Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Eylül 2018

Temel Strateji

Dünyada özellikle ABD’nin önderliğinde başlayan ve devam eden ekonomi savaşları var…

Böyle durumlarda güçlü olan ülkeler ayakta kalır.

Veya gelişmekte olan ülkelerden “fonlarını ve finans kaynaklarını doğru yöneten ve yapısal sorunlarına kanalize eden” ekonomiler kısa vadede zorlansa da orta ve uzun vadede daha da kazançlı çıkarlar…

Türkiye’nin savunma sanayiinde “sebep ve sonuç” itibariyle gelmiş olduğu nokta ve seviye bunun yakın geçmişteki en güzel örneklerinden biridir.

Stratejik hedefle başarı gelebilir…

ABD 2020 yılının sonuna kadar korumacı ekonomi politikasına devam edecek gibi görünüyor.

Bu durumda; kısa vadeli mali ve para politikalar ile çözümleri mutlaka geliştireceğiz.

Ancak böyle sıkıntılı hallerde hatta bu süreçlerden önce özellikle orta ve uzun vadeli teşvik ve önlem politikalarıyla yapısal ekonomik sorunlara doğrudan yönelmek gerekiyor.

En köklü ve en kesin çözüm ancak bu şekilde olur…

Bu bağlamda;

  • Üretim ve yatırım politikalarını yeni sanayi devriminin (Endüstri 4.0) getirdiği yeni bakış açısıyla değiştirmeyi hedeflemek gerekiyor.
  • Teknoloji yoğunluklu imalat yatırımlarını teşvik ederek uluslararası rekabetin içinde yer almak gerekiyor.
  • Ar-Ge harcamalarını artırarak ve inovatif imalat yöntemi geliştirerek katma değeri yüksek ürünler geliştirmemiz gerekiyor.
  • Bu doğrultuda teknoloji yoğunluklu mal ihracatımızın payını artırarak döviz girişini artırmamız gerekiyor.
  • Stratejik ve sektörel planlamayla ve teşvikle ithalatımızın yaklaşık yüzde 90’ına tekabül eden ara malı ve makine ithalatının yerli üretiminin desteklenmesi ile döviz çıkışımızı azaltmamız lazım geliyor.

Merkez Bankasının anlamsız aceleciliği…

Döviz artışı olmaya başladığından beri Merkez Bankasını politika uygulamalarında başarısız görenlerdenim.

Maalesef çok ciddi zamansız ve anlamsız belirlemeler ile ekonomiyi döviz spekülasyonuna karşı koruyamadığını düşünüyorum.

Koruma politikası, elbette her devletin ve yönetiminin kendi iradesi.

Ancak bu koruma politikasının merkezinde ABD olunca sıkıntının büyüğü burada saklı, haliyle…

Çünkü çağırdığı dolarcıklar ile tüm dünya ticaret yapıyor.

Bu koruma politikası agresif bir şekilde uygulanırsa daha da büyük sıkıntı…

Amerika da bunu yapıyor, zaten…

Yukarıda ifade ettiğim gibi ABD, 2020 yılının sonuna kadar korumacı ekonomi politikasına hem de agresif bir şekilde devam edecek...

Bu sürecin sonuna kadar FED’in faiz oranını % 3,5 seviyesine kadar çekeceğini tahmin ediyorum.

Bu da diğer ekonomilerden ABD’ye dolarlar kaçacak anlamına geliyor.

Şimdi Merkez Bankasına sormak gerek…

FED veya EURO bölgesi Merkez Bankaları faiz artırımına gitmemişken neden faiz oranlarını yüzde 6.25 oranında artırdın?...

Açıkçası artış oranını ortalama yüzde 2 seviyesinde bekliyordum. Ki, genel beklenti yüzde 2.5 seviyesindeydi.

Dolayısıyla bizim Merkez Bankası, barutunu boşa harcadı, yani…

En azından yüzde 2-2.5 seviyesinde bir artış yapsaydı; FED’in olası faiz artırımlarına karşı daha fazla hareket yeteneğine sahip olur ve ekonomiyi faiz maliyetine maruz bırakmazdı.

Zamansız bir planlamayla gereksiz fazla faiz artışı yapması; ülkemizin, insanımızın, ekonomimizin ve yatırımların “maliyetlerini” lüzumsuz bir şekilde zararımıza artırmış oldu…