Terör ağzı
“Sonra
cinsi bozuk, ahlâkı fena, / Bir sürü türedi, girdi meydana. / Nerden
çıktı bunca veled-i zinâ?/ Yuh olsun bunların ham ervâhına!”
Joe BİDEN, uşaklarının
iplerini çözdü.
Dokuz yıl önce idi;
28
Aralık 2011’de FETÖ’nün Uludere katliamından
kırk bir gün sonra…
7 Şubat 2012 MİT Müsteşarını tutuklayıp onun
üzerinden de Başbakan’ı ameliyat
masasında tutuklamayı planladılar.
Şimdi
de (Şubat 2021) akıllarınca Boğaziçi Üniversitesi Rektörü’nü istifa ettirip Cumhurbaşkanı’nın
da istifasını isteyecekler…
Senaryo
aynı…
Terör ağzı…
FETÖ, Gezi kalkışmasında hayatını
kaybeden Berkin Elvan’ın ailesine 11
Mart 2014’te başsağlığı mesajı yayımladı. Aslında bu mesaj terör
örgütlerineydi, masum bir çocuğun istismarıydı.
30 Mart Mahallî
seçimlerinde de diğer terör örgütleriyle ittifak halinde seçimi sabote etmeye yeltendi.
Bugün
Boğaziçi Üniversitesi’ni hangi
yalanların arkasına saklanarak işgale kalkışıyorlarsa o günde aynı yalanlarla İstanbul Adliyesi’nde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alıp şehit
ettiler.
Bu
cinayetin azmettiricilerinden biri de şüphesiz ki FETÖ’dür.
Gezi’deki ittifak bugün de devam
ediyor.
FETÖ
elebaşı, Başcasuz o günlerde ‘başsağlığı’ adı altında yayımladığı,
devletin kamu güvenliğini sağlamaya dönük tedbirlerini gereksizmiş gibi
gösteren fitne ve istismar bildirisinde şöyle diyordu:
"Sağduyu ve uzlaşıyla örgülenmesi
gereken devlet aklının öfke ve kine mağlup
olduğu zor günler geçirmekteyiz. Bu nefret
atmosferi, toplumun muhtaç olduğu sevgi, sükûnet ve birbirini anlama
çabasını ortadan kaldırmakta; yukarıdan
aşağıya doğru çatışmacı bir üslubu telkin etmektedir. Bir AVM inadıyla başlayan hadiseler teskin
edileceğine kutuplaştırıcı bir dille
körüklenmiş ve bugüne kadar birçok gencimizin hayatını kaybetmesine sebep
olmuştur. (…)..bugüne kadar pek çok acıyla dağidâr olmuş ama temkin ve teyakkuzunu korumayı başarmış alevi
kardeşlerimize sabrı cemil niyaz ederim."
Görüldüğü
üzere FETÖ, ‘temkin’ ve ‘teyakkuz’ kelimeleri üzerinden Alevî vatandaşları kışkırtmak
amacındaydı.
Bugün
de Boğaziçi Üniversitesi’ni işgale
kalkışanları aynı dille teşvik etmekteler, korumaya almaktalar, masumlaştırmaya
çalışmaktalar. “Yiğidim, aslanım, halk kahramanım” sözleriyle pohpohlayarak Emperyalizmin tetikçileri
terör örgütlerine militan devşirmeye devam etmekteler.
Teröriste
“bu ülkenin çocukları, bizim çocuklarımız”
diyerek onlara çocuk masumiyeti
izafe etmek, eşcinselliğin siyasi
versiyonudur.
Kukla da kuklacılar da yalanlar da
aynı.
FETÖ’nün bu açıklamasından bir yıl
yirmi gün sonra DHKP-C terör örgütü,
Mehmet Selim Kiraz’ı 31 Mart 2015’te şehit etti.
Bugün
algı unsuru olarak kullandıkları ‘ aşağı,
yukarı’ kelimeleri o gün de aynen ‘yukarıdan
aşağıya’ olarak kullanıldığı görülmekte.
Boğaziçi
Üniversitesi’nin işgal edilmek istenmesi, ülkenin işgal edilmek istendiği
darbelerin bir uzantısıdır.
Nasıl
ki Gezi doğa sevgisi değilse, Boğaziçi Üniversitesi’ne karşı
girişilen saldırının sebebi de elbette rektör ataması değildir.
Bundan
önceki rektör nasıl atandıysa bu atamada da aynı kurallar işletildi:
Cumhurbaşkanı atadı.
Sadece
bu üniversitede değil, onlarca üniversitede aynı yetkiyle rektörler göreve
başladı.
İki
gün önce on iki rektör daha atandı.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, (O günlerde öğretim üyeleri
oylamaya katılıyorlardı.) bir oy alanı rektör atamıştı. İtiraz eden olmadı.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü’nü rehin almaya kalkışanlar Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı makamında şehit eden terör örgütü militanları olmaları
tesadüfi bir durum mu?
Terör bültenine
dönüşen malum basın, o günlerde de “Bizi
buna mecbur ettiniz.” manşetiyle cinayeti meşrulaştırma çabasındaydı.