyelere yapılan kayyum atamaları ve HDP'li siyasetçilerin tutuklanması karşısında kitlelere yapılan eylem çağrılarının karşılıksız kalması, örgütün sosyal açıdan etkisizleştiği şeklindeki yorumların yapılmasına neden oldu. İkinci olarak Fırat Operasyonu çerçevesinde Türkiye, askeri olarak Suriye'de geniş bir alanı kontrol etmekte ve PKK destekli PYD'nin güçlenmesini engellemektedir. Bab kentinin düşme durumunun ortaya çıkması, örgütü Türkiye'nin Suriye'deki varlığını asıl tehdit olarak görmesine neden olmuştur. Sosyolojik ve eylemlilik açılarından güçlü olduğunu göstermek ve Türkiye'nin Suriye'de genişleyen ve güçlenen varlığına misillemede bulunmak amacıyla örgütün İstanbul eylemini gerçekleştirme olasılığı yüksek gözükmektedir.

Bugünlerde Halep'te büyük bir insani facia yaşanmaktadır. Rusya'nın ve İran'ın desteğiyle Halep'e saldıran Esad güçleri, Halep'te binlerce insanın hayatını kaybetmesine, binlerce insanın evsiz yurtsuz kalmasına, şehrin tamamen harabeye dönmesine neden olmaktadır. Toplum, Halep'te yaşanan insanlık faciası karşısında çok hassas olup herkes Halep için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır. İstanbul'da gerçekleştirilen katliamla terör yapıları, ülkemize İstanbul başta olmak üzere bütün Türkiye'yi Halep'e çevirmekle tehdit etmekte ve korkutmaktadırlar. İstanbul Beşiktaş katliamı, ülkemizi sosyal, siyasal, diplomatik ve psikolojik açılardan kuşatma ve boğma amacı taşıyan stratejik bir planın önemli bir aşamasını oluşturmaktadır.

İstanbul Beşiktaş katliamı, Peygamber Efendimizin dünyaya teşrif ettikleri gece öncesi gerçekleşti. Aynı zamanda bu terör katliamı, dünya insan hakları gününde meydana geldi. İstanbul Beşiktaş katliamı, terörün hedefinin bütün manevi, ahlaki, insani ve hukuki değerlerimizi ortadan kaldırmak olduğunu göstermektedir. Terör örgütleri, ülkemizde iç savaş çıkarmak şeklinde kanlı bir amacı gerçekleştirme peşindedirler. Ülkemizde FETÖ, PKK, DAİŞ, İran, Batı, Rusya, Irak ve Suriye gibi güçlerin çıkartmak istediği iç savaş planına karşı bütün toplum olarak birbirimize daha çok sarılmalı, iç barışımızı ve birliğimizi daha güçlü hale getirmeliyiz. Hakikaten birlik ve beraberliğe, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktayız.