Teoloji ve şiddet
Antropolojik bir faaliyet olarak din, insanın siyaset, ekonomi, toplum, eğitim, özel hayat dahil bütün tecrübeleriyle ilişkilidir. İnsanlar, dini, tarih boyunca ekonomik, sosyal ve siyasal mücadeleleri için işe yarar bir araç olarak kullanmışlardır. İktidar olmak ve tahakküm etmek için şiddet dahil her türlü yola başvuran insanlar ve yapılar, din adına şiddeti meşrulaştırmışlar, yüceltmişler ve yaygınlaştırmışlardır. Günümüzde de dini kullanarak, şiddeti meşrulaştırma ve yaygınlaştırma pratiğinden vazgeçilmemektedir. Dinin şiddeti meşrulaştıran, yaygınlaştıran ve yoğunlaştıran bir araç olarak kullanılması, teolojinin şiddetle özdeş olması şeklinde bir sonuç doğurmaktadır. Kendisini şiddetten ayıran din ve teoloji, neredeyse yok gibidir. Her din ve teolojide, az veya çok şiddetle birlik ve bütün olma damarı güçlü bir şekilde mevcuttur.
İnsanın bu dünyadaki varoluş amacı, kendini gerçekleştirmektir. Savaş,
şiddet, fanatizm ve yıkımın hiçbir türü, insanın kendini gerçekleştirme amacına
hizmet etmemektedir. Adalet, sevgi ve
barışın gerçekleşmesi için belirli ölçülerde ve gerekli şartlarda şiddet
kullanımının meşru olduğunu savunan yaklaşımlar, insanın varoluş amacı olan
kendini gerçekleştirmeyi inkar etmekten başka bir şey değildirler. Adaletin,
sevginin ve barışın gerçekleşmesi için şiddet ve savaşı gerekli meşru araçlar
olarak kullanmaya gerek yoktur. Savaş ve şiddet, her türlü şart altında insan
haklarına ve barışa aykırı olduğu gibi, insanın kendini gerçekleştirme
imkanlarını ortadan kaldıran şer ve kötülüklerdir.
Şiddete şiddetle karşılık vermenin, devlet ve örgüt destekli şiddetin beslenmesi
için teolojiden getirilen referansların hiçbir geçerliliği, haklılığı ve
meşruiyeti bulunmamaktadır. Siyasal liderler, yaptıkları savaşları geçmiş
yüzyıllara ait kaynaklarda geçen teolojik referanslarla meşrulaştırmaktadırlar.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Yeşaya kehanetini gerçekleştirmek için
savaş yaptığını iddia etmesi, Tevrat’ın İşaya kitabının savaş ve şiddeti
meşrulaştırmak için referans olarak kullanıldığının günümüzdeki önemli bir
örneğidir. Netanyahu, bu refransla uyguladığı savaş politikasına bütün
Yahudilerin ve Hristiyanların desteğini almayı amaçlamaktadır. Geçmişte
yazılmış bir kitaba, kaynağa veya inanca referans vererek şiddeti
meşrulaştırmanın hiçbir geçerliliği yoktur.
Sosyal, duygusal, fiziksel, maddi, silahlı ve ekonomik şiddetin hiçbir
meşruiyeti yoktur. Bir tarafın çocuklar, kadınlar ve yaşlılar başta olmak üzere
sivil masum insanlara yönelik gerçekleştirdiği terörist şiddeti, teolojik
olarak meşrulaştırmak mümkün değildir. Düşman tarafı cezalandırmak veya onlara
ağır bir bedel ödetmek için yapılan intikam ve şiddet eylemlerinin ve
politikalarının ahlaki ve hukuki hiçbir meşruiyeti bulunmamaktadır. Teoloji ve şiddet
alanının radikal bir şekilde birbirinden ayrılması, şiddeti meşrulaştırmaya
çalışan teolojilere karşı net bir insani duruşun ortaya konması, günümüzün çok
önemli acil ihtiyacıdır.
Teolojinin görevi, insanın insana karşı yaptığı şiddeti meşrulaştırmak,
yaygınlaştırmak ve yoğunlaştırmak değildir. Teolojinin asli görevi,
insanın insana ve doğaya karşı yapmış olduğu her türlü şiddeti gayri meşru, hukuk ve ahlak dışı olarak
ilan etmektir. Teolojinin asli görevi, şiddete alet olmayı reddetmektir.Teoloji,
insanların zihinlerine gerekli
olduğunda şiddet kullanmanın meşru olduğu
fikrini yerleştirmenin aracı olmamalıdır. İnsanın insanı öldürmesinin veya
insanın insana karşı şiddet kullanmasının hiçbir akli, ahlaki ve insani temeli
bulunmamaktadır. Zihinlere şiddet kullanmanın
meşru olduğu fikri yerleştikten
sonra insanları, şiddet kullanmaktan alıkoymak neredeyse
imkansızlaştırmaktadır. Şiddet zihniyetini besleyen bir teoloji, insanlığı yıkıma götüren tehlikeli bir araç
olmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Hiçbir insan, doğal olarak bir cezayı hak etmemektedir. Hak edilmiş ceza,
alınması gereken intikam veya verilmesi gereken ders gibi söylemlerin hiçbir
manevi veya ahlaki geçerliliği ve kesinliği yoktur. Kutsal adına yapılan savaş ve şiddet, insanları katılaştırmakta,
acımasızlaştırmakta ve vahşileştirmektedir. Teoloji, insanı vahşileştirme aracı
değildir. İnsanı vahşileştiren bütün teolojiler, benim-onun ayırımı yapılmadan
reddedilmelidir.