TERÖRE KARŞI TOPLUMSAL VE İNSANİ iTAHKİM
Terör yapıları, her gün ülkemizde yeni bir saldırı gerçekleştirmektedirler. Son intihar saldırısı sonucu İstanbul-İstiklal Caddesi'nde dört insan hayatını kaybederken, 36 insan yaralandı. Diyarbakır, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere şehirlerimiz terör saldırılarının hedefi olmuş durumdadır. Son Brüksel katliamı, terörün dünyanın her yanında bütün insanlığı hedef aldığını göstermektedir. Ülkemizde ve dünyada teröre karşı sahici bir insani işbirliğine ihtiyaç vardır.
Almanya ve Amerika'ya ait bazı diplomatik birimlerden kendi vatandaşlarına yönelik yapılan terör saldırıları uyarıları, ciddi ve kaygı verici bir şekilde tartışılmaktadır. Kendi idari ve güvenlik birimlerimizin uyarılarından ziyade yabancı ülkelerin diplomatik kurumlarının uyarılarının referans haline gelmesi yeni bir durumdur. İdari ve güvenlik birimleri, topluma sağlıklı bilgiler sunan ve zamanında uyarılar yapan yeni bir iletişim sistemi kurmalıdırlar.
Ankara ve İstanbul saldırıları, ülkemiz hakkında Türkiye'nin Pakistanlaşması denilen tehlikenin güçlü bir olasılık olduğunu göstermiştir. Afganistan işgali ve iç sorunlar nedeniyle terör örgütleri, Karaçi ve Lahore gibi Pakistan'ın büyük kentlerinde istedikleri zaman istedikleri yerde terör saldırıları gerçekleştiriyor ve bombaları patlatıyorlardı. Son terör saldırılarıyla terör örgütleri, Türkiye'nin her yanında istedikleri an istedikleri yerde terör saldırısı gerçekleştirebilecek güçte olduklarını göstermeye çalışmaktadırlar. Terör örgütleri, topluma yönelik saldırılarla kendilerini kudreti göstermeye çalışırken toplumu ve devleti aciz ve çaresiz kılmaya çalışmaktadırlar. Terör örgütlerinin toplum üzerinde kurmak istedikleri güç kuşatmasına imkan verilmemelidir. Toplum ve devlet, teröre karşı güçlü bir direniş hattı oluşturmalıdır.
Ankara ve İstanbul saldırıları sonrası yaşadığımız durum, güvenlik-özgürlük-refah üçgeninin birbirinden ayrılmaz olduğunu göstermiştir. Terör saldırıları, insanların güvenlik ihtiyacının karşılanmasını imkansız hale getirerek özgürlük ve refah durumlarını yavaş bir şekilde kaybetmelerinin zeminini ve şartlarını hazırlamayı hedeflemektedir. Teröre karşı toplumumuzun güvenliğini, özgürlüğünü ve refahını birlikte savunma farkındalığıyla hareket edilmelidir.
Şırnak, Nusaybin ve Yüksekova gibi yerleşim yerleri, ölüm kokan kentler olarak tanımlanmaya başladı. Hayat buralarda ateş altında devam ettiriliyor, keskin nişancıların yerleştirildiği mahallelerden bahsediliyor ve barut fıçısına dönüştürülmüş sokak ve evlerden söz ediliyor. Birçok yerde hayatın herkes için cehenneme çevrildiği bir durum ile karşı karşıya bulunmaktayız. Suriye'de kendilerine faaliyet gösterecekleri bir cennet bulan terör örgütleri, bütün Türkiye'yi doğudan batıya cehenneme çevirmek için faaliyete geçmişlerdir. Suriye savaşının en yıkıcı sonucu, Suriye'nin ülkemize karşı yapılacak terör saldırılarının üssü haline gelmiş olmasıdır. DAİŞ-PKK-TAK, Suriye savaşını fırsat bilerek ülkemize karşı eş zamanlı çok yönlü bir saldırı dalgası başlatmışlardır.
Ankara katliamından hemen sonra gerçekleşen İstanbul-İstiklal saldırısıyla terör örgütleri, saldırılarının sistematik ve kurumsallaşmış olduğu mesajını vermektedirler. Terör saldırılarından sonra yaşanan şok ve travma atlatılmadan yeni bir saldırının olması, şiddet ve terörün psikolojik ve sosyal açılardan kanıksanmasına ve rutinleşmesine neden olmaktadır. Terör ve şiddetin kanıksanması ve rutinleşmesi tehlikesinin en önemli sonucu, ortak toplumsal zeminin zayıflaması ve tahrip olmasıdır. Terör, bireysel ve sosyal olanı birlikte tahrip etmektedir. Toplumsal zeminin en büyük yıkıcısının terör ve şiddet olduğu bilinciyle, psikolojilerimizde terörün kanıksanması halinin oluşumuna hiçbir şekilde izin vermemeliyiz. Başka bir ifade ile herkes, teröre karşı kendisini güçlendirecek bir psikolojik savaş vermelidir. Terörün hepimize dayattığı öğretilmiş çaresizliğe karşı, kendimizi güçlendirdiğimiz bir psikolojik direnişle karşı koyabiliriz.
Terörün amacı, hayata korkuyu ve yılgınlığı egemen kılmaktır. İnsanlara, hayatı ve mekanları dar etmektir. Yaratılan kitlesel korkuyla şehirlerin ıssızlaştırılması sağlanmaktadır. Terör yapıları, Ankara ve İstanbul gibi metropollerin ıssızlaşan hayalet şehirler olarak sunulmasını sağlamaya çalışmaktadır. Daha büyük bir resim olarak Türkiye'nin ıssızlaşan cansız ülke bir algısının dünyada oluşması hedeflenmektedir. Bu zor zamanda, Türkiye'nin canlılığından hiçbir şey kaybetmediğinin dünyaya gösterilmelidir.
Şiddet yapılarının ülkemize karşı tertiplediği intihar eylemlerinin hiçbir siyasi ve ideolojik amacı gerçekleştirmeyeceği açıktır. Ölüm ve yıkımdan başka bir sonuç üretmeyen intihar eylemleriyle gençlerimize sözde ideolojik amaçların gerçekleşmesini vaat eden şiddet yapılarının ideolojik ve düşünsel çözümlemelerinin yapılması, gençlerimize daha anlamlı, sahih ve yapıcı değer çerçevelerinin sunulmasına ihtiyaç vardır.
Ankara-İstanbul saldırılarına baktığımızda DAİŞ ve TAK örgütlerinin yapmış oldukları intihar eylemleriyle, birbirlerini karşılıklı olarak yeni eylemlere teşvik etmeye çalıştıkları görülmektedir. Türkiye'nin tek bir örgüt yerine şiddet yapılarının oluşturduğu şer eksenine karşı bütüncül bir terör ve şiddetle mücadele stratejisi geliştirmesi bir gerekliliktir.
Şiddet ve intihar saldırılarının amacı Türkiye'yi çıldırtmak, küçültmek ve anormalleştirmektir. İntihar, öz yıkım ve hendek şeklindeki yollarla demokrasi, toplum ve siyaset geriletilmeye ve daraltılmaya çalışılmaktadır. Teröre karşı demokrasinin, hukukun ve özgürlüklerin derinleşmesini sağlayan geniş sivil siyasi reform hamleleriyle etkili bir karşılığın verilmesi mümkündür. Demokratik sivil siyasetin şiddetle mücadelesinin etkin bir şekilde sürdürülmesine imkan veren, hepimizin birey olarak içinde yer aldığı biz kimliğinin belirleyici olduğu bir toplumsal tahkime ihtiyaç vardır.