Tekrar Amasya ve Anadolu Şiir Akşamı
Amasya’yı son iki ay içerisinde iki defa görme imkânım oldu. Bu sefer merhum şair-mütefekkir Seyfettin Karahocagil’in Anısına Birinci Anadolu Şiir akşamına katılmak için gelmiştim. Şairlere ilham veren mimarisi ve tabiata güzellikleriyle Amasya’da tekrar bulunmanın heyecanı içerisindeydim.
Amasya’ya daha önce Çorum dönüşü
uğramış, bir gün burada konaklamış, ertesi gün de Tokat’ın yolunu tutmuştuk.
Aslında buraya ilk geliş sebebimiz ikinci geliş sebebinin bir nedeniydi. İki
yıl önce merhum şairimiz Seyfettin Karahocagil hocamızı telefonla aramış, ona
“Şehir ve Nehir” konulu bir kitap dosyası hazırladığımı, kitabın sonuna
yaklaştığımı, Amasya ve Yeşilırmak’ı da yazarsam kitabı bitireceğimi
söylemiştim. Bu yüzden Amasya’ya gelmek istiyorum, demiştim. Kendisi de
memnuniyetle bana yardımcı olacağını, Yeşilırmak kenarında bol bol gezeriz ve Beyazıt
Camisinin külliyesinde gezdiğimiz yerleri mütalaa ederiz, demişti. Ayrıca şehir
ve nehir ilişkisine dair bazı hatıraları da anlatacaktı.
Malum Taçkıran salgını (korona)
nedeniyle Seyfettin Karahocagil üstadımızı geçen yıl kaybettik. Çorum’dan
dönerken üstadımıza verdiğimiz sözü hatırladım. Bari mezarını ziyaret edip bir Fatiha
okuruz, demiştim. Nitekim de öyle oldu.
Merhum şairimizin oğlu kıymetli dostumuz Prof. Dr. Mustafa Kasım Karahocagil,
bizi Amasya’nın İstanbul tarafındaki girişinde karşılamıştı. Seyfettin
Hocamızın mezarı da hemen oradaydı. Mezarı başında Seyfettin Karahocagil
üstadımıza ve diğer aile ferdlerine birer Fatiha hediye eyledikten sonra Amasya
içlerine doğru yola koyulmuştuk. İkinci gün yağmurlu bir günde Amasya’yı terk
etmiştik.
Bu sefer ki Amasya seyahatim şiir
akşamı içindi. Yılmaz Erdoğan’ın aksine sıcak bir şehirlerarası otobüsüne binip
yola koyulmuştum. Maraş’a kadar bende Yılmaz Erdoğan olabilme ihtimal ortaya
çıkmıştı. Tunalı Hilmi caddesini, soğuk Ankara günlerini, günlerce hastane
bahçesinde yattığım geceler gözümün önüne gelivermişti.
Maraş ile Göksun arasını
arşınladığımızda sayısı onu aşkın tüneli, görünce bu yolun “Yedi Güzel Adam”a
hürmeten verilen “Edebiyat Yolu” olduğunu hatırladım. Kendi kendime dedim ki “Demek
ki doğru yoldayız.”
Sabah gözümü açtığımda Turhal’ı
geçmiş Amasya’ya yaklaşmıştık. Amasya’ya girerken de şaştım doğrusu. Ferhad’ın Şirin
için deldiği dağı günümüzde ulaşım rahat olsun diye büyük bir tünelle çevre
yolu yapılmış. Amasya bu tünel sayesinde rahatlamış bir durumda. Bu arada Ferhad
ile Şirin efsanesinin geçtiği bir yer daha var. Hüsrev Perviz döneminde yaşandığı Kermanşah
civarında “Bî-Sutun Dağı” yani sütunu olmayan dağda geçmiştir.
İlim Yayma Cemiyeti Amasya misafirhanesinde
istirahate çekiliyoruz. Birazdan şair Mehmet Baş da misafirhaneye geliyor.
Biraz dinlendikten sonra misafirhaneden çıkıyoruz. Sabah kahvaltısını dışarıda
yapacaktık. Yolda eski bir Amasya evinde yaşlı bir teyze ve amca bahçede fokur
fokur kaynayan semaverlerinden çay içiyorlardı. Selam verdik, buyur ettiler.
Simit alıp öyle gelelim, dedik. Birazdan simitlerimizle geldik. Evin hanımı Amasya’ya
has kuşburnu marmelatı ve diğer ikramlarda da bulundu. Semaver çayından bolca
çay içtik. Keşke Amasya’ya daha önce gelseydik, demiştik. İsmimle müsemma ev
sahibi bu amcayla sohbet edince kendisi “sabahleyin canım çok sıkılmıştı.
Birileri geleydi dertleşirdim, diye içimden geçirdim, Allah sizi gönderdi
demişti. Çok duygulandık. Eyyüp Kaya amcamız yardıma muhtaç bir durumda.
Başlarında maddi ve manevi bir felaket geçmiş. Dertleriyle dertlendik. Rabbim
tez zamanda dertlerini hafifletir inşallah.
Öğle namazımızı Akbilek Evliya
camiinde eda ettik. Orada medfun Akbilek Bahşi Halife hazretlerinin türbesinde
dualar ettik. Bahşi Halife Hazretleri Sultan Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim
döneminde buranın büyük bir âlimi imiş. Kimin halifesidir, bilemiyoruz.
Şairlerin ikindi sonrası Beyazıd
Camisinde buluşacağı bilgisi doğrultusunda boş zamanı merhum Seyfettin Hocanın
yeğeni eski GAP idaresi başkanı kıymetli dostumuz Sadrettin Karahocagil Bey ile
beraber geçirdik. Ferhat tünelinden geçtik, Beyazıt camisinde oturduk. Eski
günleri yâd ettik.
İkindi sonrası şair dostlarımızın
bir kısmı ile buluştuk. Anadolu Şiir akşamları uzaktan gelenlerin erken,
yakından gelenlerin geç vardığı bir şairler buluşması gibi olmuştu. Samsun’dan
gelen arkadaşlar Ahmet Sezgin ve Adnan İpekdal hocalarımızı ancak akşam
yemeğinde görebildik. Ve şiir programından sonra da alelacele ayrıldılar. Şair
Mehmet Baş, peşinizden Samsun’a geliyoruz, dediydi. Ama onun da sabah namazı
sonrası İstanbul’a gidiyorum hocam, demesiyle Samsun’a gidiş planımız şimdilik
ertelendi. Şiir gecesini ırmak kenarında düşlerken bir havuz kenarıyla yetinmek
hayallerimi yıktı doğrusu. Tek tesellim su sesinin şiirimizin sesine ahenkli
bir şekilde karışıyor olmasıydı.
Bir sonraki yazımda şiir akşamına
değineceğim. Cihannüma Derneğine, İlim Yayma Cemiyetine, Amasya Üniversitesi ve
hassaten Cihannüma Amasya başkanı Av. Nuri Eken Bey’e teşekkür ederiz.