Tereyağından bombalar yapmak
İlk Dünya Savaşı başında, Şili’den ithal edilen Nitrat’ı, ‘gübre üretiminde mi yoksa bomba yapımında mı kullanalım?’ tartışması ABD dışişleri bakanını istifa ettirmişti.
Bakana göre
nitratsilah değil, gübre üretiminde, tereyağı yapımında kullanılmalıydı.
‘Silah mı
tereyağı mı?’ tartışması böyle başladı…
Hitler’in
silah arkadaşı Hermann Göring, tereyağı alamadıklarını söyleyen Almanlara "Tereyağı yemeyin şişmanlatır, demir
güçlü millet meydana getirir" demişti.
Türkiye’de
soracak olursak;
Savunma
sanayimizi mi güçlendirelim yoksa, ‘Millet
aç!...’nümayişlerine teslim mi olalım?
Üzerimize
fırlatılma ihtimali her geçen gün artan füzeleri bertaraf edecek savunma
kalkanı mı yapalım, çocuklarımızın beslenme çantasının standartlarını mı
tartışalım?
Nereden
baksan zor sorular…
Gönül ister,
enerjide dışa bağımlılıktan kurtularak, savuna sanayimiz güçlenirken çarşı pazar
şenlensin, millet ihtiyaçlarına ucuza, fazlasıyla ulaşabilsin…
Olmuyor,
olamıyor…
Enerjide
dışa bağımlı Türkiye’nin ortasındaki ateş çemberinin zorladığı mecburiyetler
var…
Terörü
bertaraf etmeye harcanan bütçeyle memleket uçtan uca tereyağı fabrikalarıyla
donatılabilirdi.
Türkiye’nin
savunma harcamaları NATO ülkeleri arasında yedinci sırada.
Haydi sor;
Harcananparayla
kaç yıl/ton tereyağı üretilirdi?
Türkiye
Pandemi, asrın felaketi deprem yaralarını sarmakla uğraşırken Ukrayna - Rusya
savaşıyla ekonomik krize giren Avrupa Birliği’nin toparlanma sürecini
beklenilen seviyeye çıkaramamasının sıkıntılarını yaşıyor.
Almanya pandemide
girdiği resesyonla uğraşıyor.
Avrupa
Birliği, ülkemizin ihracat - ithalat toplamında yüzde 41'lik oranla ilk sırada…
İçine
girdiğimiz ekonomik krizin, satın alma gücünün azalması, fiyatların fırlaması,
enflasyonunun dizginlenmekte zorlanılmasının tek sebebi yok demek istiyorum…
Zorluklara
rağmen yaralar sarılıyor…
Ekonomide
hedef, 2025 sonunda enflasyonu yüzde 20'nin altına indirmek.
Öncelik ekonominin
dış kırılganlığını azaltmaktı.
Başarıldı…
Geçen mayıs
ayında 57 milyar dolara çıkan cari açık, 19milyar civarına indirildi.
Cari açık
azaldıktan sonra hamle, Türkiye’nin uluslararası rezervlerinde yaklaşık 90
milyar dolar üzerinde iyileşme sağlamak oldu.
Dış
kırılganlık azalınca uluslararası rezervler artmaya başladı.
Aşırı yüksek
risk primi 700 puandan 270'in altına indi.
İyileşmenin
gözle görülür hale gelmesi Türkiye’nin uluslararası rezervlerindeki artışa bağlıdır.
Bakan Şimşek
sürekli vurguluyor, “Zor günleri geride
bıraktık, finansal riskleri yöneterek, önemli eşiği aştık…”
Fiyatlarda
artış hızı yavaşladı.
Düşünün, 11
ilimizi yerle yeksan eden depremin ekonomik zorluklarıyla mücadele ederek çıkılıyor
selamete…
Deprem
sonrası bölgeden yıl boyu tonlarca hafriyat taşındı…
Zorunlu
göçlerle şehirlerini terk etmek mecburiyetinde kalanlar ülkenin konut arz
dengesi sarstı…
Kiralar depremzedenin
gözünün yaşına bakmayan fırsatçılar sebebiyle fırladı…
Deprem
bölgesine yığılan iş, işçi, malzeme, gıda ihtiyacıyla pandemiyle kopan tedarik
zinciri yerine oturtulamadı…
Deprem
bölgesinde yılsonuna kadar 201 bin konut teslim edilecek. Gelecek sene 250 bin
ilave konut yapılacak.
İş, işçi,
malzeme, nakliye yoğunluğu hâlâ deprem bölgelerinde…
Mücadele tek
cephede değil, her cephede…
Asıl mücadele,
enerjide dışa bağımlılığı azaltabilmek…
Türkiye
yüzde 67 oranında enerjide dışa bağımlı...
Ekonominin sürekli
büyüyor olmasını göz önüne alırsak, önceki yıllara oranla enerjide dışa
bağımlılığımız zor, masraflı, uzun süren gayretlerle azalsa dahi yeterli değil.
Sözün özü;
Savaş Gazze’den
Lübnan’a, Irak’a, Suriye’ye sıçrayarak sınırlarımızı dayanmak üzereyken aklımızı
başımıza devşirmemiz gerekiyor.
Kısır,
bencil, obez, faydasız tartışmaları kenara bırakarak, ‘Ülkem, devletim, milletimin menfaatine neler yapabilirim, hainin, gafilin,
kâfirin, işgalcinin hareket alanını nasıl daraltabilirim?’ sorusuna uygun
cevaplar bulmamız gerekiyor.
Meselelerin
değil, çözümlerin parçası olmamız gerekiyor.