Temsili demokrasilerde muhalefet kültürü
Demokrasi kültürünü belirgin yapan, tüm siyasal sistemlerin baş aktörü olan iktidarın yanında, iktidara karşıt görüşte olanların temsilcisi olarak atanan muhalefet partilerinin varlığıdır. Çok partili siyasal sistemin bir sonucu olarak ortaya çıkan muhalefet partilerinin, sadece fiili varlık göstermesi yeterli değildir.
Modern dünyada, muhalefet partilerinin asli görevi, fiili
varlığıyla iktidarı meşrulaştırmak ve doğallaştırmak değil; iktidarın
politikalarına alternatif sunarak, iktidarı değiştirebilmektir. Ancak Türk
demokrasi tarihi muhalefetin, iktidarın anlamlar dünyasındaki negatif anlamları
dışında, farklı anlamlar ifade edemediği bir siyasal konjonktür yaratmıştır.
Temsili demokrasinin ortaya çıkması ve dünya ölçeğindeki
gelişimi oldukça karmaşık, uzunca bir süreç izlemiştir. Batı’da Magna Carta,
Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform hareketleri, Sanayi Devrimi, Aydınlanma
düşüncesi ile İngiliz, Amerikan ve Fransız Devrimleri egemenlik kaynağının
halka ait olduğu düşüncesinin ortaya çıkmasına ve gelişimine önemli katkılar
sağlamıştır.
Modern dönemdeki bu gelişmeler genel ve eşit oy ilkesinin
geçerli olduğu, siyasal iktidarın seçimle belirlendiği demokrasi düşünce ve
uygulamalarının derinleşmesini ve dünya ölçeğinde yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Demokrasiyi diğer düşüncelerden ayıran önemli unsurlardan
birisi muhalefet düşüncesine ve muhalif hareketlere olumlu yaklaşımı olmuştur.
Zamanla demokrasi ile muhalefet birbirinin olmazsa olmazları
kabul edilmiştir. Muhalefet kavramı düşünce ve kurum olarak geniş bir kapsama
sahip olmasına karşın temsili demokrasilerde siyasal partilerce yapılan
muhalefet öne çıkmıştır
İktidar olma bütün rejimlerde olduğu gibi demokrasilerde
nihai süreçtir. Özgür muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. Demokratik
yönetimlerde siyasal iktidar karşısında hep bir muhalefetin var olması dışında
siyasal muhalefet ile demokrasi arasında bir birinin varlığını tamamlama ve
sürdürülebilirliği hususunda bir iç içelik durumu söz konusudur.
Siyasal muhalefet demokrasinin varlığı ve sürdürülebilirliği
için ne kadar gerekli ise siyasal muhalefet için de demokrasi o kadar
gereklidir.
Batılı terminolojideki anlamıyla gelişen muhalefet,
demokratik teoriyle ilişkili ve sistem içinde özel bir anlam ve yapı
kazanmıştır. Temsili demokrasinin yaygınlaşması, toplumdaki çok sesliliğin
görünür kılınması ve yaşaması, siyasal iktidarın denetlenmesi ve gücünün
sınırlandırılması ve toplumdaki siyasi dengenin kurulabilmesine yönelik çabalar
siyasal partilerin siyasal alandaki önemini artırmıştır.
Siyasal partilerin önemi siyasal alanda o kadar artmıştır
ki, demokrasi siyasal partilerin seçim kaybettikleri bir sistem olarak
tanımlanmıştır. Temel hak ve özgürlükleri tanıyan ve güvence altına alan demokratik
yönetimlerde iktidar olan parti veya partilerin yanı sıra mecliste bulunan
muhalefet partisi veya partileri yasama organının bir parçası olmuştur
Potansiyel bir iktidar kaynağı olarak varlığını sürdüren
muhalefet partilerine ayrılan faaliyet alanının varlığı ve sınırı çoğu zaman
demokrasinin belirleyici ölçütü kabul edilmiştir. Ancak evrensel demokratik
değerler olarak kabul gören ifade özgürlüğünün sağlanması, siyasal iktidarın
denetimi, keyfiliğinin önlenmesi, sivil toplum kurumları aracılığıyla siyasal
katılımın sağlanması göz ardı edilerek temsili demokrasinin sadece seçim
olgusuna indirgenmesi doğru bir yaklaşım olamaz. Çünkü bireysel özgürlüğün
sağlanması ile insan onuruna yaraşır bir hayat standardı sunulmasını esas alan
siyaset anlayışında muhalefet; ifade, basın ve örgütlenme özgürlüğünün zorunlu
bir gereği olduğu gibi iktidarın kötüye kullanılmasına karşı koruyucu
unsurlardan biri kabul edilmiştir.
Demokrasiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli
unsurlardan birisi, belki de en önemlisi, muhalif düşünce ve hareketlere yaşama
hakkı vermesi ve halkın istemesi durumunda da iktidarın muhalefete
devredilmesidir.
Siyasi partilerin toplumdaki kökleri ve etkinliği açısından
sınırlı bir altyapısı bulunan Türkiye’de tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkan
toplumsal ve siyasal ayrışmanın Batı’daki gibi ekonomik bir temel üzerine inşa
edilmemiş olması, ülkedeki iktidar muhalefet ilişkisini hem genel anlamda hem
de siyasi parti düzeyinde büyük ölçüde etkilemiştir.
Her ne kadar İktidarın belirlediği realitenin dışına çıkıp,
tabir yerindeyse kendi realite ve politik ilkelerini oluşturma şansı bulamayan
partiler, politika ve söylemleriyle iktidara alternatif oluşturamasa da demokratik
bir siyasetin dengesi ancak iktidar ve muhalefetin birlikte var olması ile
sağlanabilir.