Tekrar balyoz
Balyoz Darbe Planı ile ilgili olarak yürütülen yargılama neticesinde gerekçeli karar hazırlandı. Karar 1435 sayfadan oluşuyor. Bu dava toplumun çok geniş bir kesimini ilgilendiriyordu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa en üst düzey subaylar yargılanıyordu. Bu durum bu kuşağın kolay kolay tahayyül edebileceği bir durum değildi. Zira 28 Şubat sürecini baskının her türlüsün yaşamış bir kuşak vardı. Bu kuşağın bu kadar çabuk toparlanıp hukuk yolu ile hesap sorması sosyolojik olarak incelenmesi gereken bir durum.
Dava süresince Balyoz sanıkları suçlamaları kabul etmediler. Delillerin yetersizliği, hatalı veya geçersizliği üzerine oturttukları savunmaları ile yargılamanın itibarını zedelemeye çalıştılar. Ancak karar verildi ve gerekçesi karar dün yazıldı. Şimdi de kararı okumadan delileri incelemeden birçok kişi rivayetler üzerinden davaya ilişkin yorum yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler. Zira bu dava ve devam edilen diğer davalar bir dönemin kirli ilişkiler ağını ortaya çıkartmakta ve eğer normalleşeceksek ve adil bir sistem istiyorsak bu davalar önemli. Hem de çok önemli. Bu davaların usul hukukuna uygun şekilde yürütülmesi de en az karar kadar önemli. Zira burada bir yargılama yapılıyor. Yargılananlar ne planlamış olursa olsunlar neler yapmış olursa olsun yargılamanın usul kurallarına uygun şekilde yapılmış olması kararların adil olması da son derece önemli. Bu nedenle Yargıtay incelemesinin de neticelenmesi gerekmektedir. Zira bu yargılama da ceza alanlar hala masum zira haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmamaktadır.
Hukuk kurallarına göre yargılama tamamlanacaktır. Ancak bazı kişiler için verilen karar hiçbir şekilde tatmin edici olmayacaktır. Bunun için yapılabilecek bir şey yok. Ancak 28 şubat sürecinde olduğu gibi veya daha önceki dönemlerde yaşananlar da olduğu gibi hiç kimsenin yargı kararları üzerinden birilerini karalama kampanyasına da girişmemesi gerekmektedir. Bizim bu yargı kararlarını doğru okumamız gerekmektedir. Bir kurumun içindeki kişiler yasal kılıflara sığınarak o ülkenin seçimle gelen iktidarını halkın oyunu hiçe sayacak komploların içine girebiliyor ise bize düşen acil olarak bu sistemi sorgulamak ve bu kişilerin bu tür sistematik çalışmaların içine nasıl girebildiklerinin teşhisini yaparak bir daha bu tür girişimlerin yaşanmamasını sağlayacak sistemi oluşturmak gerekmektedir. Yoksa sadece yargı kararlarının arkasına sığınarak darbeden ve darbecilerden korunamayız.
Ak Parti iktidarının kurumlara fazlaca dokunmadan kurumdaki kişileri değiştirerek normalleşmeyi sağlama stratejisi ne yazık ki pansuman tedbirdir. Hatta bugünün kaybedeni olarak görülen geniş bir kesimi dünün mağdurları karşısında biz de mağduruz hesap soracağız şeklinde bir saf etrafında toplamaktadır. Çözüm askeri sistemin en baştan sivil bir bakış ile incelenmesi ve askeri sisteminde denetlenebilir olması için gerekli alt yapının kurulması gerekmektedir. Özellikle PKK ile yürütülen mücadeleyi de düşündüğümüzde bu alanın tekrar dizaynının kaçınılmaz olduğu görülecektir. Bunun içinde askeri okulların müfredatından başlayıp en üst noktaya kadar her noktanın tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. "Bizim çocuklar" dan "bu ülkenin gerçek çocuklarına" geçişi düzenlememiz gerekir. Aksi takdirde kurumun başındaki kişileri değiştirerek sorunlu yapıları düzeltmiş olmayız. Sadece süreci takip eden ve zamanını bekleyen birçok düşman üretmiş oluruz.
Refah Partisi koalisyonla iktidara geldiğinde ve Ak Partinin ilk yıllarında birçok kişi "iktidar olabilir ama muktedir olamazlar", "hükümeti kurmaları iktidar oldukları anlamına gelmez" demekte ve bu ülkenin gerçek sahipleri olarak buna fırsat vermeyeceklerini söylemekteydiler. Bu kişiler bugünlerde bu sözleri söylememekte ancak bu iddialarından bir şey kaybetmeden ama sessiz bir şekilde beklemektedirler. Bir hukuk devleti olarak bu kişilere sağlanan bu ayrıcalıkların sona erdirilmesi ve yeni ayrıcalıklı kesimler oluşturmadan adaleti sağlayacak yeni düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu Ak Partinin tarihi görevidir. Özellikle kendisine oy veren vermeyen herkese karşı en büyük vazifesidir.