Terörizme Karşı Bir Ve Biz Olmak Yolu
Türkiye, 2017 yılına korkunç bir terör saldırısıyla girdi. DAİŞ Terör örgütü, İstanbul'da Reina isimli ünlü eğlence yerine düzenlediği korkunç terör katliamı sonucunda kırk insan hayatını kaybederken, yetmiş insan ağır şekilde yaralandı. Reina katliamı, DAİŞ'in ülkemize karşı düzenlediği ilk büyük eylem değildir. DAİŞ, şimdiye kadar ülkemize karşı birçok katliam gerçekleştirmiş, birçok insanımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. DAİŞ, Türkiye ve İslam dünyasına düşman bir örgüt olarak ortaya çıkmış ve şimdi de bu özelliğini koruyarak varlığını devam ettirmektedir. DAİŞ, ülkemize ve İslam coğrafyasına olan düşmanlığını gelecekte de devam ettirecektir. DAİŞ, Türkiye ve İslam düşmanlığı temelinde var olan ve bundan beslenen bir terör çetesidir.
DAİŞ, yılbaşı gecesi ülkemize saldırarak yeni yılda da ülkemize yönelik saldırılarını devam ettireceği mesajını vermiştir. Türkiye'nin bütün toplumsal grupları ve farklılıkları, DAİŞ'in hedefindedir. DAİŞ, Türkiye'yi topyekun düşman olarak gördüğü gibi, toplumumuzun da birlik içinde DAİŞ başta olmak üzere FETÖ, PKK-TAK, DHKP-C başta olmak üzere bütün terör örgütlerini emperyalizmin piyonu düşmanlar olarak anlaması lazımdır. Hiçbir terör örgütü ve eylemi arasında ayırım yapılamaz. Benim teröristim iyi, senin teröristin kötü şeklindeki anlayış ve yaklaşımlar, karşılaştığımız büyük terör tehlikesinin gerçekliğinden gafil olma halinin ötesinde bir hıyanet ve dalalet durumunu ifade etmektedir.
DAİŞ, Reina'da bir yaşam tarzı katliamı gerçekleştirmemiştir. DAİŞ, Reina'da bir Türkiye katliamı gerçekleştirmiştir. DAİŞ terörizmi, laiklik, batılılık ve din dışılık temelinde meşru ve gayri meşru yaşam tarzı tartışması yaratmayı amaçlayarak terör vahşetini meşrulaştırmayı hedeflemektedir. Reina katliamı ile seküler yaşam tarzları arasında hiçbir ilişki ve ilinti kurulamaz. Reina saldırısı, dindarıyla, seküleriyle, Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Karadenizlisiyle, Egeliysiyle bütün Türkiye'ye yönelik olarak gerçekleştirilen derin bir vahşet olarak değerlendirmek lazımdır.
Terör örgütleri, şimdiye kadar gerçekleştirdikleri terör saldırılarıyla ülkemizin iç ve dış politikasını değiştirtmeye çalışmaktadırlar. Ülkemizin terör saldırılarının en büyük hedefi olmasının nedeni, Suriye savaşıdır. PKK-TAK, Kayseri ve İstanbul-Beşiktaş katliamlarıyla Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki operasyonlarını durdurmayı amaçlamaktadır. Benzer biçimde DAİŞ'de, Reina vahşetiyle ülkemizin Fırat Kalkanı Operasyonunu durdurmayı ve Türkiye'nin Rusya ile birlikte öncülük ettiği Suriye'deki ateşkes ve çözüm sürecini bozmayı hedeflemektedir. FETÖ, Rusya Büyükelçisini öldürmek suretiyle Türkiye'yi uluslararası düzeyde çaresiz hale getirmeyi istemektedir. Ülkemiz içinde yapmış oldukları vahşi terör eylemleriyle Türkiye'yi zayıflatarak ve etkisizleştirerek iç ve dış politikalarımızı dizayn etmeye kalkan terör örgütlerine, toplum ve devlet olarak hiçbir şekilde fırsat ve imkan vermemeliyiz. Türkiye, 15 Temmuzda FETÖİST darbe ve işgale geçit vermediği gibi, DAİŞ başta olmak üzere terörizmin hiçbir türüne de geçit vermeyecektir.
DAİŞ terörizmi, dini, bir öfke, intikam ve yıkım aracına dönüştürmüş durumdadır. DAİŞ'in dini, terörizmin emrinde bir araç olarak kullanması, bu terör çetesine hiçbir şekilde meşruluk, haklılık ve kutsallık sağlamamaktadır. DAİŞ dahil hiçbir terör örgütünü ve eylemini, seküler ve modern dünyaya duyulan öfkenin bir sonucu olarak açıklayamayız. DAİŞ tarzı terör örgütleri ve ideolojileri, insana, hayata ve dünyaya duydukları nefretten beslenmekte ve bu nefret sonucunda insanı, hayatı ve dünyayı yıkmak için her türlü çılgınca yolu denemektedirler. Terörizm ve dinin, şiddet ve kutsalın hiçbir şekilde bir araya getirilmeyeceğini ısrarla ortaya koyan insani, ahlaki ve yapıcı bir anlayışın sürekli olarak ifade edilmesi hayati bir ihtiyaçtır.
DAİŞ, tekfircilik denilen tehlikeli silahı kullanarak ülkemizin ve coğrafyamızın insanlarını birbirine düşman hale getirmektedir. Terörizme karşı verebileceğimiz en işlevsel ve etkili cevap ve mücadele, birbirimizi tekfir etmemek, birbirimizi ötekileştirmemek, birbirimizi aşağılamamaktır. Dini ve ahlakı sahiden yaşamaya çalışarak olgun insanlar olmanın çabası içinde olmak, Aleviler dahil hiçbir mezhep ve inanç grubunu ötekileştirmemek, onlara karşı kışkırtıcılık ve ayrımcılık yapmamak, ülkemizdeki hiçbir sosyal grubu düşman ve hain olarak damgalamamak, seküler yaşam tarzlarından düşman icat etmemek, herkesin kendi hayatını nasıl yaşayacağına kendisinin karar vermesi gerektiğini benimsemek, insanın insana düşmana olamayacağını sadece Şeytanın insanın apaçık düşmanı olduğu gerçeğini idrak etmemiz gerekmektedir.
DAİŞİZM diyebileceğimiz terör zihniyeti ve ideolojisi, ülkemiz ve İslam coğrafyası için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye'nin ve İslam coğrafyasının büyük bir emperyalist yıkım yaşamaması için bu tehdide karşı uyanık ve hazırlıklı olmamız lazımdır. Cumhurbaşkanımızın tarihsel uyarısında olduğu gibi, Türkiye ve İslam coğrafyası emperyalist paylaşımcılığa karşı büyük bir istiklal savaşı vermek bilinciyle hareket etmek durumundadır. Dinamik ve aktif bireylerden ve gruplardan oluşan birbirine kenetlenmiş derin bir toplum olmak için Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bu anlayışı hepimizin idrak etmeye çok ihtiyacı vardır: "Herkes bir arkasındakinin önünü açarak, bu fedakarlığı yaparak bu riski alarak ilk adımı atmalıdır. Herkes yerinde sabit kaldığında varlık içinde yokluk çekmeye mahkum oluruz. Gelin ülkemiz için, vatanımız, milletimiz için hep birlikte harekete geçelim." Terörizme ve emperyalizme karşı ayakta kalmanın yolu, biz olarak bir olmaktan geçmektedir.