Teklifsizlik bizden
Dostluk
ilham gibidir. Teklifsiz…
Nasıl ki
ilhamın aniliği, kimi zaman çok fevri, hatta paldır küldür oluşu çat kalp gelişindeki
güzelliğe bakılınca affedilebilir bir şeyse, dostluktaki coşkunluk ve yaşattığı
teklifsizlik te bir o kadar anlayışla karşılanır. Hatta bu anlayış; gönüllü bir
kabulün gönle göre gecikmiş -bile- icabıdır. Geciktiği belli edilmeksizin,
gösterilmeden görülen bir şey…
Zaten
dostlukta hiçbir şey gösterilmez. Gösteriye dönüştürülebilecek hiçbir şey
yoktur. Samimiyetin oynanmayan bir şey olduğuna dair açık gerçeklik.
Dost
dostuna her türlü katlanır. Bunu karşılıklı olarak bilen dostlar ise, birbirlerine,
katlanılan tahammül sınırlarında gezinip duran bir dostluk değil, dere-tepe düz
giden, bazen taşan, bazen susan ama hep birlik olan bir akış, birliktelik
hediye eder. Tahammül bir dostluk için nekahet halidir. Değil dostluğa, arkadaşlığa dahi yakışmaz.
Dostlar
sevgilerini kalbin kafasına bir kenara yazar. Her an unutacakmış hafakanıyla
öyle zorunlu ezberine almaz. Her defasında açıp kalbini, baş satırından ve
okumayı yeni söken çocuk gibi tek tek heceleyerek okur. (Oo nuuuss se viiiy
ooorumm. Seviiyy orumm. Onu seviyorum. )
Çoğu ezber adeta unutmak içindir çünkü. Halbuki yeniden okumak, hecelemek,
üstünden ıslak kirpiklerle adımlamak, o mevzuda birikmiş ihmalleri süpürerek...
geçmek daha iyi!
Bir şey teklifsizse daha bir sürprizli oluyor!
Teklifte
saygı var. Teklifsizlikte ise daha çok sevgi var.
Yalnız böyle, dost/lar/la teklifsiz oluncaya dek pek çok saygılı teklifler
sürecinden geçtiğimizi unutmamak lazım. Dosta yaptığımız sıralı tekliflerden
bizde biriken şey; hangi teklifimize hayır demediğidir. Hangi teklifimize hayır
dediği de... Hatta hangi teklife sırf bizi düşünerek hayır demediği de...
Kalbin
kendine özgü matematiğine akıl sır ermez. Fakat bize daima hızlı bir hesap
çıkarması işten bile değil... Kalp bütün bu topladığı verilerden sonra; tamamen
dosta duyarlı, onu önceleyen, kendini de arkalamayan yan yana bir yürüyüş,
bitimsiz bir kitap satırı çizer. Sana ve ona, size-bize güzelce yürümek kalır.
Bazen sekerek te olsa...
Gönül
mutluyken küsse darılmaz, koşsa yorulmaz.
Öyle tanırsınız ki dostunuzun iradesini, kendi iradenizi tanımadığınız
kadar. Merak etmeyin kendinizi de, bilmediğiniz bütün yanlarınızı da ondan
öğreneceksinizdir. İşte bu yakın tanışmadan dolayı teklifsizlik doğar.
Yani teklifsizlik; nice teklifler tecrübesinden sonra gelir ve öyle ilk bakışta
sanıldığı gibi saygıdan arî/uzak bir durum değildir. Aksine, sevgiyle beslenen
ve sevgiye rağmen ayakta durabilen bir saygıya da işarettir.
Öyleyse
teklifsizliğe dostun zaten hayır diyemeyeceği, önceden düşünülmeler serisi de
diyebiliriz. O yüzden yabancı bir teklifsizlik bizi nasıl kızdırıyorsa,
yakınımızın bir şeyi teklif etmesi de bizi kızdırabilir. Bizi en çok
teklifsizlik sevindirir. Ve böyle bir şeyle aniden karşılaştığımızda nasıl
birdenbire uyum yakaladığımıza bakılırsa, uzun sürelerdir böyle bir teklifi
beklemiş olduğumuz da ortaya çıkar.
Dostluğun
sürprizleri onda saklıdır. Ve biz o saklambaçta sobelenmek için sevdiklerimizin
bizi iyi göreceği bir ücrada, kalplerinde saklanır dururuz. Bir yandan içimizde
çok akıllıca teklifler biriktirerek tabii ki…