Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2998.73
BIST 100
9417.55
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Kasım 2023

Teoloji ve kültür

Din ve kültür arasında çok girift ve kompleks bir ilişki vardır. Din ve kültürü birbirinden ayırmak mümkün değildir. Din yoktur, din kültürü veya kültürel din vardır. Din, her antropolojik kurum gibi kültür içinde tecrübe edilir, anlamlandırılır ve geliştirilir. Din, insanlığın uzun bir tarihi olan sosyal ve kültürel sistemi ve kurumudur. Kültür üstü hiçbir din yoktur. Bütün dinleri, kendi kültürel bağlamları içinde anlamlandırmak ve değerlendirmek lazımdır. Sembolleriyle, mitolojileriyle, kaynaklarıyla, doktrinleriyle, kurumlarıyla, kimlikleriyle, anlam çerçeveleriyle ve politikalarıyla dinler, kültürel kurumdurlar ve sistemdirler.İnsan ilişkilerinde kültür, şemsiye bir olgu olarak insan hayatının bütün alanlarını kapsamaktadır. Kültür olmadan ortaya çıkan ve gelişen hiçbir din yoktur. Din, şemsiye bir alan olarak kültürün altında yer almaktadır. Kültür şemsiyesinin dışında veya üstünde yer alan veya varolan bir dini olgu veya tecrübe yoktur. Her dinin bir kültürel çerçevesi vardır. Her kültürde de bir dini boyut mevcuttur.

Dünyada, bütün toplumu tek başına kapsayan bir din yoktur. Sadece dini kurallara ve pratiklere göre yaşayan hiçbir toplum da yoktur. Dinin toplumdaki yeri, bağlama göre değişmektedir. Bazı bağlamlarda dini otoritenin ve kimliğin diğer kültürel unsurlardan daha baskın ve belirleyici olduğunu söylemek mümkündür. Dinin unsurları ve kültürün unsurları sürekli olarak karşılıklı olarak birbirini etkilemekte, değiştirmekte ve şekillendirmektedir. Din, bir tecrübedir. Din, kültürü ve toplumu kontrol etme ve yönetme aracı değildir. Dinin tek başına bütün kültürü şekillendirmesi, antropolojik ve sosyal açılardan mümkün değildir. Dinin bütün toplumu ve kültürü tek başına şekillendirmesine ihtiyaç olmadığı gibi gerek de yoktur. Diğer kültürel unsurlar gibi din de, insanların anlam, ahlak ve maneviyat dünyalarına katkıda bulunabilir.

Dinin başı, ortası ve sonu kültürdür. Din, kültürün bir parçasıdır. Kültür, dinin her şeyidir. Din ve kültür, içiçe geçmiş şekilde birbirlerini şekillendirmekte ve etkilemektedirler. Bir kültürel bağlam içinde farklı dinlerin ve inançların ortaya çıkması mümkündür. Bir din, farklı kültürler içinde farklı biçimler ve muhtevalar kazanmaktadır. İnsan ilişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan din, toplumu ve kültürü çok boyutlu olarak derinliğine etkilemektedir.Dini tecrübenin çoğulluğunun nedeni, tamamen farklı olan bireylerin ve grupların, farklı kültürel bağlamlar içinde dini tecrübe etmeleridir. Bundan dolayı dünyada dinlerden daha fazla dini kimlikler ve tecrübeler vardır.

Kimlik olarak din ve kültürün değişmez özlere sahip oldukları sanılmaktadır. Özcülük, dinlerde ve kültürlerde merkezi değişmez doğruların olduğunu ve bu doğruların dini ve kültürü tanımladığını iddia etmektedir. Dinlerde ve kültürlerde zaman ve mekanüstü özcü doğrular yoktur. Bütün kimlikler, kaynaklar ve tecrübeler, kendi özgün tarihsel ve kültürel bağlamı içinde değerlendirilir. İnsanın yaşadığı her şey, kişinin karakteri ve durumuyla sınırlıdır. Kültürel ve dini tecrübede belirleyici olan şey, karakter ve durumdur.

Din, kültürel tecrübeyi ve mirası sürekli olarak modifiye edebilmektedir. Dinin en önemli özelliklerinden birisi, kültürel mirası sürekli olarak değiştirebilme gücüne sahip olmasıdır. Birçok sosyal grup, dinlerinin pratiklerini derinliğine uygulamakta ve pratikleriyle kültürel yapıda ciddi değişikliklerin olmasına neden olmaktadırlar. Dinin kültürel durumu değiştirmesi, din-kültür ilişkisinde önemli bir noktadır.

Din, kültür içinde konuşmaktadır. Din adına söylenilen her şeyin bir kültürel bağlamı ve kaynağı vardır. Kültürel bağlamı ve kaynağı olmayan hiçbir şeyi dinler söylememektedir. Dinin söylediklerini, kültürdışı ve kültür üstü olarak algılamak ve anlamak, aslında kültürü ve dini birlikte anlamamak demektir.