Terör Piyasasının Eli Kanlı Tüccarları
Türkiye’de kendisine terör üzerinden rant devşiren ve terör üzerinden iktidar kurmaya çalışan bir kitle var. Bu kitlenin içinde uyuşturucu baronları, siyasiler, silah tüccarları, devlet memurları ve sözde işadamları var.
Bu noktada FETÖ ihaneti ve PKK terörü yan yana konulursa ne demek istediğimiz sanırım daha iyi anlaşılacaktır. 40-50 yıldır Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia eden sözde silahlı Kürt hareketi, bütün insani değerleri ayaklar altına alarak kan ve gözyaşı üzerinden kendisine bir menfaat şebekesi kurdu. Bu menfaat şebekesi kirli yüzünü bazen uyuşturucu ticaretinde, bazen de mecliste vekil olarak gösteriyor. Esas misyonları ise ülkeyi parçalamak ve bu kirli siyaset üzerinden kendilerine meşruiyet alanı açmak. Şimdilerde HDP ve CHP üzerinden kendisine siyasi ve toplumsal meşruiyet alanı açmaya çalışan bu emperyalist maşası kuklalar, sosyalist kimliklerinin arkasına sığınarak yıllarca Amerikan değirmenine su taşıdılar. Amerikan emperyalizmi silahlı Kürt hareketini kendi bölgesel çıkarları için kullandı. YPG gibi yapıları terör örgütü olarak görmeyen ABD, yıllarca PKK’ya destek verdi. Avrupa’daki hamileri ise ABD’den farklı bir yol seçmediler. Gelecekte kurulması planlanan büyük İsrail için yem olduklarının farkına varmayan sıradan saf Kürtler oyuna getirildiler ve kirli bir tezgahın içine figüran olarak itildiler.
PKK ve HDP’nin kaymak tabakası bir eli yağda bir eli balda Amerikan ve İsrail korumacılığı altında günlerini gün ettiler. HDP’li milletvekillerinin çocukları dünyanın en cazibeli turizm merkezlerinde havuz başlarında sefa sürerken, sıradan Kürt vatandaşların çocukları ellerine silah verilerek dağa sürüldüler. 13-14 yaşında kız çocuklarını dağa yollayan boynu kravatlı HDP baronları, orada tecavüze uğrayan bu çocuklar için kıllarını bile kıpırdatmadılar. Şimdi bu boynu kravatlı takımı kalkmış hâla Kürt milletinin haklarından bahsediyor. İşin acı tarafı bunların içinde başörtülü, dindar kisveye saklanmış münafıklar da var. Nasıl bir vicdan taşıyorlar ki olan biten bütün bu rezillik karşısında hâla sessiz kalabiliyorlar. Burada akla ilk gelen şey, durumdan memnun oldukları ve Kürt halkının acıları üzerinden kendilerine konformist bir hayat inşa ettikleri. Demek ki devletin kendilerine hasbelkader açtığı siyasi zeminde elde ettikleri rahat ve konfor, halkın yaşadığı dramı görmelerine engel teşkil ediyor.
FETÖ’de de benzeri durum yaşanmadı mı? Okullarında çalıştırdıkları öğretmenlere asgari ücreti reva görürken kendileri son derece lüks bir hayat yaşamadılar mı? Cemaatin kaymak tabakası yüksek gelirlerle, zevk ve konfor içinde yaşarken tabandaki “şakirtler” Asya’nın Afrika’nın bilmem neresine “hizmete” sürülmedi mi? Üniversitede yardımcı doçent olarak çalışan Adil Öksüz isimli şahsın en son bindiği araç öyle memur maaşıyla alınacak cinsten bir araba değildi. Bu derenin suyu nereden geliyordu? Nereden geldiği belliydi, esnafın, işadamının Allah rızası olarak tasadduk ettiği paraları cebellezi ederek kendilerine masa-kasa-nisa üçlüsünden kuleler inşa ettiler. HDP’deki tezgahın aynısı yani. Ağalar lüks ve safahat içinde yaşarken, ayak takımının açlıktan nefesi kokuyordu! Birisi sosyalist, yani sözde sosyal adaletten yana, öbürü Müslüman, o da sözde sosyal adaletten ve adil bölüşümden yana! Ama hepsi sözde! İş uygulamaya gelince herkes çıkarının peşinde! Ortada büyük bir kandırmaca var. Kandırılanlar ise sıradan, işinde gücünde vatandaşlar…
İki örgüt de nihai olarak nereye hizmet ettiler? Emperyalistlere, Türkiye düşmanlarına, küresel baronlara, Yahudi lobilerine... Cemaat görünümlü ihanet şebekesi 15 Temmuz’da ülkeyi işgalin eşiğine getirirken, sözde Kürtçü PKK ise masum Kürtleri katlederek İsrail’in emellerine hizmet etti. CIA’nın Orta Asya ve Afrika temsilcisi gibi hareket eden cemaat kirli yüzünü 15 Temmuz’da, İsrail ve ABD’nin çıkarlarına hizmet eden HDP ise kirli yüzünü Doğu ve Güney Doğu’da belediyeleri aldıktan sonra ortaya koydu. PKK’ya açıkça, pervasızca destek veren HDP’li belediyelerin kepçeleri şehirlerde PKK’ya hendek kazarak teröre verdiği desteği açıkça ortaya koydu. Dağ kadrolarına maaş veren belediye başkanlarının maskeleri Allah’tan erken düştü de devlet gereken her yere kayyum atadı. Zannettiler ki biz istediğimiz gibi at koştururuz, kimse bize dokunamaz.
Oysaki devlet sabreder, zamanını bekler uygun bulduğu noktada en sert şekilde gerekli müdahalede bulunur. Nitekim bulundu da! Demirtaş ve ortakları hapiste, hendek kazdıran belediye başkanlarından kimisi hapiste kimisi görevden alındı. Meclisteki uzantılarına da sanırım yakın zamanda sıra gelecektir. Zira milli irade ve devletin kadim aklı, bu eli kanlı terör tüccarlarına daha fazla göz yummamalıdırlar. Aklı başında hiçbir vatandaşın bu çapulcu terör tüccarlarını meclis çatısı altında görmeye daha fazla tahammülü yok!