Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ocak 2024

​Terörün gölgesi

Terör devleti İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanma süreciyle dünyanın gündemi allak bullak oldu. İsrail’in soykırım suçlarıyla ilgili önemli deliller toplayan Türkiye de, Irak’ın Kuzeyindeki hain bir terör saldırısı ile seçim gündemini de, ekonomi gündemini de, Gezi hükümlüsü Can Atalay bahanesi ile CHP’nin DEMlemek istediği Anayasa gündemini de, hatta hatta yüz gündür devam eden, Siyonist BM düzeninin elimizi kolumuzu bağladığı, insanlık vicdanını kanatan Gazze’deki katliam ve soykırım gündemini de bir kenara itmek zorunda bırakıldı. 9 şehidimize, Irak ve Suriye politikalarına yeniden odaklandık. Şehitlerimize rahmet, kıyısında bucağından siyasi ve maddi menfaat için PKK terörüne sempati gösterenlere ise lanet olsun.

UAD’da soykırım davasının başladığı gün, ABD ve İngiltere’nin öncülük ettiği Refah Muhafızı operasyonu ortakları Kızıldeniz’de ticaret rotasını tehdit ettiğini öne sürdükleri Yemen’deki Husiler’i bombalayarak İsrail soykırımı davasından dikkatleri enerji ve ticaret koridorlarına çevirdi. Rusya’nın uyarısı üzerine Yemen saldırıları sadece bir uyarıdan ibaret kaldı.

ABD, İran’ı direk olarak hedef almak istemediği için Devrim Muhafızlarını ve desteklediği, Husileri, Hizbullahı, Haşdi Şabi’yi, Suriye’deki Şii milisleri vuruyor. Bölgede Şii hilalini ABD desteği ile oluşturan İran ise kapışmanın kendi toprakları dışında, sunni coğrafyada yaşanması için azami dikkati gösteriyor. Yani ne ABD direk İran’ın kuyruğuna basıyor, ne de İran ABD ve İsrail’i direk hedef alıyor.

Gazze’de soykırımı perdelemek için ABD kamuoyunu esir alan MOSSAD’ın üyesi olduğu açıklanan Jeffrey Epstein’in pislikleri ortaya saçıldı bir anda. Pedofili olduğu için 2016’da hakkında dava açılan 2019’da hapishanede şaibeli bir şekilde cesedi bulunan Epstein dosyalarında Clinton’dan, Trump’a ABD devlet başkanlarının, işadamlarının, iş ve sanat aleminden isimlerin küçük yaştaki kız çocuklarına tecavüzleri ve öldürmeleri gibi pislikler saçıldı ortaya. ABD derin devletini kontrol altına almak için saçılan bu pisliklerin karşılığında New York’ta 770 Eastern Parkway' adlı sinagogda tüneller ortaya çıkarıldı. Bir ucu çocuk müzesine çıkan tünellerde kanlı yataklar çocuk kanları polis tarafından hiç incelenmedi bile. Her iki olay da lağım farelerinin birbirlerine pazu göstermesinden ibaret kaldı.

Okullarında Filistinliler lehine gösteriler yapılmasına mani olmayan rektörlere atılan iftiralar mı dersiniz, İsrail lehine görüş bildiren 83 senatöre 120 bin dolar bağış mı dersiniz, Filistin lehine söz söyleyen Temsilcler meclisi üyelerinin görevlerine son verilmesi mi dersiniz. Yahudi sermayesi ve algı yapıcıları başta BM Güvenlik konseyindeki ülkelerin yöneticileri olmak üzere ulaşabildikleri herkesi adeta ablukaya aldılar. Mesela İsrail katliamlarına karşı ses çıkartan Fransa Başbakanı Elisabeth Borne görevinden istifa etmek mecburiyetinde bırakıldı. Yerine eşcinsel bir Yahudi olan Gabriel Attal getirildi. Attal, eşcinsel birliktelik içerisinde olduğu Stéphane Séjourné'yi Dışişleri Bakanı olarak atamaktan geri kalmadı.

