Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.54
Gram Altın
2964.49
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 May 2021

Teknolojik gelişmeler ve ilahiyat dünyası

Bir ara modern dünyanın gelişmelerinden ilahiyatçıların da haberdar olmasını en azından kayıtsız kalmamaları gerektiğini ifade etmiştim.

Diyanet ve ilahiyat dünyasını müspet ilimlerle buluşturmaz isek çok değil 5- 10 yıl içerisinde ciddi bir tıkanma yaşayacaklarını, günümüz dünyasının sosyolojisinedair bir şey söyleyemeyecek duruma geleceklerini ifade ettiğimde de bazı çevrelerden eleştiri almıştım.

Bu konuda imdadıma Prof. Dr. Ali Köse yetişti. Bu ay Lacivert Dergisi’ne verdiği röportajı mutlaka okumalısınız.

“Yeni nesil Mehdi’yi beklemek istemiyor” başlığıyla verilen bu röportaj bir bakıma geleneksel anlayışa sahip ilahiyatçıların yeni teknolojik gelişmeler karşısındaki tavrını anlamamız açısından da önem arz ediyor.

Ali Köse,Jaroslav Pelikan’ın “Gelenek ölmüşlerin yaşayan ruhudur; gelenekçilik ise yaşayanların ölmüş ruhudur” tespitini hatırlatarak kutsallaştırılmış geleneğin boyunduruğuna razı olmadığının da altını çiziyor.

Ali Hoca’nın şu tespitleri mühim ve üzerinde düşünülmeyi hak ediyor.

“Türkiye “çağdaşlıkla muhafazakârlığı, modernlikle dindarlığı” buluşturan bir yolu tercih etmiş gözüküyor. Ancak son yıllarda dine önem veren, dini daha görünür kılmak isteyen iyi niyetli iktidarın oluşturduğu din atmosferinin cezbesine kapılarak İslam’a Hıristiyanlığın Orta Çağ’ını yaşatmak isteyen bir kitle türedi.

Belki önceden de varlardı, ama şimdilerde kendilerini iyice hissettirmeye başladılar. Bunlar sanki din insanoğluna dünyayı zehir etmek için varmış gibi vaaz u nasihatte bulunuyorlar. Din sanki bu çağa ait bir olgu olamazmış gibi söylemler üretiyorlar. Bilim ve akıl kelimelerinden hiç hazzetmiyorlar. “

Bir bakıma dini korumaya çalışırken aslında onu sekülerleşmenin kucağına atıyorlar. Dine üstten bakarak “sen bu dünyaya ait olamazsın, dünyevi bir hükmün yok, sen sadece uhrevi olanla ilgilen, gerisine karışma” diyerek modernitenin değirmenine su taşıyorlar.

“ Artık insanlar kurumsal dinden uzaklaşıyor” diyor Ali Köse. Gelinen noktada eski ulemanın söyledikleriyle idare edilemeyecek yepyeni bir dünya var önümüzde ve bu dünyanın ürettiği sorunsallar üzerine düşünmek farklı bir rasyoneli gerektiriyor.

Tam da bu noktada “Din marketi” denilen bir pazar oluştu ve bu pazarda kendilerini dinin sahibi olarak görenler dine meta muamelesi yaptılar. Din gönülden çıkan bir şeyden, tıpkı diğer metalar gibi elden çıkan bir şeye dönüştü. Bu da dinin ruhaniyetine, kutsiyetine, maneviyatına halel getirdi. Din alelade bir orta malına dönüştü.”

Benim de epeydir yazılarımda değindiğim ve gittikçe insanı tedirgin eden gelişmeler üzerine de bir uyarıda bulunuyor Ali Köse.

Malumunuz dünya, adı henüz konulmamış bir evreye geçti. Önümüzdeki yüzyıllarda insanoğlu artık eski insanoğlu olmayacak. 21. yüzyılda, hatta son birkaç yılda biyogenetik alanında olup bitenler insanoğlunun bedensel, dolayısıyla ruhsal yapısının değişeceğine işaret ediyor.

Daha önceki evrelerde insanoğlu doğaya hükmetme duygusunu yaşamış, bu da doğaüstü algısını etkilemişti. Şimdi ise insanoğlu kendi bedenine hükmetme, belki de “tanrılaşma” peşinde.

Bugün bizi bizden daha iyi tanıyan algoritmalar karşısında neredeyse tüm benliğimiz arzu edilen piyasaya bağımlı hale getiriliyor. Ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın bir ara Firavun’un DNA’sından Firavun’u kopyalayabilirler. Hatta insanlara hologram teknolojisiyle gökten Mesih’in inişini bile izlettirebilirler” diyordu.

Zihin, duygu ve rüya kontrol cihazları, hologram bedenler ve nesnelerin üretimi, transhümanizm, kimlik kartı çipi veya implantı, soyu tükenmiş canlıların yeniden klonlanarak hayata kazandırılması, blockchain teknolojisi, yapay zekalar, aşı pasaportları, genetik, küresel ısınma üzerine yapılan deneyler gibi insana, doğaya ve topluma yönelik birçok alanda yapılan çalışmalar karşısında ilahiyat dünyası ne düşünüyor?

Bu konularda nasıl fetva verecekler acaba?

Oysa yeni nesil bu konulara kafa yoruyor dahası yepyeni bir dünyanın içerisinde doğdular. Eğer din adamları bu yenidünyaya ait söyleyebilecekleri bir şey yoksa ve dini tamamen buradan kopartıp öte dünyaya ait bir inanç meselesi olarak görmeyi devam edeceklerse işimiz bir hayli zor.

Ali Köse’nin de ifadesiyle tüm bu gelişmeler “Altın yüzük takmak caiz mi?” sorularından çok daha farklı olacak. Bunları düşününce gün gelecek hâlimiz meleklerin cinsiyetini tartışanlara dönecek diye endişeleniyorum.

Bu yüzdendir ki başta diyanet olmak üzere ilahiyatçılarımız dünyadaki gelişmelere dikkat kesilmesi gerekiyor.