Temiz direniş kirli işgal
Akdeniz’e sahili olan küçük bir coğrafyaya sürgün edilmiş 2 milyondan fazla kişi 17 yıldır dayanılmaz bir abluka altındaydı. İnsanlık tarihinde eşine az rastlanan bir kuşatmaydı bu. Saraybosna Sırplarca, Doğu Guta ise Suriye rejimi ve İran tarafından ablukaya alınmıştı. Hiç biri bu çapta uzun olmamıştı. Gazze, en temel ihtiyaçlarını bile kazdığı tünellerden getirmek zorunda olan bir şehir. Böylesine büyük bir kitleyi işsizlikle, açlıkla, yoklukla ve tacizle sürdürdüğü mücadele hep görmezden gelindi. Kuşatma altındaki Gazze’de ekini, nesli ve suyu zehirlemeye çalışan işgalci İsrail’e, durdurmadı/durduramadı.
Gazzelilerin her yaştan üyesi
muhakkak bir savaş görmüştür. Hiçbirinin hayatı güllük gülistanlık değildir.
İşsizlik had safhadadır. Kıyıya sürgün edilmiş bu insanlar, öyle bir kalabalık
içinde yaşarlar ki, iğne atsanız yere düşmez. Kimse bu halinden dolayı isyan
etmez. Sabrı da metaneti de büyük bedeller ödeyerek kuşanmış insanlardır.
Kur’an okurlar, hafızlık için yarışırlar. Tecazu içinde yaşarlar. İbadetlerine
de ihlasa da meyillidirler. Ümmetin izzeti ve şerefi için her dönem bedel
ödemek için bir adım ileri gitmeye tereddüt etmemişlerdir. İslam coğrafyasının
kitlesel olarak en nitelikli, en muttaki, en adanmış insanları bu coğrafyalarda
yaşar. Mescid-i Aksâ için ailelerini, mallarını ve canlarını fedâ etmekten
çekinmezler. Bu, onların seçimidir. Pek çok ülke vatandaşı gibi sinebilir, geri
çekilebilir, ara yol bulmak için tavizlerden dilediklerini seçebilirlerken
Gazzeliler, azimeti seçmeyi her vakit tercih etmişlerdir.
Salgın günlerinde akşamları
sokağa çıkamayan aralarda da kısa süreli sokak yasakları yaşayan, evde kaldığı
süre içinde daralıp bunalan, kendini psikiyatristlere bırakan yurdum insanı
Gazze’nin hâlini nasıl anlayacak? 17 yıl boyunca avuç içi kadar bir yerde
yaşamak zorunda bırakılıp, dışarıya adım attırılmayan, hemen herkesin unuttuğu,
gün be gün ölen/öldürülen bu insanların daha ne kadar sabretmesi bekleniyordu?
Tabutluk denebilecek bir
alana hapsolmuş insanlar 7 Ekim 2023 Cumartesi sabahı birden ayağa kalktılar.
Tabutu kırıp, üzerlerine dökülmüş toprağı aşıp düşman tarafından işgal edilen
topraklarına girerek baskın yaptılar. İşgalci İsrail’in Mossad’ını da Şin
Bet’ini de dünyanın en güçlü ordularından biri olan işgal ordusunu da boşa
düşürüp yüzlercesini öldürüp bir o kadarını da tutuklayarak Gazze’ye
getirdiler. Tutuklanan bu isimler bir haftadır Gazzeli olmak nedir? Gazze’de
yaşamak ne demektir? Sorusunu fiilen yaşayarak anlıyorlar. Karadan, havadan ve
denizden yapılan, neredeyse imkânsız bir operasyonu türlü yokluklarla icra eden
bu kişilerin yaptığı eylem, Dünya Savaş tarihine girecek türden derinliğe,
ayrıntılara ve inceliğe sahip. Aksâ Fırtınası adıyla icra edilen bu operasyon,
bir efsaneye dönüşmüş olan İsrail’in istihbaratını da ordusunu ve askerlerini
de psikolojik olarak çarptı. Tüm işgalcilerin dokunulabilir olduğu, nice az
topluluğun nice büyük toplulukları galebe çalabileceğini gösterdi. Hamas
direniş, psikolojik ve filli duvarları yıktı. Bir ordu olmayan Hamas, su
borularından, geçmiş savaşların kalıntılarından elde ettiği malzemelerle,
dünyayı titreten bir işgal organizasyonunu nasıl sığınaklara
hapsedilebileceğini göstermiş oldu. Orduları, hava gücü, parası olan Arap
ülkelerinin halklarını da kendi yönetimlerini derinden sorgulatacak bu
operasyonun olumlu ve olumsuz sonuçları muhakkak olacaktır. Öyle ya da böyle
Aksâ Fırtınası sonrası tüm Dünya’nın gündeminin merkezinde unutulmuş Gazze,
işgal altındaki Filistin ve mahzun Mescid-i Aksâ yer alacaktır.
Hamas komutanı Ebu Ubeyde, operasyona
katılan direnişçilerin “kaza namazı olmayan” kişilerden seçildiğini söylemesi
bile direnişin temizliğini ve kalitesini ortaya koyar. Yıllardan beri yabancı
direnişçi kabul etmeyen, Filistin’in öz evlatlarından oluşan bu hareket,
korkunç abluka şartlarına, yer altında geçen yıllara rağmen yüksek insani
duyarlılıklarla hareket ettiğini görüyoruz. Hamas ile birlikte telleri aşan bir
takım kişi ya da grupların fevri davranışına karşı Direniş, bir ordu disipliniyle
çalışmış tarihin çok az göreceği bir fedakarlık anlayışıyla işgal altındaki
topraklara doğru huruç hareketi yapmışlardır. Gazze’den çıkıp Aşkelon’a,
Sderot’a giren binden fazla direnişçi “geri dönüşü olmayan” bu yolculuğa bile
isteye çıkmış ve kanlarını alem-i İslâm için akıtmışlardır.
(Aksâ Fırtınası harekâtının
sonuçlarını yazmaya devam edeceğiz)