Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2964.47
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Şubat 2013

Terörün finansman kanunu

Terörün Finansmanının önlenmesi amacı ile geçen hafta meclis genel kuruluna getirilen kanun alelacele meclisten geçti. BM'nin "tehditleri" ile yasalaştırılan bu kanunun bu ülke menfaatine olmadığı kesindir. Bu ülke menfaatine olmayan bir kanunu bu ülkenin meclisini oluşturan milletvekilleri yasalaştırmışlardır.

Bu kanun ne getirmektedir? Neden çok tehlikeli bir kanundur? Uygulama nasıl olacaktır? BM Güvenlik Konseyine üye devletlerin terörist olarak adlandırdığı şahıs ve tüzel kişilerin (dernek, vakıf, şirket vs.) isimleri Türkiye'ye verilecek ve Türkiye'de bu gerçek veya tüzel kişinin tüm mal varlığını donduracaktır.

Türkiye Güvenlik Konseyinde üye olmadığı için öncelikle kendisine verilen kağıtta yazılı isimlerin ekonomik olarak yaşantısını donduran bir şalter görevi görecektir. Zira bu konuda itiraz hakkı dahi bulunmamaktadır. Türkiye bu kanunla Egemenlik hakkını devretmiştir. Birinci sakınca budur. Sayın Başbakanın Güvenlik Konseyine tüm ülkeler üye olmalıdır mevcut durum sakıncalıdır şeklinde beyanları ortada iken bu kanunun çıkartılarak ülkemiz vatandaşlarının ve de tüzel kişilerinin ekonomik güvenliğinin başka devletlerin istihbarat örgütlerine bırakılması kabul edilemez bir düzenlemedir.

Anayasamızda, ceza yasalarımızda düzenlenmiş olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karaları ile güvence altında alınan arama ve yakalama ancak Mahkeme Kararı ile yapılabilirken kişinin malvarlığına hiçbir mahkeme kararı olmadan el konulabilecektir. Tüm finansal hareketlilik durdurulabilecektir. Mülkiyet hakkı, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı başta olmak üzere gerçek ve tüzel kişileri koruyan birçok düzenleme bu kanun ile ortadan kaldırılmıştır. İkinci sakınca da budur.

Bu kanun 11 Eylül anlayışının oluşturduğu ve tüm dünyayı tek merkezden istedikleri şekilde yönetmek isteyen ABD ve İsrail'in bir zaferidir. Daha kötüsü ise bu kanunun çıkmasında oy kullanan birçok milletvekilinin kanunun amacının PKK ile mücadele olduğunu sanmalarıdır. Oysa bu kanunun PKK ve PKK'nın finansal kaynakları ile uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır.

2008 krizi ile başlayan süreçte Türkiye Arap devletleri ve Afrika ile ticaretini ve ekonomik bağlarını güçlendirdi. Ancak bu bağların güçlenmesinde bölgede bulunan Türk STK'larının ciddi katkısı oldu. Günümüzde devletler her şeyi kendi eli ile yapmamakta, birçok şeyi sivil toplum kuruluşları yapmakta, devlet ise doğan bu güven ortamında üst yapıları inşa etmektedir. Türkiye STK'ların bu çalışmaları devletin de desteği ile birçok alanda bu bölgelerde varlığını hissettirmeye başladı. Bu durum ekonomik olarak bölgede sömürü düzenini devam ettirmek isteyen başka ülkelerin buralara girmesinden o bölgelerle bağlantıya geçmesinden rahatsız olan ABD ve İsrail'in karşı hamlesinin somut karşılığıdır.

Şimdi ne yapmak gerekmektedir. Kanun çıktı yapacak hiçbir şey kalmamış mıdır? Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanının bu kanunu onaylamaması için her türlü girişimde bulunulmalıdır. Eğer sayın Cumhurbaşkanı da bu kanunu onaylar ise o zaman Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu denenmelidir. Bunun için Hukukçular Derneği ve Uluslar arası Hukukçular Birliği olarak gerekli çalışma yapılmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmek için randevu çabası ve kanunun onaylanmasına karşı da dava dilekçesinin hazırlanması devam etmektedir. Bu kanun Ak Partinin yapmaya çalıştığı ne var ise yerle bir edebilecek kadar zararlı küresel ergenekonun eline verilen çok büyük bir kozdur. Bu nedenle kanunun iptali için sonuna kadar mücadele edilmesi gerekmektedir. 1 mart tezkeresinde halkın vekillerinin mecliste yaptığını bu sefer halkın kendisi STK'ları aracılığı ile yapmalı özgür Türkiye'nin insanları olarak bu oyunu bozmamız gerekmektedir.