Terör destekçileri ve HDP davası…
Kırk yıla aşkındır
aziz vatanımız ve milletimiz şer çetelerinin,
terör ve PKK’nın saldırısına uğruyor. Hak aramak bahanesiyle yakıp yıkıyorlar,
öldürüyorlar, ülkemizin kaynaklarını tüketiyorlar. Siyasi uzantılarıyla da varlıklarını
sürdürüyorlar. Maruz kaldığımız bu terör ve kötülük çeteleri asıl gücünü
nereden alıyor?
Kuşkusuz bu çokuluslu kötülüğün ve terörün destekçileri ABD ve Batı’dır.
Önce terör yandaşlarına bölgede mağdur ve mazlumluk edebiyatı ile zemin
kazandırdılar. Bu ülkenin tüm imkânlarından yararlandıkları halde doymayıp
sürekli talep ediyorlar. Vali, kaymakam, bakan hatta cumhurbaşkanı oluyorlar
yetmiyor. Soralım bir Kürt kardeşimiz ne istedi de olmadı. İstanbul’da, İzmir’de,
Antalya’da yaşayan bir vatandaşımızla aynı haklara ve hukuka sahipler. Ancak bunlara ne verirseniz verin amaçları
başkadır. Bölücülük ve ayrılıkçılık yapıyorlar…
Bölge halkıyla bu ülkenin çatısı altındayız. Kaderimiz de bir,
kederimiz de. Sevinçlerimiz ortaktır. Her ikimize de ait olan şeyi çalmaya çalışmak
iyi niyet göstergesi olabilir mi? Biz, birlik beraberlik derken ayrılıkçı anlayış
ayrılık diyor. Kardeşlik anlayış ve tavrımıza rağmen Türkiye’nin bir tarafını
kopartma ve bölme derdindedirler.
Türkiye’nin bağımsız ve güçlü olması istenmiyor.
Hiç şüphe yok ki PKK çokuluslu bir terör projesidir.
Amaçları Türkiye’yi zayıflatarak Batıya ve ABD’ye bağımlı hale
getirmektir. Türkiye’nin istikrara kavuşmasını, büyümesini ve Uluslarası
aktör olması istenmiyor. PKK ve destekçileri Türk Kürk ayırımı
yaparak bizi biz yapan, millet ve ümmet yapan değerlere saldırıyorlar.
Nihai hedefleri Türkiye’yi bölmektir.
Geçmişte bölgede rahmetli Erbakan’ın “öfkede ölü gibi,
müsamahada deniz gibi ol” kardeşlik ve ümmetçi tavrı engel olmuştu. İslam’ın
kardeşlik harcı kuvvetliydi. Bu bilinç Sayın Erdoğan’la birlikte devam
ettirilmiş olup Kürtler kimliklerine ve anadillerine kavuşmuştur. Önlerindeki
engeller kaldırıldı. Türkiye’nin Batı bölgelerinde ne varsa Doğuda da o var.
Bölgeye yatırımlar yapıldı. Yollar, havaalanları, fabrikalar en önemlisi de
huzur ve barış geldi.
Geçmişten bir
anekdot. Bingöl’deki bir
mitinginde “Kürtçe konuşmak istiyoruz” pankartını gören rahmetli Erbakan,
pankartı açan adamı çağırı ve şu soruyu sorar:
“Gel bakalım, Kürtçe konuşup ne anlatacaksın?”
Sonra adam der ki, “Halkımızın özgürlüğünü, devrimi, önderimiz Apo’yu anlatacağım.
Sonra Erbakan, bunun üzerine şu cevabı verir.
“Benim yanındaki korumam da bir Kürt’tür.”
O adamın yanlışını, hatasını, takip ettiği kişilerin
yanlış yolda olduğunu bir güzel anlattıktan
sonra der ki, peki tamam, dediklerin yeterli, “Sen değil Kürtçe, Türkçe de
konuşsan gafilsin ve zarardasın.”
Ve döner yanındaki Kürt korumasına sorar; sen anlat bakalım, Kürtçe konuşsan bu millete ne
anlatırsın? Koruması ise şöyle cevap verir, “Allah, Peygamber, birlik ve
beraberliği, adalet, ahlâk ve İslam kardeşliğini…”
Erbakan ise tamam
der, “Sen değil Kürtçe veya
Türkçe, İbranice bile konuşsan başımın tacısın…”
Bu alıntıyı niye
yaptım?
Bu ülkenin
tahammül ve kardeşlik tavrına rağmen geçenlerde bir TV kanalında geçmişte İslamcı kimliği ile bilinen Altan
Tan’ın ifadeleri talihsizliktir. Tan’ın geçmişte ümmetçi kimliğinin yerini ayrılıkçı
ve Kürt milliyetçiği aldığı görülüyor.
Kürtler bizim
ahretlik kardeşlerimizdir. Etle tırnak gibiyiz. Bunun muhteşem örneğini de Çanakkale’de ispatladık. Şükür ki bu
bilinç bölgede ağırlıkta var. Bu nedenle ne PKK ne de HDP kardeşlik duvarımızı
yıkmayı başaramamıştır.
Gelelim içerde PKK’nın varlığını sürdürmesine yardımcı olan HDP’ye kapatma davasına. Bugüne kadar hiçbir kapatma davası çözüm olmamıştır. HDP’ye bir mağduriyet zemini gerekçesinden kaçınılmalıdır. HDP’ye her türlü kaynağın kesilmesi, güçlü bir siyasi mücadeleyle birlikte Diyarbakır anneleri örneğinde olduğu gibi güçlü sivil toplum kuruluşları örgütlenmelidir.