Teoloji ve kültür
Din ve kültür arasında çok girift ve kompleks bir
ilişki vardır. Din ve kültürü birbirinden ayırmak mümkün değildir. Din yoktur,
din kültürü veya kültürel din vardır. Din, her antropolojik kurum gibi kültür
içinde tecrübe edilir, anlamlandırılır
ve geliştirilir. Din, insanlığın uzun bir tarihi olan sosyal ve kültürel
sistemi ve kurumudur. Kültür üstü hiçbir din yoktur. Bütün dinleri, kendi
kültürel bağlamları içinde anlamlandırmak ve değerlendirmek lazımdır.
Sembolleriyle, mitolojileriyle, kaynaklarıyla, doktrinleriyle, kurumlarıyla,
kimlikleriyle, anlam çerçeveleriyle ve politikalarıyla dinler, kültürel
kurumdurlar ve sistemdirler.İnsan ilişkilerinde kültür, şemsiye bir olgu
olarak insan hayatının bütün alanlarını kapsamaktadır. Kültür olmadan
ortaya çıkan ve gelişen hiçbir din yoktur. Din, şemsiye bir alan olarak
kültürün altında yer almaktadır. Kültür şemsiyesinin dışında veya üstünde yer alan veya varolan bir dini olgu veya
tecrübe yoktur. Her dinin bir kültürel çerçevesi vardır. Her kültürde de bir
dini boyut mevcuttur.
Dünyada,
bütün toplumu tek başına kapsayan bir din yoktur. Sadece dini kurallara ve
pratiklere göre yaşayan hiçbir toplum da yoktur. Dinin toplumdaki yeri, bağlama
göre değişmektedir. Bazı bağlamlarda dini otoritenin ve kimliğin diğer kültürel
unsurlardan daha baskın ve belirleyici olduğunu söylemek mümkündür. Dinin
unsurları ve kültürün unsurları sürekli olarak karşılıklı olarak birbirini
etkilemekte, değiştirmekte ve şekillendirmektedir. Din, bir tecrübedir. Din, kültürü ve toplumu
kontrol etme ve yönetme aracı değildir. Dinin tek başına bütün kültürü
şekillendirmesi, antropolojik ve sosyal açılardan mümkün değildir. Dinin
bütün toplumu ve kültürü tek başına şekillendirmesine ihtiyaç olmadığı gibi
gerek de yoktur. Diğer kültürel unsurlar gibi din de, insanların anlam, ahlak
ve maneviyat dünyalarına katkıda
bulunabilir.
Dinin başı, ortası ve sonu kültürdür. Din, kültürün
bir parçasıdır. Kültür, dinin her şeyidir. Din ve kültür, içiçe geçmiş şekilde
birbirlerini şekillendirmekte ve etkilemektedirler. Bir kültürel bağlam içinde
farklı dinlerin ve inançların ortaya çıkması mümkündür. Bir din, farklı
kültürler içinde farklı biçimler ve muhtevalar kazanmaktadır. İnsan
ilişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan din, toplumu ve kültürü çok
boyutlu olarak derinliğine etkilemektedir.Dini tecrübenin çoğulluğunun nedeni,
tamamen farklı olan bireylerin ve
grupların, farklı kültürel bağlamlar içinde dini tecrübe etmeleridir.
Bundan dolayı dünyada dinlerden daha fazla dini kimlikler ve tecrübeler vardır.
Kimlik olarak din ve kültürün değişmez özlere sahip
oldukları sanılmaktadır. Özcülük, dinlerde ve kültürlerde merkezi değişmez
doğruların olduğunu ve bu doğruların dini ve kültürü tanımladığını iddia
etmektedir. Dinlerde ve kültürlerde
zaman ve mekanüstü özcü doğrular yoktur. Bütün kimlikler, kaynaklar ve
tecrübeler, kendi özgün tarihsel ve kültürel bağlamı içinde değerlendirilir.
İnsanın yaşadığı her şey, kişinin karakteri ve durumuyla sınırlıdır. Kültürel
ve dini tecrübede belirleyici olan şey, karakter ve durumdur.
Din, kültürel tecrübeyi ve mirası sürekli olarak
modifiye edebilmektedir. Dinin en önemli özelliklerinden birisi, kültürel
mirası sürekli olarak değiştirebilme gücüne sahip olmasıdır. Birçok sosyal
grup, dinlerinin pratiklerini derinliğine uygulamakta ve pratikleriyle kültürel
yapıda ciddi değişikliklerin olmasına neden olmaktadırlar. Dinin kültürel
durumu değiştirmesi, din-kültür ilişkisinde önemli bir noktadır.
Din, kültür içinde konuşmaktadır. Din adına
söylenilen her şeyin bir kültürel bağlamı ve kaynağı vardır. Kültürel bağlamı
ve kaynağı olmayan hiçbir şeyi dinler söylememektedir. Dinin söylediklerini,
kültürdışı ve kültür üstü olarak algılamak ve anlamak, aslında kültürü ve dini
birlikte anlamamak demektir.