Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Temmuz 2020

Teoriyi Pratiğe, İlmi Amele Dönüştürmek

Resmi mekteplerden mezun olan herkes şunu iyi bilir ki, okullarda okutulan kitâbî bilgi yani teori, çoğu zaman gerçek hayatta ya da piyasada işe yaramaz. Tecrübe, diğer adıyla “piyasa deneyimi” ise iyi teorisyen üretmez. Aralarında çoğu zaman ilgisizlikler, karşıtlıklar ve çatışmalar vardır. Uyum durumunun vaki olduğu ise pek nadirdir. Bu iki alanı uyumlaştırabilen adamların sayısı ise oldukça sınırlıdır. İyi teorisyen zor da olsa bulunur, iyi uygulamacı az da olsa bulunur ama her ikisini mezcederek başarılı olan insan sayısı pek azdır.

Peki teoriye yani kitabi bilgiye hiç mi ihtiyacımız yok? Tabii ki var. Hatta belli başlı doğal ya da sosyal kanunları öğrenmek adına elbette teoriye ihtiyacımız var. Ama kuru teori tek başına işe yaramıyor. Saha deneyimi de lazım. Mesela iyi bir siyaset bilimci olmanız, iyi siyasetçi olacağınız anlamına gelmez. Ya da iyi bir üniversitede MBA yapmış olmanız, piyasa başarısı için başlı başına yeterli değil. Onur derecesi ile işletme mastırı yapıp kocaman bir işletmeyi birkaç ayda batırabilirsiniz.

Okumak ya da tahsil yapmak “ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” çerçevesinde yapılırsa elbette insanı geliştirir. Ya da “ilim cehli giderir, eşeklik baki kalır” meşhur sözündeki “eşeklik kısmının diskalifiye edildiği” bir ilim tahsili, insanı başarıya götürür. Cehli gidermenin ötesinde insanı pişiren, insanı yetiştiren, bilgisini, görgüsünü artıran ilim elbette insana yarar sağlar. Ama amele dönüşmediği müddetçe onun da bir faydası yok.

Öyleyse tek başına tahsil görmek işe yaramıyor. Okumak, eleştirmek, sorgulamak, hakikat arayışına girmek ve ilmin hayatla olan bağlantısını çözmek gerekiyor ki elde edilen ilmin ya da teorinin insana faydası olsun. Bu hem dünyevi, hem de İslami ilimlerde böyle. Erdemli ve yaratılışın hikmetlerini sorgulayan bir doktorun hastasına yaklaşımı ile tıp ilmine salt pozitif bilim olarak bakan bir doktorun davranış biçimi elbette aynı olmasa gerektir.

Ya da manevi değerlerine bağlı, dürüst bir tüccar ya da işletmeci ile pür kapitalist bir tüccarın davranış biçimi aynı olmayacaktır. Harward teorileri ile yetişmiş bir işletmecide eğer İslam ahlakı yoksa kâr ve kazanç uğruna her türlü pespayeliği göze alması kaçınılmaz hale gelir. Bu adam bir süre sonra insanlığa zarar veren ama öbür yandan kapital biriktiren bir “homoeconomicus”a dönüşür. Öyleyse sadece teori ile donanmak yetmiyor; hem ilim, hem irfan, hem de hikmet sahibi olmak için arayışa girmek gerekiyor.

Teorisiz pratik kör, pratiksiz teori de topaldır derler. Bunlar ideal planda birbirini tamamlaması beklenen iki önemli arkadaştırlar. Teori, insana daha sistematik, daha bütüncül ve daha ilmi bakmayı öğretir. İş uygulamaya gelince siz teoriyi olduğu gibi pratiğe dökemezsiniz. Ama teoriden aldığınız bilgi ve ilhamla uygulamayı daha kaliteli hale getirebilirsiniz. Bu yüzden ilim bilmeli ama ilmi amele dökecek yetkinliğe de sahip olunmalı. Hem dünyevi hem uhrevi planda bu yetkinlik insani ve İslami gelişim için vazgeçilmez bir meziyettir.

Bir davranış ya da alışkanlığın haram olduğunu bilmeyen bir Müslüman, uygulamada hem kendisine, hem de başkalarına zarar verir. Biliyor ama uygulamıyorsa, yani bilgisini eyleme dönüştürememişse zarar hem dünyevi, hem uhrevi açıdan ikiye katlanır. Burada kişi hem bireye hem topluma zarar verir hale gelir. Öyleyse kuru bilgi düzeyinde kalan ve içselleştirilerek davranışa dönüşmeyen her bilgi anlamsız ve kadüktür.

Mesela dünyevi bir örnek verelim: Kalite kavramını, kalite standartlarını ve kaliteye ilişkin bütün literatürün teorik bilgisini almış bir üniversiteli, yarın öbür gün bir işletmede bir departmanın başına geçtiğinde eğer aldığı kalite bilgisini uygulamaya dökemiyorsa, yani bunu içselleştirip davranışa dönüştüremiyor, fiiliyata dökemiyorsa o zaman o aldığı teorik eğitimin pek fazla bir kıymeti olmasa gerektir. Öyleyse Allah Resulü’nün duası olan “Ya Rabbi faydasız ilimden sana sığınırım” demek kalıyor geriye.

Hayatımızın hangi alanında olursa olsun, bilgiyi amele dönüştürebilen ve ürettiği değerden dünyevi ve uhrevi kazançlar sağlayabilen insanlar topluluğu olabilmek olsun temel dileğimiz. Zira, faydasız ilimden Allah’a sığınırız!