Teknofest
Yüzyılın seçimi olarak da nitelenen 14 Mayıs öncesinde taraflar ekonomi, sosyal devlet, sosyoloji, mezhepsel ve etnik yapı, ideolojilerin yanında teknolojiler üzerinden de propaganda yarışına girdiler.
İstanbul’da Teknofest’in başladığı gün Millet ittifakı adayı
Kemal Kılıçdaroğlu, Eren Özmen ve Fatih Özmen’in ABD’de kurulu Sierra Nevada
Corporation (SNC) şirketine teslim edecekleri eski Atatürk Havalimanı arazisini
havacılık ve uzay çalışmalarının merkezi haline getireceklerini açıkladı.
Çift şirketlerini ilk önce Alman Jet ‘Deutche Aircraft’
ismiyle kurmuşlar. Türkiye’de ise 2015 yılında yani 15 Temmuz darbe girişimi
öncesinde TR 328 yolcu uçağı üretmek için Savunma Sanayii Başkanlığı bir
anlaşma imzalanıyor. Türkiye uçağın yerlilik oranının % 70 olmasında ısrarcı
olunca proje rafa kalkmış. Tıpkı Altay tankı projesinde prototipin
hazırlanmasından sonra kazık fiyata razı olunmayınca Almanların vermeyi taahhüt
ettikleri tank motorunu uluslararası ticaret hukukunu ayaklar altına alarak
vermedikleri gibi montaj sanayiini kabul etmiyorsan biz de uçak muçak yapmayız demişler. Şirketin CİA
ile Suriye ve Libya’da operasyonlar yürütmesi bir yana Türkiye pazarına yeniden
girmek için Muhalefete açık desteği ve Bayraktar grubunun fonksiyonlarını icra
edecek alternatif olarak gösterilmesi tartışmaları ilginç boyutlara taşıdı.
Haftalık yazımıza done toplamak Teknofest’in havasını
koklamak için Cumartesi sabahı erkenden yola çıktım. Metrobüs ile Şirinevlere
kadar geldik. 30-40 bin kişinin seyrettiği maçlar öncesi ve sonrasında ulaşımda
düzenleme yapan Büyükşehir’in hiçbir hazırlığının olmadığını gördük. En azından
alana ring seferler düzenleneceğini düşünmüştük. Biz de el mahkum, Atatürk
Havalimanı metrosunu tercih ettik. Yani İktidarla muhalefet arasında gizli
çekişme ulaşımda başlamış. İmamoğlu’nun engellemelerine rağmen insanlar akın
akın teknofeste koşuyorlar. Zoraki metroya binebildik. 3 yaşından 70 yaşına
kadar milyonlarca İstanbullu şen şakrak teknofest alanına koşuyor. Anne-babalarının
ellerinden tutarak teknolojiye dokunmak isteyen çocukların Türkiye’yi aydınlık
yarınlara taşımadaki azimleri ışıl ışıl parlayan gözlerinden okunuyor.
Alana geldiğimizde akredite sorunuyla karşılaşıyoruz.
Kuyruğa girip basın akreditasyon masasına varıp, basın kartımızı, kurum kimlik
kartımızı çıkartıyoruz, kendimizi tanıtıp organizasyonu takip etmek
istediğimizi iletiyoruz. Daha önce akredite olmadığınız için gazeteci olarak
içeri alınmayacağımızı, ancak normal ziyaretçi olarak programı
izleyebileceğimizi söylüyorlar. Anlaşılan ağarmış saç ve sakaldan bize
gazeteciliği yakıştıramıyorlar. Fotoğraf çekmeyecekseniz makinanız yoksa, kart
veremiyoruz söylemi kan donduruyor. Gazeteciliği fikir işçiliği yerine memurluk
gibi düşünen, olmasanız daha iyi olur, biz sizin idarecileriniz ile muhatap
oluruz mantığı ile yaklaşan veya verecekleri bir basın kitini aldıkları
ihaleden pay kaptırmak gibi gören, basın bilgilendirme görevi yerine gazetecileri
alana sokmama görevi yapan bu tipler AK partinin başına daha çok bela olur. Teknolojinin
insanın her adımını takip ettiği, gözünden kimliğini tanıdığı bir çağda, keşke
insani iletişim özürlüsü, nato kafa nato mermer bu tipler yerine yapay zekalı
bir robot koysalardı da onunla muhatap olsaydık diye geçirdik içimizden. Tüm
ısrarlarımıza rağmen hayatında yarım sayfa bile kompozisyon yazmadığı belli
olan, haber nedir, köşe yazısı nasıl yazılır, haber ve yazıda detay bilgi ne
işe yarar, kamuoyu kimler tarafından nasıl oluşturulur umursamayan, insani
iletişim ve nezaketten yoksun, Anayasal bir hak olan gazeteciliği keyfi
akreditasyona feda eden bu tüccar kafalılar, “AK Parti yapıyor ama yaptıklarını
kamuoyuna anlatamıyor” söyleminin muhatabı olmaları gerekir. 2019 Belediye
seçimlerinde canlı yayın hokkabazlığı ile Binali Yıldırım’ı Ekrem İmamoğlu’na
yem edenlerin gazeteci diye dolaştığı bir ortamda basın kartının haysiyetini üç
tane memurun kaprisine feda edenlere yazıklar olsun. Bir dostumuzun AA ve TRT
çalışanları arasında sandık konulsa AK Parti üçüncü veya dördüncü parti çıkar
söylemini hatırlatarak, kraldan çok kralcılara, inandığı için değil profesyonel
(para için) iş yapıyormuş gibi yapanların verebilecekleri zararları, dün baş
tacı edilen, Karar’dan reise salvolar yapan kararsızları hatırlatıyoruz.
Gelelim içeriye; ziyaretçi olarak alana girdik. Tarımdan,
tıbbi teknolojiye, iletişimden, füze teknolojisine, kara, deniz, hava
araçlarından uzayda Türkiye’nin geldiği inovasyon seviyeyi göstermesi
bakamından önemli bir organizasyon. On yaşındaki bir çocuğun Altay tankı önünde
‘anne ben ilk defa tank görüyorum’ heyecanı, TB3 ölündeki izdiham,
üniversitelerinden, belediyelerine, Aselsan’ından, TEİ’sine, uzay araçlarından,
helikopter, uçak, tank motorlarına, füzelerden, makineli tüfeklere, stand stand
gezilmesi gereken bir etkinlik. Libya Başbakanı Dibeybe’nin Akkuyu’nun açılarak
Türkiye’nin nükleer lige yükselmesindeki sevincinin ifadesi, Aliyev ve
Erdoğan’ın TOGG ile alana girişi Türk dünyasının geleceğini hazırlamada omuz
omuza çalışacakları mesajları umut
oluyor.
Organizasyonda tuvaletler yetersiz, bir cadır mescit
yapılmış ancak abdest alma yeri sıkıntılı, tam abdest alırken sular kesildi,
tek ayağı yıkadık ikinci ayağı yan musluktan damlayan sularla mesh edebildik.
Bizden sonrakiler ne yaptı Allah bilir. Çıkışta yine ulaşım problemi, mavi
otobüs koymuşlar fuar alanında ring yapıyor. E-5’e inen Sarı otobüsün olduğunu
söylüyorlar ama yarım saat beklememize rağmen gelmedi. Metro’daki izdiham
yüzünden yolcular uzun süre alınmadı. Dışarda bekletildi. Tıka basa da olsa
metroya kendimizi atarak Teknofest ziyaretimizi bitirdik.
Vesselam…..