Terapi
Radyolara sırtımızı çevirmeye hakkımız yok. Ki onlar, yıllar boyunca “Arkası Yarın”larla, “Bir Roman Bir Hikâye”lerle, inanç, kültür, sanat ve tiyatro saatleriyle, velhasıl titizlikle hazırlanmış enva-i çeşit programlarla ruhumuzu besleyip durdu. Televizyonların hükümranlığından sonra radyolara burun kıvıranlar çıktı. Hâlbuki ev hanımları yemek pişirirken yine radyo dinliyor, yolculuklarda yine bu 20. Asrın harikası baş tacımız. Çobanlarımız bile, kavala eşlik eden radyo türküleriyle sürülerini ahenkle yürütüyor.
Erkam Radyo’yu devamlı olarak dinliyorum. Çok iyi programlar var ama biri var ki hakikaten dinlerken istifade ediyor, âdeta bitmesin istiyorum. Çalışırken dinlediğim ve huzur duyduğum “Gönül Sadâsı” programından bahsediyorum. Sadettin Ökten ile Kemal Sayar Hocaların sohbet ve muhabbet ettiği bu nezih program, pazartesi günleri saat 19.00’da, perşembe günleri ise tekrarı 17.00’de başlıyor.
Sevilen ve sayılan psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar takdir gören televizyon programları da yaptı. 15-20 yıl önceydi bir programda buluşmuş idik. Bir de Sayar’ın kitapları var sevilen, takip edilen. İlk elde okuduklarıma bakıyorum: Kalp Zamanı, Karanlıkta Görmek, Hüzün Hastalığı, Özgürlüğün Başdönmesi, Başı Sınuklar İçin Kılavuz, Merhamet. Yazarımızın Sadettin Ökten ile birlikte kaleme aldıkları eserler de çok değerli: Gönül Çalab’ın Tahtı, Dem Bu Demdir Saat Bu Saat, Âleme Bir Yâr İçin Âh Etmeye Geldik.
Kemal Sayar modern psikiyatriyi iyi bilen bir hekimimiz. Ama bununla birlikte bizim iç dünyamıza da vâkıf, manevi ve moral duygularımızdan haberdar bir tabib-i hâzık’tır. Geçmişten günümüze uzanan tıp ilminin bizde nasıl tezahür ettiğinin farkındadır. Bizim medeniyet odaklı şifahanelerimizi bilen bir ilim insanı olarak hastalarıyla çok sağlam iletişim kurabiliyor. Onları can kulağıyla dinliyor ve teşhislerini, tespitlerini ondan sonra yapıyor. Zaten bu güven duygusu olmazsa muayenelerden de bir netice alınamıyor. Hasta, hekimine mutlak itimat ve itaat etmek zorunda. O zaman şifaya açılan ışıklı yolu bulabilir. Güven şart. Tabii yine de asıl Şâfi’nin inayetiyle ve O’na dualarla sığınarak...
Kemal Sayar’ın bütün eserlerini kültür dünyamıza kazandıran Kapı Yayınları, şimdi de Terapi’yi vitrinlere taşıdı. “Kültürel Bir Eleştiri” alt başlığıyla okurun istifadesine sunulan kitabın önsözü şu satırlarla başlıyor: “İnsanla karşılaşmak ve onların anlattığı hikâyeleri dinlemek büyüleyici bir deneyimdir. Her insanın içinde ne denli büyük bir âlem gizlendiğini o hikâyeleri dinleyerek öğrenirsiniz.” Yazarımız, kitabı yazma fikrinin nasıl ortaya çıktığını şöyle açıklıyor: “Bu kitabı yazma fikri, farklı terapi tecrübelerini ve yaşadıkları kimi hayal kırıklıklarını benimle paylaşan danışanlarım sayesinde oluştu.”
Kemal Sayar’ın hekim-hasta münasebetleri hakkındaki görüşü çok mühim: “İyi bir hekim-hasta ilişkisinin sırrı, hastalarımıza ‘insan olarak’ değer vermekten, onların yaşadığı ıstıraba saygı duymaktan ve bu ıstırabın onlar için biricik olduğunu anlamaktan geçer.”
Kitapta konu başlıkları çok. Ama hiç olmazsa bir kaçını sıralayalım: “İhtimam Ahlakı”, “Terapinin Zaferi”, “Narsizm Kültürü”, “Modern Kibir”, “İçimizdeki Çocuk”, “Ötekini Fark Etmek”, “Radikal Empati”, “Bir Hedef Olarak Duygudaşlık” Tabii bu başlıklar, deryadan birkaç katre. Kitabın özünü ihtiva eden tanıtım satırlarını okumalıyız: “İnsanın insanı pek az dinler hâle geldiği günümüz dünyasında psikoterapi eşsiz bir karşılaşma imkânı sunar. Kimileri o odaya teyit edilmek için gelir; duygu, düşünce ve davranışlar konusundan uzmanlık kesbetmiş biri onu onaylayıp boşuna yaşamadığını söylesin, mutsuzluğun yükünü üzerinden alsın diye bekler. Kimisi derinlerindeki mağaralarına gerçekten inmek ve kendi karanlığıyla yüzleşmek isterken kimileri de yalnızca hikâyelerini dinleyecek bir kulak arar. Oysa psikoterapi, sahici bir ilişki ve gerçek bir karşılaşmaya yaslanabildiği ölçüde işe yarar. Sahici bir karşılaşma ise terapistin donanımıyla da ilgilidir. Kendi içine bakmayı bilen, zaaf ve kör noktalarıyla yüzleşebilen; kendisine dayanak kıldığı kuramın eksikliklerini fark edebilen bir terapist, daha sahici bir buluşma gerçekleştirebilir. Nitekim Batı modernitesinin bir ürünü olarak karşımıza çıkan psikoterapi kuramları, insanımıza mahsus incelik ve hassasiyetleri gözden kaçırıp yarardan çok zarar getirebiliyor.”
Kemal Sayar’ın şairliğini unutmayalım. Ses ve Yankı’da güzel şiirleri var. Şimdilik “Bebeğin Duası”yla yetinelim: “Allah’ım gönder şifa meleklerini/Düşsün alnımız ateşi/Hani yoktan var ettin/Lutf eyle var kalayım/Ya Şâfî/Suya giden ceylanlar gibi/Yuvarlansın da ömrüm/Su sesinin önünde/Kalbini bir gül için/Yakmak nedir bileyim/Ya Rabbi” Babanın iç geçirişi: “Ah, gözümün nuru gittin ve geldin/Sen gittin denizler çekildi/Geldin ve ırmakların suyu çoğaldı/Dedim ki bir baba bu kadar seviyorsa oğlunu/Kimbilir Allah/Ne kadar çok seviyordur kulunu.”