Türkiye son üç haftada Irak’ın Kuzeyi’nde üç büyük terör saldırısı ile karşı karşıya kaldı. 22-23 Aralık terör saldırılarında 12 evladımızı şehit verdik. 19 Aralık’ta Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in Ankara ziyaretinden sonra, ABD üsslerinin Irak’tan çekilmesinin resmi olarak istenmesi ardından 12 evladımızı şehit verdik. Irak Dışişleri Bakanı Hüseyin’in iki gün önce ABD askerlerini savaşa gerek kalmadan çıkarmayı planladıklarını belirtirken İsrail, ABD askerlerinin bölgeden çekilmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını açıkladı. Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, Irak’tan çekilme gibi bir planları olmadığını söyledi. Yine Irak’ın Kuzey’inde 9 şehidi bu açıklamalardan hemen sonra vermemiz garip bir tesadüf mü sizce.

Türkiye’nin Irak ile kuracağı Ovaköy-Basra koridoru, ABD-İngiltere-İsrail ve bölgesel ortaklarının sömürü düzenlerini bitireceği için Türk askerinin sınırlarında terörü ezmesi istenmiyor. Bölgede dengeler o kadar pamuk ipliğine bağlı ki kim meşru kim gayrı meşru birbirine karışmış. Mesela Talabani’nin bacanağı Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid’in karısı Şahnaz İbrahim Ahmed’in PKK terör örgütüne verdiği destek herkes tarafından biliniyor. Ha keza Talabanilerin bölgede PKK terör örgütüne alan açmak için dron ve havaalanı ortaklığı dahil her şeyi yaptıkları başka bir gerçek. AB, ABD, İsrail takımının bölgede İslami yapılanma istemediği için Barzanileri oyun dışı bırakmak istemeleri seküler PKK ile bölgeyi dizayn etme arzuları işleri karmaşıklaştırıyor. Talabaniler Türkiye’de de ofis açacakları Channel 8 isimli bir tv kanalını da bu hafta 18 Ocak’ta yayına başlatmayı planlıyor.

Türkiye’nin onca harekata rağmen niçin hala operasyon yediğini sorarsanız, bence İran gibi Türkiye’de ABD ve Batılı güçleri karşısına almak istemedikleri için bunca şehit veriyor. Terör örgütü sızmaları Irak’ın Kuzeyinde M4 karayolunda varlık gösterme çabasından ibaret. İran’dan çıkan bir tır bu karayolu boyunca Şam’a hatta Lübnan’da Hizbullah’a kadar ulaşıyor. Yani Şii hilalinin Kuzey ayağı bu M4 karayolu. Türkiye’nin M4 Karayolunda hakimiyet kurması durumunda buna İran’da, Suriye’de, ABD’de, PKK terör örgütü de karşı çıkıyor. Türkiye bu güne kadar yaptığı 4 operasyonda da sınırımızın 30 km güneyindeki bu karayoluna yaklaştırılmadı. Bu yüzden Münbiç, varılan mutabakata rağmen, ABD tarafından Türkiye’ye değil Ruslara teslim edildi. Eğer Türkiye bekasını güven altına almak istiyorsa önce bu M4 karayolunu güven altına almalı ve bölgedeki aktörleri buranın sahibi benim demeli. Aksi takdirde başkalarının kurdukları oyunlarda figüran, yaptıkları operasyonlarda ise savunmacı konumunda kalırız. Şayet Fırat Kalkanı operasyonunda Tel Rı fat ve Münbiç’e uzatılmış olsa ve M-4’ün bir bölümü kontrol altına alınmış olsa idi, İran’ın Esed’e desteği bu kadar rahat olmazdı. Esed’in de PKK terör örgütü ile petrol ve yol güzergah anlaşmalarına gerek kalmazdı. Hem Esed, Hem İran, Hem de terörü destekleyenlerin işleri daha da zorlaşır, bölge halkının Türkiye’ye itimadı daha da artardı.

Kim ne derse desin, Gerek Irak ‘Musul-Kerkük-Kandil’ petrol ve gaz yatakları, gerek se de Suriye’deki enerji kaynakları tıpkı Akdeniz’de olduğu gibi ABD, İsrail ve İngiliz şirketlerinin iştahını kabartıyor. Emperyalistler buralardan pay alamayacaklarını anladıkları an bölgeye huzur ve güven gelir. Aynel Arap’ta Lafarge başta olmak üzere terör örgütünün ekonomik altyapısının vurulması iyi bir başlangıç. Eğer terörün gölgesinin üzerimizden kalmasını istiyorsak, Türk güneşinin o bölgede doğmasını sağlamalıyız. Vesselam…..