Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Ağustos 2022

Teknoloji ve Maneviyat

Teknoloji, insanın en önemli faaliyetlerinden biridir. Çok erken yaşlardan itibaren kişiler, birtakım aletler yapmaya çalışır ve yaptıkları oyuncaklar, aletler ve makinelerle işlerini yerine getirmeyi isterler. İnsanların en önemli özelliklerinden biri alet yapan canlı (homo faber) olmasıdır. İnsanlar yaptıkları aletlere, cansız nesneler olarak bakmazlar, İnsanlar, yaptıkları aletlere bakınca mutluluk, coşku ve doyum duyarlar. Aletler, insanların akıllarıyla, ruhlarıyla ve emekleriyle ortaya koydukları ürünlerdir. İnsanların duyguları, düşünceleri, kurguları, düşleri ve düşünceleri, aslında teknolojide, sanatta ve zanaatta ortaya çıkar. İnsanlar, niçin aletler ve teknolojiler yapar sorusu, bu bağlamda büyük önem taşımaktadır. Küçük yaşlarda bir çocuk, elindeki oyuncaklarla niçin bir şeyler yapmaya çalışır? Bir zanaatkar, elindeki hammaddelerle niçin yeni ürünler ortaya koymaya çalışır? Bir bilim insanı, niçin yeni deneylerle ve çalışmalarla yeni teknolojiler geliştirmeye çalışır? Aslında bilim insanının, zanaatkarın ve çocuğun da yapmak istedilerinin ortak bir amacı vardır. İnsanlar, yaptıkları teknolojilerle yaratmak isterler. Bilim ve teknoloji sayesinde üretilen ve kullanılan makinalar, bilgisayarlar, arabalar, uçaklar, ev aletleri kısacası her şey, insanın yaratma isteğinin, cesaretinin ve çabasının sonucu ortaya çıkmaktadır.

Kişi, yarattığı teknolojiyle, yaptığı zanaatla ve kullandığı aletlerle aslında kimseye köle olmayı, kimseye bağımlı olmayı istememektedir. Teknoloji sayesinde insan maksimum düzeyde kendisine yeter olmaya çalışmaktadır. Teknolojinin yokluğu halinde insanın insana bağımlılığı, köleliği ve kulluğunun hayal edilemeyecek boyutlara ulaşacağını öngörmek zor değildir. Teknoloji, bir özgürleşme ve kendini gerçekleştirme tecrübesidir. Teknolojiye bizi özgürleştiren, olgunlaştıran ve kendimizi gerçekleştirmeye hizmet eden bir araç olarak baktığımızda teknolojinin insanlaşma serüvenimizde çok değerli bir yere ve işleve sahip olduğunu keşfederiz. Teknolojiye kendimizden ayrı, bizim dışımızda duran cansız nesneler olarak bakmak yerine kendimizle birikte kendilerine can verdiğimiz candaşlarımız ve yol arkadaşlarımız olarak bakabiliriz.

İnsanın ruh dünyasında sürekli olarak ateşler yanmakta, ışıklar açılmakta, yeni tutkular ve ilhamlar ortaya çıkmaktadır. İnsan, ruh dünyasında ortaya çıkan yaratıcı ilhamlardan, ateşlerden ve ilhamlardan vazgeçmediği gibi, doğayı anlama, keşfetme ve yaşama arzusundan da vazgeçmemektedir. Bilim, teknoloji ve maneviyat, insanın çok doğal ilgileridirler. Her bilimsel ve teknolojik faaliyetin arkasında manevi bir motivasyon vardır. Özgürlük, umut, aşk ve inanç, bizi bilim ve teknolojiyi üretmeye yönlendirmekte ve motive etmektedir. Bilimin arkasında yaratıcı bir ruh ve maneviyat vardır. İnsan, içinden kopup gelen maneviyata, bilime ve teknolojiye sırtını dönemez veya onlardan birini ihmal edemez.

Bilim ve teknoloji, bize ruhumuzu kaybettirmemektedir. Sahici anlamda bilim ve teknolojiyi kullanmadığımız ve tecrübe etmediğimiz için ruhumuzu kaybetmekteyiz. Bilim ve teknoloji, insanı ruhsuz bir varlık haline getirmemektedir. İnsana ruhunu kaybettiren şey, insanın saplantıları, sapkınlıkları ve sapmalarıdır. Kendisinden, doğadan, bilimden ve teknolojiden vazgeçmeyen insan, ruhunu kaybetmeyecektir. Teknolojiye ve bilime, bize ruhumuzu kaybettiren düşük şeyler olarak değil, bize ruhumuzu keşfettiren yaratıcı tecrübeler olarak bakmayı öğrenmek lazımdır. Bilim ve teknoloji yoksa ruh ve maneviyatta yoktur. Bilim ve teknolojinin arkasındaki ruhu keşfettikçe, kendi ruhumuzu da bulabiliriz.

Teknoloji ve bilime baktığımız zaman, onlarda insanlığın yüz yıllar boyu süren emeğini, bilgisini, çabasını ve ruhunu görürüz. Bilim ve teknoloji, insanlığın en büyük manevi tecrübesidir. Bilim ve teknoloji, insanlığın sonu gelmez bir çabayla eserler üretmesi, keşifler gerçekleştirmesi ve yeni gelişmeler kaydetmesidir. Bir problemi veya sorunu çözen insanlık, birçok yeni problemle ve sorunla karşılaşarak yoluna devam etmektedir. Bilim ve teknoloji, hiçbir zaman mutlak cevap olma şeklinde bir iddiada bulunmazlar. Bilim ve teknoloji, bizi ruhumuzda yeni sorular sormaya yöneltirler ve onların peşine düşme tutkusunu yakarlar. Bilim ve teknoloji, aklın ve ruhun tutkusudur. Bir bilimsel ve teknolojik sorunun cevabını bulduğumuzda, ruhumuz huzura ve sükûna kavuşmaktadır. Bilim ve teknoloji, ruhumuza özgüven, özgürlük ve huzur vermektedir.